Paylaş
Onanç yenilikçi, Yılmaz ise ulusalcı kanattan bilinince CHP üzerinde bu kez de, “Kılıçdaroğlu hangi grubun yanında” tartışması başladı.
Tabii ki tartışmaya yine bodoslama dalanlar ‘çakma CHP kurtarıcıları’ oldu.
Söze, “Ben de güçlü bir CHP istiyorum” diye başlayıp, “CHP barış sürecine destek vermedikçe güçlü olamaz” diye kapatıyorlar.
Hele bir de Baykal’dan dem vurup, -Sanki alkışlanacak bir davranış sonucu koltuğundan edildi- “CHP onu dahi harcadı” diye yazıyorlar ya...
Neyse; bu aydın arkadaşları o siyasi ve etik anlayışları ile baş başa bırakalım.
GRUP SEÇİMLERİ ÖNEMLİ
ONANÇ’ın istifasının temelinde şu iki ana neden görünüyor:
Genel Başkanı’nın;
1- “Katılma” demesine rağmen bir televizyon programına çıkmak...
2- “Böyle bir anketimiz yok. Hem böyle saçma anket olur mu? CHP’nin yüzde 65’i değil, yüzde 100’ü çözüm istiyor” diye baktığı bir anketi partinin gibi açıklamak.
Doğrusu, Onanç gibi Parti Meclisi başta olmak üzere CHP’de epey eleştiri alan bir siyasetçi, bu noktaya geldiğinde sadece muhaliflerinin ekmeklerine yağ sürdüğünü bilmek durumunda olmalıydı.
Bence de Onanç’ın istifası CHP için kazanç değil; ama “Kılıçdaroğlu’nun tavrı yenilikçilere karşı” da denemez.
Kılıçdaroğlu, Onanç’ın yerine bir süre sonra yeni seçim yapıldığında bu görülecektir.
Yılmaz örneği de ulusalcılara ihtar görülemez; çünkü bir genel başkan yardımcısını, “CIA ajanı” diye suçlamak kavgada dahi olamaz.
Bu nedenlerle Kılıçdaroğlu’nun tavrını, “CHP’de disiplin olacak” mesajını yaşama geçirme kararlılığı çerçevesinde değerlendirmeli.
Bu kararlılığı başka örneklerde de görecek miyiz, bilemiyorum; ancak bildiğim, parti disiplinini bozmadığı, hakaret içermediği sürece Kılıçdaroğlu, ne gruplar arası çekişmelerde taraf olacak ne de baskı uygulayacak.
Örneğin, temmuzda yapılacak grup seçimlerinde, bu kez adayları kendisi önermeyecek; grubun desteğini alan isimlerin öne çıkmasını sağlayacak.
İKTİDAR GÜVENCE VERMİYOR
Kabul etmeli ki CHP’de farklı görüşler temel olarak Kürt sorununa bakışta.
Ayrıca doğrudur, o bakışlarda çok zıt ifadeler söz konusu.
O noktada da benimser veya benimsemeyiz, ama Kılıçdaroğlu, başta CHP’liler olmak üzere herkese şöyle sesleniyor:
“Sorunun özü demokratikleşmedir. CHP, bu amaçla 16 maddelik öneri yaptı, her öneri için TBMM’ye yasa teklifi de verdi. Bugüne kadar Başbakan dahil, hiçbir AKP yöneticisi bu konuda tek bir laf etmedi; hiçbir gazeteci de Başbakan’a bunu sormadı. Sorun kalıcı barış ise bu, 12 Eylül yasalarıyla olmaz. Başbakan’ın suskunluğu tabii ki CHP’nin kaygısını artırıyor, ‘İstenen barış, demokrasi değil, tek arzu başkanlıkmış’ dedirtiyor. Eğer ortada bir pazarlık yoksa zaten sorun da yok. Ancak gerçek böyle değil ve halk, pazarlığın ne olduğunu bilmeli. AKP de kaygıları giderecek güvenceyi mutlaka vermeli”.
Kılıçdaroğlu, bu söylem çerçevesinde kalınması, Onanç-Yılmaz hakkındaki işlemlerin ‘kulakta küpe’ olması halinde CHP’nin pozisyonunun netleşeceği inancında. Anladığım, bu konularda geri adımı da olmayacak.
Paylaş