Paylaş
Aslında HES’lere karşı, Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin her yanında köylülerin başlattığı eylemler Gezi Parkı’nın ön habercisi gibi okunabilirdi.
Bu okuma için suyun önemini en iyi bilen köylüler arasından, neden son dönemde geçmişe oranla çok daha fazla eylemci çıktığına bakmak yeterliydi.
Eğer bakılsaydı, çevreyi yaşam biçimleri gibi gören köylülerin, bugün ve yarınlarına yönelik yaşamsal bir tehdidi hissettikleri anlaşılırdı.
Sonuçta çevrecilerin, “Özellikle son 10 yılda, büyüme ve yatırım gerekçeleriyle pek çok faktör göz ardı edildi” eleştirisinin yükseldiği günlere gelindi.
Tamam, “Kalkınma politikaları nedeniyle geçmişte de durum aynıydı” diyen kimi çevreciler yok değil; ama “Varsa yoksa enerji”, “Varsa yoksa inşaat, yatırım” anlayışının öne çıkarıldığını savunanlar çoğunlukta.
GÖRMEZ BİLMEZ RAPORLAR
Gezi Parkı’nın çoğu konuda, bardağı taşıran son damla olduğuna kuşku yok.
HES’lere, maden aramalarına, orman katliamlarına karşı yükselen eylemleri bastırma/söndürme girişimleri ise o bardağı dolduran büyük damlalar oldu.
Onlarca örnek yaşandı; köylülere dava açıldı, gözaltılar oldu, gösterilere karşı şiddet uygulandı, şirket çalışanları ile çevreciler çatıştı.
Devlet ise çoğunlukla vatandaşa karşı, arkadan dolanma yolunu seçti.
Sayısız örneklerden biri olan Erzurum Bağbaşı’nda da, çevre esasına dayalı politikalar belirlemek yerine, köylü ile çatışma yeğlendi.
Şunu unutmamak gerekli; bu tür yatırımlarda kimi yerde doğal güzellik, kimi yerde tarımsal yapı, kimi yerde turizm potansiyeli, kimi yerde sosyoloji, kimi yerde kültür, kimi yerde dinsel nedenler öne çıkabiliyor.
Kamunun doğru tavrı, böylesi tüm faktörler arasında denge gözetmesidir.
Yemyeşil Tortum’un Bağbaşı’sı, Ödük Çayı sayesinde ciddi bir tarım arazisi.
Siz buraya aniden, birden fazla HES lisansı verirseniz zararı kim çeker?
Hele de burası AB hibe kredisi ile kurulmuş seralarla doluysa.
Yetmedi, o kadar çok meyve ağacı var ki, yolda yürü başına elma düşer.
Ama sen ÇED raporuna o meyve ağaçlarını yazmazsan, daha baştan yanlışsın.
KANDIRMACANIN ALASI
Sonra, köylünün itirazı ile raporlarda düzeltme yoluna gidebilir, 30 milyon civarında ağaca dikkat çekilir; ceviz, dut, elma, kızılcık, kuşburnu, pestil, pekmez sözcükleri art arda sıralanır; ama o arada güven yok olmuştur.
Çünkü yetmemiştir; Ödük Çayı’nda kırmızı pullu alabalık ve sazan balığı varlığına, susamuru gerçeğini de ilk andan itibaren dikkat çekilmeliydi.
Bütün bu varlıkları aşan bir elektrik üretimi varsa, o zaman ‘Otur köylü ile konuş’ denebilir; ama ‘Geç bunları anam-babam’ deyip 3-5 MW için düğmeye basılırsa köylü isyana teşvik edilmiş olur.
Bir de hafriyatı dere yatağına falan yıkarsan sorma gitsin.
Tabii köylü yargı silahını da kullanmak zorunda kalır.
Mahkemeden lehine de karar çıkar; ama sen devlet olarak nedense hemen karşı tedbir almayı, kısaca inşaatı durdurmanın önüne geçmeyi yeğlersin.
Yürütmeyi durdurma kararını görmezden gelir, yok ‘hafriyat temizliği’, yok ‘şantiye temizliği’ gibi bahanelerle inşaatın sürmesine ve de bitmesine olanak sağlarsın.
(Devam edeceğiz.)
Paylaş