Anayasa Mahkemesi, iptal kararı, yeni Taşıt Vergisi Yasası, ödeyenlerin ve ödemeyenlerin durumu, ihtirazi kayıtla ödeme, yürütmeyi durdurma, Vergi Mahkemesi'nde dava açma, Anayasa Mahkemesi'nin ikinci iptal kararı, bu kararın yürürlük tarihi ve kime uygulanacağı, hafta boyunca tartışıldı durdu... Taşıt sahipleri şaşkın bir vaziyette, olayları izlemeye çalıştı. Sonunda gelinen nokta;
ödemeyen avantajlı ödeyenler yine kaybetti. Ödeyene iade yok. Geciken vergiye aylık yüzde yedi faiz isteyen devlet, haksız yere 2003 yılı Mayıs'ta aldığı vergiyi, lütfedip, 8 ay sonra yani Ocak 2004'te mahsup etmeyi düşünüyor. Oysa, bu vergiye vatandaş lehine yüzde 56 da faiz eklenip öyle mahsup edilmesi gerekiyor. Bakalım, hükümet bu hassasiyeti gösterecek mi?
Geçen hafta yazdık, içlerinde
minibüsçü ve
taksicilerin de olduğu, 700 bin civarında basit usule tabi mükellef, 2003'te ayda ortalama 5 milyon 450 bin lira vergi ödemişler. Öte yandan,
asgari ücretliler ayda yaklaşık 35 milyon lira vergi ödüyorlar.
Kayıt dışı ekonominin oranı yüzde 65'e çıkmış. Bundan doğan vergi kaybı da 30-40 katrilyon liraya ulaşmış.
Dönüp bakıyoruz kayıtdışı olanlarla yani
kümesin dışındaki kazlarla ilgili yapılan somut bir şey yok, sürekli
kümesteki kazların sırtı kaşınıyor. Sırtı kaşınanlardan söz edince, konuyla doğrudan ilgisi olmasa da, hoşunuza gidecek bir fıkrayı anımsadık.
VİSKİ, AYI VE KADIN
Fıkra bu ya, birinci gelmeyi amaçlayan yarışmacıya aranılan üç koşulu söylemişler:
Önce kocaman bir şişe viskiyi kafana dikip, soluk almadan içeceksin. Ardından çok azgın bir kadınla iki saat sevişeceksin. Son olarak da, bir ayının sırtını kaşıyacaksın.
‘‘Olur’’ demiş adam.
Ve koşulları yerine getirmek için harekete geçmiş. Adamı almışlar, yan yana bitişik üç kapının olduğu yere
götürmüşler÷
‘‘Haydi, başla bakalım birinci odadan!..’’ demişler.
Adam girmiş birinci odaya. Masanın üzerinde bir şişe viski... Diktiği gibi, tek solukta bitirmiş... Bitirmiş ama, o hızla ve o kafayla çıktığı gibi... Doğru üçüncü odaya.... Önlemeye çalışmışlar ama olanaksız!.. Dalmış üçüncü odaya... Kapı önünde beklemişler, beklemişler... Tam iki saat sonra, görünmüş adam... Üstü başı perişan, kan revan içinde... Soluk soluğa konuşmuş;
‘‘Tamam... Ayıyı da hallettik iki saatte... Haydi gösterin bakalım, nerede sırtı kaşınacak kadın?..’’ HAYRET
Maliye, Hazine’yi incitmiş
GEÇEN hafta, özel bir bankadan bilgi isteyen inceleme elemanına, bankanın gönderdiği bilgi yazısı
‘‘arz ederiz’’ yerine
‘‘bilgilerinize rica ederiz’’ diye bittiği için, bankanın uyarıldığını ve bilgi verilmemiş kabul edilerek 840 milyon lira özel usulsüzlük cezası kesildiğini yazmıştık.
Yazımız üzerine, Hazine Müsteşarlığı'ndan bir genel müdür arayıp teşekkür etti ve benzer sorunu, kendilerinin de yaşadığını belirtti.
Dayanamayıp sorduk;
- Sizin yaşadığınız sorun ne?
- Maliye denetim elemanı, bizden de genel müdürlüğümüzün bazı dosyaları ve firmalar hakkında bilgi ve belge istiyor. Ancak, bugüne kadar, istenen tüm bilgileri ve belgeleri, zamanında ve eksiksiz verdiğimiz halde, gelen her yazıda;
‘‘Vergi Usul Kanunu'nun 7 ve 148. maddeleri uyarınca, bilgi vermek mecburiyetindesiniz. 15 gün içinde bilgi vermezseniz ya da eksik bilgi verirseniz, Vergi Usul Kanunu'nun, Mükerrer 355. maddesine göre, adınıza özel usulsüzlük cezası kesilecektir’’ diye belirtiliyor.
Ardından da;
‘‘Gönderilecek belgelerin her sayfasına yetkili kişilerce ‘hata ve unutma müstesnadır'
ibaresi konulmadan imzalanıp, mühürlenmesi gerekmektedir’’ deniliyor.
Açıkçası bu uyarılara deli oluyoruz. İstenilen bilgileri zamanında ve doğru
olarak verdiğimiz halde, cezalandırılma ile tehdit edilmemiz ve
‘‘hata ve unutma müstesnadır’’ diye hiç yazmadığımız halde, bunu yazmayın diye sürekli uyarılmamız, şık olmuyor.
Ne diyelim? İkisi de kamu kurumu. İşin doğrusu, kamu kurumları arasındaki bilgi isteme yazışmalarında, amacı aşan uyarılar şık olmuyor.
TEBESSÜM
Laz efsaneleri
LAZLARIN zeki oluşunu çekemeyenler, birtakım benzetmeler yapmaya ve konular yaratmaya devam ediyorlar. İşte birkaçı daha:
Temel asansöre biner ve bekler. 5 dakika sonra, birisi gelir ve niye beklediğini sorar; Temel de
‘‘Asansörde 4 kişilik yazıyor, üç kişinin daha gelmesini bekliyorum’’ der.
Temel bir işyeri açar ve adını da
‘‘Temel & Hamsi’’ koyar. Bu nedir diye sorana da;
‘Paul & Shark' var da niye
‘Temel & Hamsi' olmasın’’ der.
Temel’in kapıcısı olduğu binanın asansörü bozulmuş. Temel hemen şöyle bir levha asmış;
‘‘Asansör bozuk olduğu için çalışmıyor. En yakın asansör, dört bina ileride 105 numarada...’’
Temel ile Dursun, uçakta giderken, uçak irtifa kaybetmiş. Temel Dursun'a
‘‘Uçak düşüyor’’ deyince, Dursun;
‘‘Ula sana ne!.. Düşerse düşsün, babamızın malı mı?’’ demiş.
Temel uçakta cep telefonu ile konuşurken, hostes
‘‘telefonla konuşmanız yasak’’ diye uyarmış. Bunun üzerine Temel de telefonla konuştuğuna;
‘‘Benim telefonla konuşmam yasakmış, sen konuş ben seni dinliyorum’’ demiş.
GÜNÜN SÖZÜ
Siz yarın başka bir insan olmayı başarırsanız, yarın da dünden farklı bir gün olacaktır.
H.N. GASSON