AVRUPA Birliği ilerleme raporuyla ilgili çalışmalar devletin tüm birimlerinde son hızla devam ediyor.
Ancak, raporun, dini özgürlüklerle ilgili bölümünde olumlu ifadelerin yer alması beklentisinin Türk tarafında bittiği rahatlıkla söylenebilir.
Diğer alanlarda AB’yi şaşırtma becerisi gösteren Türkiye’nin, dini özgürlükler alanında beklenen yolu kat etmemesinin çeşitli etkenleri var.
Hükümetin, dini özgürlükler başlığının; başta türban olmak üzere Müslümanlarla ilgili bazı sorunları da içerdiğini düşünmesi bu etkenlerden biriydi.
Sorunun sadece azınlıklarla ilgili olduğu gerçeğini ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin türban kararı sonrasında anlayan hükümet, harekete geçtiyse de bir gecikme ortadaydı.
MUHAFAZAKÁR GÖRÜNTÜLER DEVREDE
Diğer bir etken ise, bazı kurumların bu alandaki muhafazakárlığıydı.
Bunun bir örneği, Assompssion Rahipler Topluluğu’nun bürokrasi yoluyla çözülemeyen mülk sorununun, Bakanlar Kurulu kararı ile çözülmesidir.
Bakanlar Kurulu’nun haziran ayında aldığı bu kararının, İstanbul Vakıflar Müdürlüğü’ne ulaşması yaklaşık 1.5 ay sürdü.
Çünkü, ortadaki bir Bakanlar Kurulu olsa da bazı kurumlar, ortaya yeni sorular atınca ilave çalışmalar yapılması zorunluluğu doğdu.
Sonuçta sorun bir hal yoluna kondu; ama bu alandaki diğer sıkıntıların da çözülmesi için hükümet, yeni bir yasa çalışması başlatma kararı verdi.
Bu yasa, azınlıklara ait vakıfların bazı işlemlerini kolaylaştıracak, yabancılarla ilişkilerini rahatlatacak, faaliyet alanlarını genişletecek.
Hükümet, bununla da yetinmedi; yeni bir yaklaşıma yöneldi.
Muhafazakár kamuoyununa yönelik, azınlıklarla ilgili tereddütleri giderme ve kadın-erkek eşitliği başta olmak üzere bir AB çalışması başlattı.
Bu çalışmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katkısıyla yüzlerce örgütün üst kuruluşu olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın desteği sağlandı.
Vakfın öncülüğünde bu kesimin önderlerine konferenslar verildi, AB ile ilgili tüm sorular yanıtlandı ve ‘Ne isterseniz yapmaya hazırız’ karşılığı alındı.
İYİ Kİ CEZAEVİNDEN ÇIKTILAR
AB çevrelerinin kadının konumu ile ilgili kaygılarının, Meclis’in olağanüstü toplantıda kabul etmesi halinde yeni Türk Ceza Yasası ile kaybolacağından emin olan Türkiye, raporda bu alanda övgüler bekliyor.
Öte yandan DEP’li eski milletvekilleri Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden çıkmış olması da Türkiye’yi oldukça rahatlatmış görünüyor.
Daha da ötesi; Türkiye’nin, buradan kazanım elde ettiği görüşü egemen.
Çünkü, eski DEP’lilerin terör konusunda sergiledikleri tavır AB çevrelerini tatmin etmemiş ve bu durum beraberinde önemli bir prestij kaybı getirmiş.
Prestij kaybını tespit eden Türkiye, bir yandan AB tarafına, ‘Yıllarca mücadelesini yaptığınız bu insanların teröre tavır almadığını size anlattık; inanmadınız. İşte sonuç’ deme hakkını kendinde bulurken, diğer yandan Zana ve arkadaşlarının ‘sembol’ niteliğini yitirmesinin siyasi rahatlığını yaşıyor.