MARMARİS'te ‘‘vergi rekortmeni’’ olan İbrahim Özcanlı, kendisi için ilginç bir benzetme yapmış. Hürriyet'te yeralan habere göre, gelir vergisi rekortmenliğinden utandığını belirten Özcanlı, ‘‘aslında Marmaris'in rekortmeni değil, kerizi seçildim’’ demiş.
Marmaris'te o kadar büyük oteller ve işletmeler varken, ‘‘Pine Wood’’ apart işletmeciliğinden dolayı rekortmen olan Özcanlı, ‘‘farklı kişilerin listeye girmesi gerekirdi bu yıl şampiyonluktan utandım’’ diyerek konuşmasını sürdürmüş.
TÜRKİYE REKORTMENİ DE DERTLİ
Marmaris vergi rekortmeni gibi, ilginç bir başka açıklama yapan ‘‘Türkiye vergi rekortmeni’’Cemil Özgür de, Hürriyet'e ‘‘vergi rekortmeni olmam haksızlık’’ başlığı altında yaptığı açıklamada, 6.1 trilyon lira gelir vergisi ile ulaştığı birinciliği için ‘‘Ankara'da bizi katlayabilen en az 20-30 firma vardır. İstanbul'da yüzlerce firma vardır. Demek ki hiç kimse en iyi biçimde vergisini ödemedi. Hasbelkader birinci olduk. Bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum ama yapabileceğim bir şey yok. Haksızlığı devletin önlemesi lazım’’ demiş.
İşte size iki ilginç örnek. Tahmin ettiğiniz gibi, örnekler bu ikisiyle sınırlı değil. Tek tek sorulsa, diğer illerin vergi rekortmenleri de, benzeri açıklamalar yapabilir.
Yıllar önce, Novalis'in vergisini ödeyen kişilerle ilgili olarak, yaptığı bir benzetme var. Novalis'e göre, ‘‘insan vergisini öderken, sevgilisine bir buket çiçek uzatıyor gibi verebilmelidir.’’
Bu sözü okuduktan sonra, önce tebessüm ediyor sonra da ‘‘Acaba Türkiye'de insanlar vergisini nasıl veriyorlar?’’ diye düşünüyoruz. Özellikle vergi rekortmenlerinin açıklamalarını da okuduktan sonra, nasıl bir benzetme yapabiliriz? Örneğin ‘‘Türkiye'de insan vergisini öderken, kaynanasına bir buket kaktüs uzatıyor gibi veriyor’’ denebilir mi?
Yıllardır Türkiye vergi rekortmeni olanlar, aynanın karşısına geçip kendi kendilerine ‘‘Yahu bu ülkenin en varlıklı ve en çok kazanan adamı ben miyim?’’ diye soruyorlar. Ardından, çevrelerine şöyle bir bakıyorlar ve kendilerini 10'a ya da 50'ye katladığı halde, listelerde adına rastlanılmayan, ünlü işadamlarını düşünüyorlar. Kafaları allak bullak oluyor ve kendilerini ya ‘‘Marmaris'in kerizi’’ ilan ediyorlar ya da ‘‘Vergi rekortmeni olmam haksızlık’’ diye açıklama yapıyorlar. Vergilerini de, pek öyle sevgiliye çiçek uzatır gibi, gülümseyerek vermiyorlar.
Ne diyelim? Birgün Türkiye'de de, insanların vergi öderken, sevgilisine bir buket çiçek uzatıyor gibi verebilmesi dileğiyle...
HAYRET
Kararname yazı ile iptal edilir mi?
‘‘EDİLMEZ’’ demeyin, burası Türkiye, herşey olur. Hukuk Fakültesi birinci sınıfında yapılan sınavda; Bakanlar Kurulu kararının, bir genel müdür tarafından yazı ile iptal edilebileceği ya da durdurulabileceğini yazan öğrencinin, diğer sorularına bakılmadan, sınav kağıdına, hoca sıfırı basar. Peki, ya böyle birşey ‘‘hukuk cinayeti’’ işlenircesine gerçekten yapılmışsa, ne olur? Hemen yanıtlayalım; yapılan ülke Türkiye ise, hiçbir şey olmaz.
Merak edenler için, olayı açıklayalım. ‘‘Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’’ın 4/c maddesinde; Türkiye'de yerleşik kişilerin, yaptıkları işlemler nedeniyle (örneğin kiralama, ücret ya da mal satışının karşılığı olarak) Türkiye'de yerleşik diğer kişilerden döviz kabul etmelerinin, ‘‘kambiyo suçu’’ olarak nitelendirilmesi nedeniyle, mümkün olmadığı belirtiliyor. Merkez Bankası da, daha önce bir yazımıza konu olan, 4 Ekim 2001 tarih ve 2001/ŞB-21 sayılı Genelgesi ile, bu durumu ilgili kurumlara duyuruyor.
Fakat o da ne? Belli bir kesimden gelen tepkiler üzerine, Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü, TC Merkez Bankası'na bir yazı gönderiyor ve ‘‘Uygulamada karşılaşılması muhtemel güçlüklerin giderilmesini teminen, bu uygulamanın ikinci bir talimata kadar durdurulduğunu’’ bildiriyor.
Yanlış okumadınız, genel müdür, bir yazı ile Bakanlar Kurulu Kararı'nı, ikinci bir talimata kadar durduruyor!..
Ne diyelim, beterin de beteri var; ya durdurmayıp da kararnameyi iptal etseydi ne olacaktı?
TEBESSÜM
Bilgisayar tartışması
AMERİKA'da kadınlar ve erkekler bilgisayarın dişi mi, yoksa erkek mi olduğunu tartışıyorlarmış... Kadınlar bilgisayarın erkek olduğunu savunmuşlar: ‘‘Çünkü’’ demişler, ‘‘bilgisayarlar aslında sorunları çözmek için yaratılmış olmalarına rağmen ömürlerinin dörtte üçünü sorun yaratarak geçirirler... Daha da önemlisi, bunlardan bir tane aldığınız an, biraz daha sabretmiş olsaydınız çok daha gelişmiş bir modeline sahip olabileceğinizi görüp pişman olursunuz...’’
Erkekler tabii tam tersi görüşte... ‘‘Bilgisayarlar dişidir’’ diyorlar, ‘‘Çünkü onun mantığını yaratıcısından başka hiç kimsenin anlaması mümkün değildir, bu bir. Yaptığınız en küçük hatayı bile derhal hafızasına kaydedip tekrar tekrar önünüze koyar, bu ikiii... Ve bir bilgisayar aldıktan kısa bir süre sonra farkedersiniz ki, bir o kadar daha parayı ona gereken aksesuarlar için harcamaktasınız, bu da üüüççç...’’
GÜNÜN SÖZÜ
Gelir Vergisi beyannamesi vermek için bir filozof olmak lazım. Bir matematikçi üstesinden gelemez.