Paylaş
Bu sözdeki atıf, CHP’nin anamuhalefet gücüne sahip olmasına değil, kurucu parti görülmesinedir ve amaç da şudur:
“CHP, ideolojisi ve kadroları hâlâ devletin damarlarına hükmettiği için katkı yapması halinde sorun çözülür.”
Doğrusu bugünkü Türkiye’de, CHP’yi hiç bu güçte görmeyenlerdenim.
Ancak bazı CHP’lilerin, “Devletin sahibi CHP’dir. Onu koruması gereken tek güç de partimizdir” anlayışını sürdürdüğünü de iyi biliyorum.
Bu hassasiyete saygı gösterip, “İyi, güzel” diyebiliriz; ama bu anlayış, Türkiye’yi, CHP’yi, (hadi ekleyelim) devleti nereye götürüyor diye bakmalı.
CHP’NİN KORUMA GÖREVİ
BİR süredir CHP’de, her kademede bu temelde yükselen tartışmalar yaşanıyor.
İlginçtir, üst kurullarda bazı sert tartışmalar yaşansa da örgütlerde çok daha farklı; hoşgörü, düşünceye saygı temelli bir havanın estiği hissediliyor.
Farklı görüşleri, “40 yıldır falanca isimle siyaset yapıyorum; hiç böyle anlatılmamış, hiç böyle bakmamıştım” diye karşılayan CHP üyeleri var.
Eğer Kılıçdaroğlu ve arkadaşları ortaya tutarlı politikalar koyarsa, Türkiye’de en rahat ikna edilecek kesimin CHP’nin bu kanadı olduğunu düşünmeli.
Çünkü bakın, bu insanların ne tür hassasiyetleri var, sıralayalım...
“Ülke bütünlüğü ve laiklik tehlikede; bunları korumak mutlak görevimiz.”
“CHP için ‘yeni’ demeye, yeni bir devrimcilik atfetmeye gerek yok; laiklik ve ülke bütünlüğünü koruyarak zaten hep devrimci olundu.”
“Türklük ve Türkçe kuruluş felsefesidir; yeni bir dille ilgili her karar, hem kuruluş felsefesine hem de ülke bütünlüğüne darbedir. Kürt kökenli çocuklarımız da aslında okul çağına kadar Türkçeyi öğrenmiş oluyorlar.”
“Kürt sorunu bir BOP organizasyonudur ve PKK da dış destekle büyütüldü.”
“CHP kaledir, cumhuriyeti ve rejimi korumak da onun görevidir.”
ÖTEKİNİ KAVRAMA
HER başlık için uzun yazılar yazılabilir; ama toplu bir değerlendirme yapalım.
Sosyal demokrat bir parti için ‘koruma’ değişimi ne kadar ifade eder diye sorulmasa dahi muhalefette kalınarak ‘koruma’ olası mı diye sorulmalı.
Aslında bu ‘koruma’ anlayışı, CHP’ye 20 yıl egemen olan, “İlla iktidar olmak gerekmiyor, muhalefet de çok önemli görev” bakışın da yansıması, sanki.
‘Koruma’ diyenlere göre; AKP, BOP’ye teşne, BDP ise zaten onu istiyor.
Yine onların ifadesiyle, ‘Burada oyun bozan CHP’ ise iktidar alınmadan bunun sağlanacağını düşünmek hiç gerçekçe değil.
Devrimcilik dönüşüm ve gelişmeyi de içeriyorsa, 1920’lerle bugün aynı görülemez; o zaman da Kemal Derviş’in, “Atatürk olsaydı Diyarbakır’a gittiğinde Osman Baydemir’in elini sıkardı” sözü haklılık kazanır.
Varsayalım ki PKK teşhisi de doğru; ama o PKK’nın Türkiye yurttaşları arasında taban bulmasında, o insanların kendisini ‘öteki’ görmesinin de payı var.
‘Ötekiyi’ en iyi anlayacak, onların haklarını en çok savunacak partiler de dünyanın her yanında sosyal demokrat partiler olmuştur.
Oysa, programına ‘YERELDEN YÖNETİM’ başlığını koymuş bir CHP, Büyükşehir Yasasına muhalefetini, “yerelden yönetimi getireceği için üniter yapıya ters’ noktasına taşırsa ne ötekini kavrayabilir ne de inandırıcı olabilir.
(Devam edeceğiz)
Paylaş