Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Devlet Gezi’nin itibarını kıramıyor

GEZİ göstericileri aleyhinde açılan dava sayısı 100’e doğru gidiyor.

Haberin Devamı

Devlet, göstericiler aleyhinde dava açarken son sürat.
Ethem Sarısülük ve Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmeleri davaları hariç, göstericilerin yaptığı yüzlerce şikâyet konusunda ise kaplumbağadan da yavaş.
Sarısülük ve Korkmaz davalarında bin dereden su getirdiği de açık.
Ancak devlet, istediği kadar dava açsın, mahkûmiyetler versin; ‘İbadethaneler kirletildi’ iddialarını havalarda uçuştursun, -ki bu konuda bir kilisenin 200 gün işgali ile ilgili Fransa’daki Cisse davasına bakılmasını öneririm- öyle görünüyor ki Gezi’nin uluslararası itibarını zerre kadar kıramıyor.
Aksine devlet bu kafayla gittikçe, sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) kitlesel cezalarının önünü açacak gibi.

KANDIRMA SONUÇ VERMEDİ

Daha üç gün önce İtalya Adalet Bakanı, “Türkiye-AB ilişkilerini güçlendirdi” diyerek Gezi’ye yeni bir itibar verirken, AB ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ile pek çok uluslararası insan hakları örgütünün raporları devlete yönelik sert eleştiriyle dolu.
Bu raporlarda polisin, aşırı güç kullandığı ve bu suça yönelik ‘etkin soruşturma’ yapılmadığı, protestocuların üzerine ise hızla gidildiği yazıyor.
Devlet, mağdur şikâyetlerini ne kadar sümen altı etse de bu raporlar, iç hukuk yolları tükenmeden AİHM’ye başvuruyu olanaklı kılabilir.
Çünkü AİHM, bu tür uluslararası kuruluşların raporlarını dikkate alıyor.
AİHM’nin, gösteri ve toplantı özgürlüğü konusundaki duyarlılığı da ortada.
Yani kısa süre sonra AİHM’ye kitlesel başvurular yapılması olasılığını ve bunun sonuçlarını öngörmemek için gözler kapalı olmalı.
Bu alanda Türkiye’yi 53 kez mahkûm etmiş o AİHM karşısında, ülkeyi yönetenler ne yazık ki hâlâ, ‘kandırırız onları’ havasında. AB büyükelçilerini kandırma girişiminin masadan döndüğü ne tez unutuldu?
Eğer bazı yöneticiler, tüm dezenformasyon çalışmalarının sonuçsuz kaldığını hâlâ görmeyip bu yolda ilerliyorsa, onların Türkiye’ye bir kastı olmalı.

Haberin Devamı

DÜNYA GÖRÜYOR

Bu yoldaki ısrar, hem kendilerine hem Türkiye’nin uluslararası güven ve itibarına darbe vurmaktan öteye gitmiyor.
Bütün bunlara, Türkiye Barolar Birliği’nin düzenlediği “Gezi Direnişi ve İnsan Hakları” toplantısında uzmanları dinlerken bir kez daha inandım.
“Çünkü” deyip birkaç madde yazayım:
- Binlerce insan hakkı ihlali görüntü ve delili olduğu halde devlet, bunların incelemesini dahi başlatmıyor.
- Dava ve iddianameler uluslararası sözleşmelere aykırı açılıp düzenleniyor.
- Delillendirme ve toplu tutuklamalarda çok kötü örnekler veriliyor.
- AİHM’nin, ‘izinsiz gösteri’ ibaresini dahi kabul etmiyor; ‘yasaklama’ ve ‘kamu düzenini tehdit’ kriterlerini mülki idarenin değil yasanın konusu görüyor.
- Ağır baskılar yapılan STK’larla dayanışma amacıyla dünyanın çok önemli kardeş kuruluşları ile bilim/sanat insanları tüm iletişim kanalları üzerinden ihlalleri dünyaya anlattı.
- Biber gazı kullanımında Türkiye zaten sınıfta kalmış durumda.
O nedenle doğru tutum, bazen kapalı kapılar ardında yapıldığı gibi Gezi’nin itibarını kabullenmekten geçer.
NOT: Perşembe günkü yazım üzerine TÜİK Başkanı Birol Aydemir aradı, Diyanet anketi için ‘zorunluluk’ olmadığını, “O nedenle yüzde 40 yanıt vermeyen oldu” dedi. Konuya ileride dönmek kaydıyla teşekkürler.

Yazarın Tüm Yazıları