Profesöre Bağ-Kur primi komedisi

Çok kişinin yakından tanıdığı, alanında Türkiye'nin sayılı otoritelerden birisi olan ünlü bir profesöre, Bağ-Kur'dan bir yazı gelir. Yazıda özetle, Bağ-Kur'a prim borçlarını ödemediği belirtiliyor ve ödemiş ise makbuzlarını ibraz etmesi isteniliyor.

Üniversitedeki görevinden dolayı TC Emekli Sandığı'na bağlı olan profesör, yazıyı alınca dayanamayıp, Bağ-Kur Genel Müdürü’nü arar. Genel Müdür’ün makamında olmadığını öğrenince, Genel Müdür Yardımcısı’nı arar. Telefona çıkan Genel Müdür Yardımcısı, zarif bir üslupla sorar;

'- Buyrun Sayın Hocam, size nasıl yardımcı olabilirim?

- Size bir şey soracağım. Biliyorsunuz, üniversite öğretim üyeleri, TC Emekli Sandığı'na bağlı olarak prim ödüyorlar. Peki, ne zamandan beri Bağ-Kur'a da prim ödemeleri gerekiyor?

- Yok Sayın Hocam öyle bir şey...

- Peki ama bugün bana, Bağ-Kur'dan bir yazı tebliğ edildi. Bağ-Kur primlerimi ödemediğim belirtilerek, varsa makbuzları ibraz etmem yoksa cezalı olarak birikmiş primleri ödemem isteniyor.

- Olmaz öyle şey Hocam. İzin verirseniz, ben bir araştırıp size bilgi vereyim.

Genel Müdür Yardımcısı bir saat sonra arar;

- Sayın Hocam, maalesef bir yanlışlık olmuş. Adınıza dosya açılmış, hem de bir değil üç ayrı dosya açılmış. Her üç dosyada da borçlu gözüküyorsunuz. Merak etmeyin, müdahale edip düzelttiriyorum...'

Bir süre önce yaşanmış olan bu olayı niye anlattık biliyor musunuz? Bağ-Kur birikmiş 14 katrilyon TL. alacağı olduğunu açıkladı ama bu bize pek inandırıcı gelmedi. Şu alacak dosyaları iyice taransa da, gerçek tutar ortaya çıksa çok iyi olacak aksi halde ödedikçe azalmayıp, aksine artan ödeme kolaylığının (!) da etkisiyle, dağ fare doğuracak...

AYNI BORCU İKİ KEZ ÖDEMİŞİZ!..

Yukarıda anlatılan olay bizi yıllar öncesine götürdü. Şu anda alacağı olup olmadığını bilmeyen devlet, yıllar önce, borcu olup olmadığını da bilmiyormuş. Sözü uzatmadan olayı anlatalım.

1989 yılında, Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü'nün organize ettiği 'VII. Uluslararası Maliye Sempozyumu'nda, o dönem Maliye Bakanı olan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli açış konuşmasının bir bölümünde şunları söylemişti;

'Bir ülkeden zamanında önemli tutarda borç almışız. Yıllar sonra bu borcu ödediğimizde, ilginç bir mektup aldık;

- Siz bize bu borcu iki yıl önce ödemiştiniz. Şimdi aynı ikinci kez niçin gönderdiniz anlamadık!..

Olay anlaşıldı. Devletin, dış borçları ile ilgili sağlıklı bir kayıt olmadığı için, daha önceki ödemeye ilişkin kayda rastlanılmayınca, aynı borcu ikinci kez ödemişiz!..'

TEBESSÜM


Paradan altı sıfır ve Sıpa Hüsam

Geçtiğimiz
hafta, Türk Lirası’ndan altı sıfır atılması tartışılıp durdu. O kadar çok tartışıldı ki, yasa çıkartılıp, altı sıfırın silinmesi ile birlikte, geçen yılki FB-GS maçının, 6-0'lık sonucunun silineceği esprileri bile yapıldı...

İşin doğrusu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın da dediği gibi, altı sıfır atılınca, ceplerimize yansıyan bir şey olmayacak. Enflasyon devam ettiği sürece, her geçen yılla eski sıfırlara yeni sıfırlar yine eklenecek ve paramız yine eski haline dönecek.

Bu konuda Rahmi Turan, bir fıkra ile konuyu aşağıdaki gibi özetledi.

Adamın köy yerinde lakabı 'Eşek Hüsam' imiş... Karısı 'Ben bu eşek adından bıktım, git ağaya yalvar yakar, ne yaparsan yap, senin adını değiştirsin' demiş...

Adam gitmiş, bir süre sonra sevinçle dönmüş;

- Müjde hanım müjde! Ağa benim adımı değiştirdi...

Kadın heyecanla sormuş;

- Ne yaptı, ne yaptı?

- Adımı 'Sıpa' koydu. Artık herkes bana 'Sıpa Hüsam' diyecek!

Karısı yüzünü buruşturarak;

- Tüh Allah senin müstahakını versin, demiş, sen büyür yine eşek olursun!

Kıssadan hisse... Paramızın akıbeti böyle olmaz inşallah!..

HAYRET


At yarışının vergisi

Amerika'da Kumar Kazancını Kumar Kaybıyla Karşılamak:
At yarışlarında kazanılan büyük paraları vergiden kaçırabilmek için aynı oranda para kaybının kanıtlanması gerektiğinden, yarış sonrasında kazananlar yerden kaybedenlerin biletlerini topluyorlardı. Üzerinde ayakkabı izi bulunan biletler değerlendirme dışı bırakılıncaya kadar at yarışında para kazananlar iyi vergi kaçırmış oldular.


Sakız ve evlilik


Okurlarımızdan Yakup Aydoğan'dan evlilikle ilgili, yine ilginç bir mail aldık.

Evlilik sakıza benzer. Çiğnemesini bilirsen iyi ve faydalı... Çiğnemesini bilmezsen can sıkıcı ve sinir bozucudur. Peki, neden başka bir şeye değil de sakıza benzer?

Çünkü sakız ne kadar faydalı ve

eğlenceli olursa olsun gerekli değildir. Çiğnemesen de olur.

Sakız ilk zamanlar ağıza ferahlık verir hoş olur ama zamanla çürür ve tadı acılaşır.

Çürüyen sakız yapışkandır. Ondan kurtulmak çok zordur.

Sakız çene kemiklerini güçlendirir. Evlilik de öyle... Sürekli tartışma ve bağrışma zamanla çiftlerin güçlü birer çene kemiğine sahip olmasını sağlar.

Sakız çiğnerken başka bir şey yiyemezsin yoksa sakız bozulur...

Sakızın kağıdını açıp fıkra veya falı okuduğunuzda çok eğlendirir gülersiniz. Ama bu kısa sürer. Evlilikteki balayına benzer.

GÜNÜN SÖZÜ


Düşünülmeden söylenmiş söz, ayıklanmamış pirinçle yapılan pilava benzer... Biri diş diğeri ise kalp kırar...

Tolstoy
Yazarın Tüm Yazıları