Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

CHP’de ihtiyaç dışlama değil moral

BİR haftada iki kurultaya gidilmesi CHP’de yeni bir moral bozma nedeni oldu.

Bunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk günden sözünü verdiği tüzük değişikliğini bugüne kadar gerçekleştiremeyen ve yeterli imzaya yaklaşıldığını görüp kurultay kararını o gün açıklamayan genel merkez yönetiminin payı çok.
Ancak 26 Şubat kurultayının gündemi, kendi taleplerini de karşılayacak genişlikte olmasına rağmen imzacıların sözcüsü gibi davranan bazı isimlerin, işi CHP’yi sonucu öngörülemez bir kayyum sürecine kadar vardırmaları, yetinmeyip etnik ve mezhepsel tartışmalar yaratacak sözler kullanmaları amacın demokratik tüzük değil, bağcıyı dövmek olduğunu gösteriyor.
Bu söylemin, genel merkezin gecikmiş girişimini etik görmeyen bazı imzacıları oldukça rahatsız ettiğini de rahatlıkla belirtebilirim.
KİMİNLE YARIŞTIĞINI BİLMEK
CHP’de taraflar, rakiplerinin
15 yıl önceki gibi olmadığını, ülkedeki tüm etkin kurum ve mekanizmalar üzerinde tam denetim sağladığını, kamuoyu oluşturma gücünü en üst düzeye çıkardığını, büyük bir ideolojik bütünlük ve birlikte yürüme iradesine sahip olduğunu hiç ama hiç unutmamalılar.
TBMM’de de devasa bir üstünlüğü olan bir güçle yarışan CHP, tek bir üyenin dahi önemini bilmeden yürürse sonuç son 20 yıldan farklı olamaz.
Unutulmaması gereken bir nokta da, ki bu tüm partiler için geçerli, “Bizimkiler kazandı” diyerek diğer partilileri dışlayanlar, sadece ve sadece kendilerini yalnızlığa iterler. (Yine bakınız; son 20 yıl, derim.)
O 20 yılda ne oldu, “kurşun asker” görülen delegenin tamamı iki günde eski liderini sildi, ittifakla Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçti.
Bugünkü CHP yönetimi de delege seçiminde aynı yolu deniyorsa, dışlamaya gidiyorsa akıbet kaçınılmaz bir şekilde aynı olur.
Bu uyarımı, geçen yazım üzerine aldığım tepkilerden, sandık konmayan mahallelerin azımsanmayacak ölçüde olması nedeniyle anımsatmak istedim.
Gelinen noktada, Kılıçdaroğlu birleştirici rol üstlenebilir, biraz erozyona rağmen güçlü konumu sürüyor, TBMM grubunda da neredeyse tulum desteğe sahipken kurultayı, ‘güven’ isteyerek yeni bir çıkışa neden dönüştürmesin?
BAĞI DA YOK EDECEK ÖNERİLER
İmzacılar açısından ise istenen değişiklikler ciddi sıkıntılar içeriyor.
Delegenin yüzde 20’si ile seçimli kurultay toplamaya hiçbir parti dayanamaz, hele hele CHP gibi kurultay şampiyonu bir partinin hiç şansı olmaz.
Bu oran il/ilçe kongrelerine de uygulanabilir ki o zaman seyreyleyin örgütü.
Hazine yardımının yüzde 40’ının örgütlere aktarılması önerisi de kurultay rüşveti izlenimi yaratıyor; çünkü gerçekçi bir yanı yok, bir parti yönetiminin o parayı örgüte dağıtma veya tanıtıma harcama yetkisi olabilmeli.
Sonuçta karar tabii ki delegenin, ancak ilk kurultay 26 Şubat’ta olacağı için o gün aklıselimin öne geçmesi hiç abartılı bir beklenti olarak görülemez.
Muhtemelen orada, tüzüğün tepeden tırnağa değiştirilmesi ardından
1 Mart kurultayına gerek olup olmadığı yönünde bir tartışma yapılabilir.
İşte o tartışma sonucunda imzacı delegenin ne yapacağını izlemeliyiz.
O delege, Başbakan Erdoğan’ın sadece salı günkü konuşmasına dahi baksa, CHP’nin yakın zamanda sürpriz sorunlarla karşılaşma olasılığını görecektir.
CHP’nin çok acil ‘moral’ bir çıkışa ihtiyacı var, tersi bir etki yaratan bu kurultaylarda dümeni ‘moral’ yöne çevirme gücü ise sadece delegenin elinde.
NOT: Deniz Feneri e.V
savcılarına yapılan temel bir hukuk sıkıntısı. Mahkeme kararının bir bölümünü gizlemekle suçlanıyorlar ya, bende “Acaba HSYK’nın da o savcılara gönderdiği kararlarında üzeri kapatılmış bölümler var mı, yok mu” merakı oluştu. Bekleyeceğiz, ta ki Yargıtay’da duruşmalar başlayana dek.
Yazarın Tüm Yazıları