Gezi Parkı gösterileri turnusol kâğıdı işlevi gördü; kimin gerçek düşüncesinin ne olduğu, değişim karşısında ne tavır aldığı ortaya çıktı.
Gösterilerden ders çıkarmak, olayları soğutmak, sağduyuyu egemen kılmak yerine, “düşmanlar”, “marjinaller”, “dış mihraklar” dendi. Gençleri anlamak yerine oyuncak görmek veya onlar üzerinden şiddet dalgası yaratılmak istendi. Gelinen noktada, ilk günden yazdığımız gibi buradan gerçek bir demokrasiyi çıkarmak hâlâ çok mümkün; hem bunun hem de varsa komplocuları açığa çıkarmanın tek yolu diyalog, kucaklaşma, ısrarla ve defalarca konuşmaktır.
BAŞBAKAN’IN YENİ İMAJI
Evet, demokrasi sadece 4 yılda bir sandığa gitmek değildir; ama iktidarın mutlaka sandıkta değiştiği rejimdir ve emin olmalı ki Türkiye artık bu noktadadır. Bu gösterilerden iktidar değişikliği umanlar yanılıyorlar, güçleri yetiyorsa sandığı beklemek durumundalar. Bu nedenle göstericiler dahil kimseyi ‘dost’, ‘düşman’ diye saflaştırmaya gerek yok. Olayı ‘lobilerin eseri’ görmek yerine, yineleyelim, sosyolojik derinliğe inmeli. İşe toplum vicdanını kanatan her türlü şiddeti adilane reddederek başlamalı. Göstericileri, provokasyonlardan korumanın tek yolu da budur. Hemen ardından da göstericilerin sokağa çıkış nedenlerini doğru okumaktır. O nedenlerin başında, “Özgürlüklerime dokunma, özel yaşam alanıma girme” algısı geliyor. Algının yaratıcısı da Başbakan Erdoğan’ın karar ve söylemleri görülüyor. Gösterilerin ardından bu alanlardaki yaklaşımını daha açıklıkla ortaya koyan Başbakan, içeride ve dışarıda çok net görülen yeni bir imaj da yarattı. Tabii ki bu yeni imaj kimin nereden baktığına bağlı; ancak Başbakan’ın buradan bir sonuç çıkarıp yeni bir söylem geliştireceğini beklemeli.
TÜRKİYE YAPABİLİR
Türkiye gibi bir ülkede artık, din/inanç/mabet/bayrak/mezhep temelli tüm tehlikeli söylemler, toplumda eskisi kadar kışkırtıcı etki yaratmıyor. Son 10 yılın katkısı ile de tüm bu alanlarda, toplumda saygı ve hoşgörü arttı. Geride kalan iş, sağda-solda yaşanan olumsuz örnekleri de yok etmektir. Bu yeni Türkiye’yi tüm siyasetçilerin iyi okuması, katkı sağlaması gerekir. Aykırılıkları öne çekmeye, sokağın karşısına yine sokağı çıkarmaya gerek yok. Türkiye, bunu başarabilecek noktaya ulaşmıştır. Yineleyelim, öncelikli görev de iktidarın, kazancı da onun olur. Bugüne kadar izlenen politikanın sonuçları ortada olduğuna, Türkiye’ye yakışmayan görüntüler oluştuğuna göre artık yumuşama sinyalleri gelmeli. Tüm provokatörleri, tüm lobileri, iç ve dış karanlık odakları boşa çıkarmanın yolu tansiyonu düşürmekten, sağduyudan, demokrasiden geçiyor. İktidar ve de Başbakan, gösterileri hiç değilse Gezi Parkı içindeki demokratik eylemlerle sınırlı bir noktaya çekmek için elden geleni yapmalı. Tabii ki muhalefet dahil her kişi ve kuruluşa da görev düşmektedir.
NOT: 3 Mayıs’taki yazımda, türbanlı bir göstericinin oradaki varlığını, polisin sertliğine atıfla, “Şiddete itirazım var” diye aktarmıştım. Bu kızımız, seslerini duyurduğumuz için sevincini belirten bir mail attı ve “O gün de ondan sonraki günlerde de yalnızca şiddetsizlik için oralardaydım” vurgusunu yaptı.