DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’ye yaptırımları açıkladığı sırada ne ilginçtir, Suriye’den giriş yapan Libyalı bir saldırgan, Osmanlı’nın idare merkezi Topkapı Sarayı’nın kapısına dayandı; kan akıttı, canından oldu.
Suriye ile gerginliğin en üst noktaya ulaştığı günlerde Türk hacılarının otobüsünün taranmasından sonra bir de bu saldırının gelmesi çok ilginç. Komplo teorisi severlere iyi bir malzeme çıktı gibi; ancak ben, Libya, Osmanlı, Suriye, Türkiye yan yana gelmişken bazı anımsatmalar yapmak isterim. Libya’yı bir diktatörden kurtarıp özgürleştirmek için yemin etmiş ittifak ortaya çıktığında, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, “Bu Haçlı seferidir” dedi. İTALYA’NIN ÇARPICI MESAJI Kaddafi’den insan hakları ödülü almış olan Başbakan Erdoğan başta, Türkiye yönetimi bu sözlere çok sert yanıt verdi, “NATO’nun Libya’da ne işi var” dedi. Ardından kararlar peş peşe geldi; hava harekâtı, denizden abluka ve son... Denizden insani amaçlı abluka için en çok çırpınan İtalya olduğundan, NATO karar alınca komuta da İtalya’da kaldı. Tam o günlerde bu kez Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe bir açıklama patlattı; “Sarkozy haklı, bu yeni bir Haçlı Seferi” dedi. Aynı Juppe’nin, 13 gün kadar önce Ankara’ya gelip Türkiye’nin Suriye politikasına en büyük desteği veren isim olduğunu söylememe gerek yok. Neyse; Juppe bu sözleri ederken komuta merkezi geminin adı da belli oldu. Peki, o savaş gemisinin adı neydi, kaçımız biliyoruz veya anımsıyoruz? Andrea Doria’ydı o geminin adı; yani Papa’nın talebiyle Osmanlı’ya savaş açıp Preveze’de Barbaros’a yenilen devasa Haçlı donanmasının komutanının adı. Simgesel olarak bakıldığında “Haçlı Seferi” deyimi tam da oturmadı mı? Bunu da geçelim; ama Andrea Doria gemisinden yönetilen operasyona en büyük katkıyı verenler arasında Türkiye’nin de olmasını nasıl açıklamalı? SURİYE ABLUKAYA ALINACAKSA Hani alimallah, o ablukaya katılma kararını farz edelim ki bir CHP hükümeti almış olsaydı, kim ne derdi, ne fırtınalar koparılırdı diye sormaya gerek yok. Malum; dün yaptırımlar açıklandı ve bize söylenen Esad’ın günleri sayılı. Demektir ki Suriye yenilecek, bunun için denizden abluka da mutlaka olacak. En iyisi, bu kez komuta Türkiye’de olsun ve Türkiye, komuta merkezi olarak Barbaros Hayrettin Paşa Gemisi’ni seçsin. Böylece Haçlı zihniyetine en yakışan yanıt verilmiş olur! Tabii bu, Suriye’de Selahaddin Eyyubi’ye yenildiklerini de mutlaka unutmamış olan bugünün Haçlı zihniyetlilerine(!) ne kadar kabul ettirilir bilemem; ama Türkiye bu komutayı alırsa çok şeyi önleyebilir. Örneğin; Suriye’nin gelecekte bugünkü Libya gibi dünyanın en işkenceci ülkesi olmasına engel olabilir, böylece insana eziyetin önüne geçebilir. Ayrıca, Başbakan Erdoğan’ın ifadesiyle, Libya petrolünü sömürenlerin Suriye’yi saf dışı bırakarak Irak petrollerini Akdeniz’e sorunsuz ulaştırmasının planlarına da set çekilmiş olur, kötü niyet önlenir. Bütün bunlar için Suriye’ye yaptırım kararlarını iyi denetlemek gerekir. Tamam artık, Suriye üst yönetimine turistik amaçlı gezileri yasakladık. Ancak dünkü saldırı gösteriyor ki turist Esad’ın Bodrum’a seyahatini önlemek yetmiyor, Suriye’den girenler Türkiye’nin turistik kalbinde terör estirebiliyor. En iyisi, ‘turistik yasak’ Suriye’den tüm girişler için uygulansın, olsun bitsin!