Paylaş
İki günümü eylemcileri izlemekle geçirdim, yüzlercesi ile konuştum.
İlk dikkatimi çeken, çok büyük çoğunluğu gençlerin oluşturmasıydı, hani depolitize sandığımız için, “Nereden çıktı bu gençler” dense yeriydi.
O gençlerin neden sokağa döküldüklerini iyi tahlil edip mesajı iyi okumalı.
Yoksa “Bunları sokağa döken birileri var” yaklaşımı ile hareket edilip baskı daha çok mu artırılacak göreceğiz.
‘Aman dikkat’ demeli; çünkü yaşananlar, baskının patlat vermesidir ve korku eşiği artık aşılmıştır.
TÜRBANLI GÖSTERİCİYE SORUN
Gençlere sordum; “Tepkiniz neye, niye buradasınız” diye.
Biri, “Her şeyi bir kişinin iki dudağının belirlemesine itirazım var” dedi; diğeri, “3 yıl önce metroda kız arkadaşımla beraber yolculuk yapıyordum, uyarıldım. Bunu istemiyorum” dedi.
Biri, “Özürlüğümün kalitesini yükseltmek için buradayım, asla bir parti için değil” dedi; diğeri, “Her şeyi ben yaparım zihniyetine itirazım var” dedi.
Biri, “İstanbul’daki şiddeti görünce nasıl evde otururum diyerek çıktım sokağa” dedi; diğeri, “Tunalı’da hafta sonu aldığım alkole karışılmasın” dedi.
Dinlenme molasında yakaladığım türbanlı kızımız polis sertliğine atıfla “Şiddete itirazım var” dedi, karşısındaki karışık sakallı genç, “Kendi yarattığımız canavarla mücadele ediyorum, otoriter yönetimlere itirazım var” dedi.
Biri, “Arkadaşımla el ele yürümeyi sürdürmek istiyorum” dedi; diğeri, “Niye soruyorsunuz; sizin özgürlüğünüz için buradayım. Biliyoruz istediğinizi yazamıyorsunuz, bakın TV kanalları bizi vermiyor. Biz neyi nereden öğrenemeyiz” dedi; sadece susmayı yeğledim.
(Yazarı olduğum için değil; ama Hürriyet haberciliğin farkını gösterdi.)
Çoğu gösterici medyadan çok yakındı, ama bu, medyaya yönelik şiddeti zerre kadar haklı ve kabul edilir kılamaz.
Tabii bu, medyaya asıl şiddetin kamu eliyle kullanıldığı gerçeğini değiştirmez.
Bir kez daha gördük; medyanın sustuğu/susturulduğu her ortam, daha büyük sakıncalara gebe; buna en başta iktidar olmak üzere, herkes düşünmeli.
BABA DEĞİL ADİL BAŞBAKAN
Göstericiler arasında çeşitli örgütlere bağlı olanları vardı ve onlar hep önlerdeydiler; ama büyük çoğunluk bireyseldi ve ortak söylemleri şuydu:
“Kaygımız özgürlüklerimiz için”.
Bu görülürse ‘ileri’yi geçin gerçek bir demokrasi kurulabilir; o zaman toplumun her kesimi saygı göreceğinden, kimse bu gençleri sokağa dökemez.
Biline ki “Gezi Parkı” son damlacıktır; asıl neden için Başbakan’ın, ondan önceki bazı karar ve söylemlerine bakmasını sağlamak şart.
Çünkü göstericilerin tek hedefi Başbakan’dı; nedeni ise kendilerini rahatsız eden her konuyu ona bağlamalarıydı.
Bu eylem öyle Türk Baharı falan da değil; ama mesaj alınırsa, gerçek bir demokrasi için kilometre taşı olabilir.
Yok, “Biz de karşılarına misli kalabalık çıkarırız” denirse, ki üzgünüm dendi, ciddi sorun var demektir.
O nedenle bir göstericinin Başbakan’dan şu ricasını aktarayım:
“Bize her gün ayar çeken baba değil, adil bir başbakan ol, yeter”.
NOT: Cumhurbaşkanı Gül’ün devreye girmesi tansiyonun düşmesinde çok etkili oldu, iyi de yaptı; ama çıkış SİYASETİN ÜSLUBUNUN DEĞİŞMESİDİR...
Paylaş