Paylaş
Sokağa çıkmalarının nedeni bu ama, muhalefet partilerine sempati duydukları da sanılmasın; onlar, siyasetin bugünkü yapılış tarzına da itiraz ediyor.
CHP’nin baştaki mesafeli duruşu, şimdiki kenara çekilmiş hali de bunun sonucu.
Bugün yapılması gereken, fırsattan yararlanmak isteyenlerin varlığını inkâr etmeden, büyük çoğunluğun mesajlarını iyi okumaktır.
Birbirine saldıran taraftarı barıştıran; inanç temelli tüm ayrılıkları bir kenara koyan, barışık Türkiye’nin yolunu açan güçlü bir dalganın varlığını görmeli.
ÖZGÜRLÜKÇÜ VE SEKÜLER
Göstericilerin ne Tahrir ne de Tunus ile ilişkisi yok; çünkü kabul etmeli ki çok büyük çoğunluk seküler hayat tarzını savunuyor.
Sosyoloji kökenli arkadaşımız Okan Konuralp’in ifadesi ile belki Avrupa’da başörtüsü başta olmak üzere Müslümanların haklarını savunan sosyal demokrat, sol, liberal çevrelere benzetilebilirler.
Ülkede olan biteni bugüne kadar yakından izledikleri anlaşılan bu insanlar, ta ki boğazlarının sıkıldığını hissedene dek siyasetin dışında kalmış.
Sokağa çıkışlarındaki son damlacık Gezi Parkı eylemcilerine uygulanan ağır şiddettir; iktidarın sandığı gibi ne iç ne de dış güçlerin tezgâhıdır.
Bundan yararlanmak isteyenler çıkabilir; ama o durumda da görev iktidarın.
Yinelemekte yarar var; gösteriler, Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye kavuşması için güçlü zemin yapılabilir, yeter ki mesaj iyi niyetle anlaşılsın.
İlk görevin Başbakan’a düştüğünü söylemeye ise artık hiç gerek yok.
Başbakan, işe, başbakanlık koridorlarında daha çok görünen ilahiyatçılar kadar sosyologlara kulak vererek başlayabilir.
Yalnız, dipten gelen dalgayı bugüne kadar görememiş, her yerde kendini ‘toplumu en iyi okuyan kişi’ diye gösteren sosyologlara da notunu vermeli.
Sağlık danışmanları da bazı düzenlemelerde işi abartmış olmasın!
GEZİ PARKI ÖNCESİNE DÖNMEMEK
Başbakan, önüne konan bilgiler için de artık sorgulama yapmalı.
Wall Street eylemlerinde 17 kişinin öldüğü bilgisini iki gün tekrarlamak durumunda kalması; imamının aksi açıklamalarına rağmen, “Göstericiler sığındıkları camide ahlak dışı işler yaptı” demesi, göstericilerin bayrak yaktığını ifade etmesi, hem toplumu germek açısından ciddi tehlike hem de içeride-dışarıda söyleminin güvenilirliğine darbe vurmuştur.
O nedenle Başbakan, bu bilgileri birileri verdiyse onlardan hesap sorabilmeli.
Bütün bunlara kulak asmayıp, gerçek bir demokrasinin mimarı olarak tarihe geçmek istemeyebilir; iktidarı bu şekilde sürdürmeye inanabilir.
Bunun ülkeye de kimseye de yararı olamaz ve devamlılığı mümkün değil.
Türkiye doğru adımlarla, Gezi Parkı öncesine bir daha hiç dönemeyebilir.
Duygusal kararlardan ne kadar uzaklaşılırsa o kadar mümkün bu.
Örneğin, sırf Gezi Parkı eylemine katıldı diye Sırrı Süreyya Önder’i İmralı heyeti dışında tutmanın sürece ne katkısı olabilir?
Bir de Başbakan sabahın köründe çadır yakan, gaz kullanan time talimatı vereni açığa çıkarırsa gerçekler daha iyi anlaşılır.
Bunun önündeki engel ne?
Paylaş