BAŞBAKAN Erdoğan, partisinin son grup toplantısında Gezi Parkı göstericilerini eleştirirken gençlere şöyle seslendi:
“Geldiğimizde 45 lira burs alıyordunuz, 280 lira lisans öğrencisine burs veriyoruz. 200 lira da beslenme alıyorsun. El insaf yahu! Şu yapılana bakın? Bir yerlerin oyununa geliyor. Bu oyuna gelmeyin, kullanılmayın”. Erdoğan bu sözlerini, metin dışına çıkarak söylemedi, konuşma metni böyle yazılmıştı; yani danışmanlarının bakış açısı da buydu. Bence, Gezi gösterileri başladığı andan itibaren Başbakan’ın yaptığı tüm konuşmaları iktidar-muhalif tüm siyasiler başucu eseri yapmalı. O konuşmalarda bir siyasetçinin söylememesi gereken o kadar çok söz bulunacak ki, yukarıdaki alıntı bunlardan sadece teki. Peki, bu sözlerde ne var denebilir. İNSAF YAHU, DİLİ O sözler Erdoğan’ın sadece, “Devlet Baba” anlayışını ne kadar içselleştirdiğini göstermiyor, ‘hizmetkârınızım’ söylemini de boşa çıkarıyor. Vatandaşa yapılan hizmeti kendi ihsanı (bağışlanan şey, lütuf) gibi gösteriyor; hatta ilerisine geçiyor, minnet noktasına çekiyor. Karşılığında ise itiraz değil, sadece takdir bekliyor. Oysa günümüz gençleri, besleyip büyüten ana-babalarının kendileri için yaptıklarını dahi ‘itiraz etmeme’ gerekçesi saymıyor, aksine çoğu konuda eleştiri yükselip özgürlüklerini koruyorlar. Bu kültür ve bilinçle yetişmiş gençlere verilen hizmetin karşılığını, “İnsaf yahu” diye beklemek sadece onların isyanını artırıyor. Çünkü o gençler, “O makama seni zorla getirmedik, sen bunları yapmak için oy istedin, ‘hizmetkârınız olacağım’ dedin, biz de oy verdik. Şimdi hepimizin vergileriyle yaptığın o hizmetleri kafamıza kakma hakkın yok” anlayışında. Üstüne üstlük oyuna geldiklerini, kullanıldıklarını söylemek bu gençleri küçümsemek, yanlışı katlamaktan öteye geçmiyor. CEBERUT DEVLETİ SAVUNMAK İktidarın yanlışları burada kalmıyor ki, “benim polisim ve o gençler” ayrımı, kamunun tüm ceberut davranışlarında faturaya yeni bir adresi yazıyor. Polis-gösterici ayrımı yapmaksınız tüm ölenleri rahmetle anan göstericilere karşın, Başbakan ve iktidar sözcülerinin ölümler arasında ayrım yapması, 12’si gözünü kaybetmiş 60’ı ağır 8 bine yakın yaralıyı diline dahi almaması sadece ötekileştirmeye hizmet ediyor. ‘Vandallık’ söylemiyle işin sadece maddi zararlarını dillendirmekle yetinilmesi de öfkeye kaynak sağlıyor. Polise karşı yapılan yanlışlar olmadığını kimse söylemiyor; ama iktidar bilmeli ki polisin insan onurunu yıkan pek çok davranışı ile karşılaşmış kadın-erkek o kadar çok genç var ki, onların yaralarının kapanması çok zor. Çok zor; çünkü ‘ceberut devlet örneklerini sıralayarak’ iktidar olanların bugün, EMASYA’sı; ‘Ayaklar baş oldu’ söylemi; orantısız güç kullandığını kabul ettiği kamu gücüne maddi manevi her desteği vermesi, o gücün uyguladığı her şiddeti kılıfına uydurarak cezasız bırakması; ülkeyi dünyadan soyutlayıp uluslararası tüm kurumları ‘tu kaka’ ilan etmesiyle kendine ters düştü. Gezi gösterilerinin en önemli sonuçlarından biri de AKP iktidarının, artık her yönüyle eskisinden daha katı bir devletin faturasındaki adresin ta kendisi olduğunu ortaya koymasıdır.