ADALET Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, İmralı’da oluşturulacak mini F tipi cezaevi ve Öcalan’ın durumuyla ilgili açıklamaları üzerine yapılan değerlendirme ve yorumlar daha çok eleştiri boyutunda oldu.
Şahin’in sözlerini radyodan, Hürriyet’in manşetinden başlık olarak duyduğunu belirten terör örgütünün başı Öcalan’ın yanıtı, "Onlarınki bir şantaj. Üç beş kişinin buraya getirilmesiyle bu sorun çözülmez" biçiminde oldu.
"Şu an genel bir ayaklanma hali var. Bu durum baharla birlikte fırtınaya dönüşebilir" diyerek tehditten de kaçınmadı.
Şahin’e en sert eleştiri ise CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dan geldi.
AVRUPA BASKISI
Öncelikle; Şahin, görüşmemizde inşaata kendisinden önce, Cemil Çiçek döneminde karar verildiğini, amacın da güvenlik görevlilerini barakadan kurtarıp, uygar mekanlara kavuşturmak olduğunu söyledi.
"Burası özel bir yer; malzeme sevkıyatı çok zor, çalışanlar özel seçiliyor. Bir daha zor olacağından, gerekirse diye infaz kurumu işine de başlandı" diyen Şahin, başta Avrupa Parlamentosu, çeşitli Avrupalı kurum ve kişilerden gelen eleştirilerden bağımsız bir çalışma yapıldığı izlenimi bıraktı.
Ancak, inşaatta bu baskıların izinin olduğunu söylemek de mümkün.
Baykal’ın eleştirilerinin odağında da bu olasılık yer aldı.
Salı günü CHP grup toplantısında konuya önemli yer ayıran Baykal, daha sonra bana da aynı kuşkusunu aktardı.
Avrupalı kişi ve kurumlara tepkisini özellikle gösteren Baykal, bu amaçla daha sözlerinin başında şu çıkışı yaptı:
"Bu çevreler Fransa’da Çakal Carlos’un cezasını nasıl çektiğini niye hiç sorgulamıyor, konuşmuyor da İmralı ile uğraşıyor?Carlos orada tek kişilik hücrede kalmıyor mu, tecritte değil mi, kimseyle konuşturuluyor mu?"
TAHLİYE PAZARLIĞI
Şahin’in açıklamalarının arkasında tehlikeli bir oyunun olduğu inancındaki Baykal, bunu, "tahliye pazarlığı" diye nitelendirdi.
Sokaktan çekinildiği için, "Şöyle olursa böyle yaparız" pazarlığına girişildiğini söyleyen Baykal’a göre, Şahin’in sözleri siyasi açılım amaçlı. Bunun perde arkasını da şöyle aktardı:
"Önce İmralı’ya TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nu götürmek istediler. Komisyon üyesi AKP’li bir milletvekili (Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt) arkadaşımız Malik Ejder Özdemir’e bu teklifi yaptı. Adalet Bakanı da, ’İsterlerse göndeririz’ dedi. Arkadaşlarımız ’gerek yok’ dedi. Bizimkileri ikna etmeye çalıştılar. Olmadı gidilemedi. Gidilseydi, ’Komisyonun tespitleri doğrultusunda bunlar yapılıyor’, diyeceklerdi. Gerçekleşemeyen o ziyaretin arkasında, komisyonun sırtından bu politikayı götürmek vardı. Bunu yapamayan hükümet, şimdi mahcup, çekingen bir pazarlık içinde."
Malik Özdemir de liderini destekledi, söz konusu teklifin iki kez yapıldığını söyledi, "Başbakan’ın da bundan haberi vardı" iddiasında bulundu.
Eleştiriler hangi boyutta olursa olsun, aslında Şahin’in söylediği net.
Bakan Şahin, "Kan durmadıkça kimseye huzur yok" diyor.
Ancak, bir kez daha gördük ki terör örgütünün başı, bırakın kanı durdurmayı; daha bugünden yarın çıkacak fırtınayı müjdeliyor!
Üstelik bunu da "çözüm ve diyalog" diye yutturmak istiyor.