Paylaş
Ancak toplantı, şu 3 gelişmenin ardına denk düşünce farklı bir önem kazandı:
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyeleri arasında çıkan tartışma; bir milletvekilinin, kamuda başörtülü çalışmaya olanak veren düzenlemeyi Danıştay’a götürmesi; ‘ulusalcı’ nitelenen 6 vekilinin demokratikleşme paketini eleştiren basın açıklaması.
Toplantıda amaç, genel merkez ile TBMM grubu arasında bilgi paylaşımıydı.
O nedenle, CHP’nin ‘sandık çevresi’ odaklı örgütlenme modeli, yurtdışı yapılanması, Bilgi İşlem Merkezi’nin verilerinin kullanımı, yerel seçimlerine yönelik çalışmalar üzerinde bilgilendirmeler yapıldı.
STK’SIZ YASAMA YOK
CHP yönetimi, milletvekillerine her tür bilgi ve belgeye ulaşımlarının artık daha kolay olduğunu, 81 ilde ‘eğitici grupların’ kurulduğunu açıkladı.
Yerel seçimlerle yönelik çok profesyonel hazırlık yapıldığı, seçim kazanma odaklı bir strateji çizildiği örnekleriyle anlatıldı.
Özetle milletvekillerine hem, “Bize güvenin” hem de “Eski hantal yapıdan kurtulduk, dinamik bir yapı kurduk” mesajı verildi.
Önceki dönemlerle kıyaslandığında ciddi bir hareketlenme olduğu da ortada.
Anlatılanların başarı kıstası, yerel seçimler olacağı için CHP’de, bu kez sanki, işin öneminin farkında olmayan yok gibi.
Ancak, CHP’nin temel eksikliğini “yönetebilir olduğunu kanıtlama” diye görenler de neredeyse bir o kadar çok.
İşin bu yanı öne alındığında Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri önem kazanıyor.
Yıllardır, CHP’nin, STK’larla bağını kopardığını yazan biri olarak, Kılıçdaroğlu’nun milletvekillerine yaptığı şu tavsiyeyi önemsemeli:
“Tüm yasa tasarı/tekliflerinde mutlaka ilgili STK’lara ulaşın, komisyonlara katılımlarını mutlaka sağlayın. Muhalefet şerhlerini çok özenli yazın ve tümüne yollayın. Kısacası, yasama çalışmasını STK’larla birlikte yürütün”.
İZİN ALMA ŞARTI
Yönetimin izni/bilgisi dışında geliştiğini öğrendiğim yazımın girişinde sıraladığım üç konuda da Kılıçdaroğlu’nun mesajları vardı.
Anayasa Komisyonu’nda gereğinden fazla ve gereksiz tartışmalara girilerek partiye zarar verildiğini söyledi, “Bundan mutlaka kaçının” uyarısı yaptı.
Komisyonlara düzenli katılımın görev olduğunu anımsatıp, bunu yapmayanların sonradan gidip itirazlar yükseltmesini yanlış bulduğunun altını çizdi.
Medya açıklamaları için genel başkan yardımcılarının kendisinden, milletvekillerinin ise grup yönetiminden izin alması gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Gülseren Onanç’ın adını vermeden, bir genel başkan yardımcısını bu nedenle görevden aldığını vurguladı.
Farklı tutumların farklı algılar yarattığını belirtirken, “medyanın ‘ulusalcılar’ dediği arkadaşlar” ibaresini kullandı.
Bu ifadesi üzerine o isimlerden birinden, “Siz de öyle demeyin efendim” sesi yükselince Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıt da dikkat çekiciydi:
“İşte ‘medyanın dediği’ diyerek, tam da bu kaygıyı anlatmak istedim”.
Kılıçdaroğlu’nun, “Hükümet, soru önergelerinize doğru yanıt vermiyor” gerekçesiyle arkadaşlarına önerdiği şu yol ise daha şeffaf bir Türkiye için:
“Halka doğru bilgi vermemiz yaşamsal önem taşıdığı için sorularla yetinmeyin, Bilgi Edinme Yasası’ndan yararlanın. Çünkü yasa, yanlış bilgi için yargıya gitme hakkı verip sorumlusuna yaptırım hükmediyor”.
Paylaş