CHP lideri Deniz Baykal, son gelişmelerle ilgili kaygılarını, "Türkiye, 30 yıl sonra bir Avrupa değil Ortadoğu ülkesi olur" diye dillendirdi. "Yenilgi kaçınılmaz" anlamında da yorumlanabilecek bu sözlere karşın, "30 yıl sonra tarih, CHP’yi nasıl yazacak" sorusu akla gelmiyor değil.
Kurultay sürecindeki CHP’de bu soruyu, öncelikle tüm CHP üyeleri ve CHP delegeleri kendilerine sormak durumunda.
Kimileri bugünün ana sorunlarından birini CHP’nin veya -CHP’yi sol, sosyal demokrat kabul etmeyenler olsa da- solun durumu olarak görüyor.
Kurultay yaklaştıkça CHP masaya daha fazla yatırılacak; ancak dün biten DİSK Genel Kurulu nedeniyle konuya bugünden bakmak gerekti.
TOBB’DA VAR, DİSK’TE YOK
DİSK’in bu önemli gününde CHP Genel Başkanı yoktu.
Oysa 2004’te Deniz Baykal oradaydı.
İki ay önceki Türk İş Kongresi’ne de katılmayan Baykal, TOBB Kongresi’nde Başbakan Tayyip Erdoğan’la el ele delegelerin önüne çıkmıştı.
Sosyal demokrat bir partinin liderinin TOBB kongresine katılması son derece önemli, TOBB Başkanı ile kurduğu sıcak ilişki de öyle.
Baykal’ın bu iletişiminin doğru ve başarılı olduğunu kabul etmeli.
Ancak, aynı başarının Türk İş’te, DİSK’te, TMMOB’de, KESK’te, Tabip Odalarında, Barolar Birliği’nde, Eczacılar Odası’nda vs. görülmesi gerekmez mi?
Bir sol parti için zorunlu öncelik denebilecek bu ilişki/iletişimin kopukluğu solun güçlü olduğu bu örgütleri de zayıf kılıyor.
Dün Süleyman Çelebi’ye sordum, ayaküstü karşılaşmaları saymazsak Baykal ile en son iki yıl önce görüşmüşler.
Biliyorum, 10 Aralık Hareketi’nin öncülerinden olması nedeniyle CHP’nin Çelebi’ye karşı tutumu, kızgınlığı var; ama aynı DİSK’in 22 Temmuz öncesi CHP’yi destekleme kararı alması gözden uzak tutulacak bir adım değil.
Bu gerekçelerin ötesinde; AKP’li Çalışma Bakanı’nın önüne çıkmaktan çekinmediği DİSK delegesine Baykal’ın hitabı güzel, olumlu ve doğal bir gelişme olurdu.
Bu olsaydı Baykal’ın, kırgınlığını o örgütün lideri ile sınırlı tuttuğunun, delegesini ise kucakladığının kanıtı olabilirdi.
MEYDAN AKP’YE KALIYOR
Herkesin bildiği bir gerçek; sol, sosyal demokrat partilerin en büyük özelliği işçi sendikaları başta olmak üzere yukarıda yazdığım türden örgütlerle iç içe olması; bu kuruluşların toplumun daha geniş kesimlerini çatıları altına almasına destek vermesidir.
CHP’nin bugünkü yönetiminin bunu gerçekleştirdiğini söylemek mümkün değil; aksine örnekleri sıralamak ise kolay.
Böyle olunca, meydan Baykal’ın 30 yıl sonra Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi yapmakla itham ettiği AKP’ye kalıyor.
AKP ise bu örgütlerin içine sızmak, mümkünse ele geçirmek için devlet olanakları da dahil her yöntemi uyguluyor, her çabayı gösteriyor.
Türk İş, bu başarının önemli örneklerinden sadece biridir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oradaydı; ama Baykal yoktu.
Bu ’yokluk’ böylesi örgütleri de, CHP’yi de güçlü kılmayacağına göre, Baykal’ın 30 yıl sonrasına yönelik kuşkularını kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı?