Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Gül’ün o cümlesinden daha önemli olanı

“DEMOKRATİKLEŞME paketi” öyle yere göğe sığdırılamaz hale getirildi ki yine kimi gözler, görme özelliğini yitirir oldu.

Haberin Devamı

Bir kere, iktidarı destekleyen çevrelerin ‘devrim’ dediği bu düzenlemeler, günün koşulları düşünüldüğünde, önceki koalisyon hükümetince yapılan reformlardan hiç de ileri değil.
Buna rağmen, “Eksikleri var” deseler de 12 Eylül referandumundaki gibi “Yetmez ama, evet” noktasına gelenler, alkıştan eli kızaranlar var. Kabul, bu düzenlemeler yasa kitaplarında yine parlak ifadelerle yer alacak. Buna tek bir itirazım da yok, ama işin kitaba yazmakla bitmediğini, uygulamanın daha önemli olduğunu 12 Eylül referandumu gösterdi.
Türkiye’nin, o günden bu yana demokrasi ve özgürlükler konusunda ileri adım atıp atmadığını her vicdan sorgulamalı.

BU TUTUM SÜRDÜKÇE


O günlerde, gösteri/toplantı özgürlüğünden yargı bağımsızlığına kadar ne güzel nutuklar atılmıştı değil mi?
Oysa Türkiye, ‘ötekiler’ tarafından yapılan tüm gösterilerin ölümcül şiddetle bastırıldığı; STK’ların, üniversitelerin, medyanın korkuya esir edildiği; muhalefete kendini ifade etme kanallarının tümden kapatıldığı bir ülke oldu. Şimdi bu yasalar da çıkacağı için bazı noktaları bugünden yazalım da alkışçılar yarın üzülmesin. Kendimizi kandırmayalım, gerçek bir Alevi açılımı zaten yapılmayacaktı.
O nedenle, “Aleviler arasında birlik yok, muhatap bulamıyoruz” gerekçesine de inanmamalı; çünkü bu konuda asıl ayrılık/niyetsizlik, iktidar içinde ve iktidarı destekleyen gruplar arasında. Bunun için de bazı etkili ilahiyatçıların yazdıklarına bakılsın yeter.
Geçelim; nefret suçları cezalandırılacak ya, iktidarın bugünkü tutumu sürdükçe şu sonuç sürpriz olmaz: Bazı nefret suçları ‘takipsizliğe’ uğrarken, bazıları pire deve yapılırcasına abartılarak cezalandırılabilir.
Irkçılık yapan sporcuya bayrak taşıttıran, akademisyene danışmanlık veren, türkücüyü alkışlayan anlayış bir gösterge değil mi?

GÜL’ÜN FARKLILAŞMASI

Muhalefet bu düzenlemeleri daha önce önerdiğinde görmezden gelip bugün, “İktidara destek vermezseniz yuh size” diyenleri de bir kenara bırakalım.
Ya Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM’yi açış konuşmasındaki uyarılarına ne demeli?
Gezi Parkı gösterilerinden medya özgürlüğüne, ‘ötekileştirmenin’ kötülüğünden, dini/mezhebi ayrımcılığa kadar pek çok alanda, Türkiye’nin önemli demokrasi sorunları yaşadığını nazikçe ortaya koydu. Bu nazik eleştirileri görmezden gelmek, ülkeyi daha demokrat yapmayacak. Hele hele, düzenleme ‘hükümet komiseri’ uygulamasına son verse de gönüllü komiserler daha acımasızca görev sürdürüp, “Onu da içeri atın, bunu da”, “O niye salıverildi, bu niye” diye yargıya dahi baskı yapıyorlarsa düşünün. Ama umalım ki en başta Gül olmak üzere, birilerinin gelecekteki uyarıları gidişatı olumluya çevirsin. Gül’ün konuşmasındaki, “Milletin hizmetinde olmaya devam edeceğim” başlığı altında toplanan cümleleri bunun işaretini veriyor gibi.
Ben işareti, o cümlelerden daha önemli gördüğüm bir noktadan aldım.
‘Kenara çekilmeyeceğini’ göstermesi için, o cümlelerin Gül’e, daha önce de birkaç kez teklif edildiği, ama “Durun” dendiği bilgisine sahibim.
Demek ki o sözlerin günü gelmiş, herkes istediği gibi anlasın derim.

Yazarın Tüm Yazıları