Çok kişinin farkında olmadığı bu konuyu, ilk kez 8 yıl önce
Yaklaşım Dergisi’nin Nisan 1999 sayısında, ayrıntılı olarak yazıp, konuyla ilgili mukteza (özelge) ve Danıştay Kararlarına yer verdik (Bkz.
www.yaklasim.com).
Yine konu gündemde değilken, 11 Mayıs 2006 tarihli Hürriyet’te,
"Özelleştirmeye İlginç Bir Vergi Kıskacı" yazımızda Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesindeki gerekçe ile tasarı maddesi arasındaki çelişkiye dikkati çektik. Bir süre sonra, tasarı maddesi uyarımız doğrultusunda düzenlenerek,
geriye dönük olarak, 1 Ocak 2006 tarihi itibariyle yasalaştı.
Konunun kimsenin dikkatini çekmediği, sekiz yıl önce olayı ele alıp yorumlayan birisi olarak, bu sorunu
"kredi faizi ve kur farkı" yönüyle, o tarihteki makalelerimin doğrultusunda, son değişikliği de gözönüne alarak özetleyip, açıklamak istiyorum.
OLAY NE?
- Bir şirket, bir başka şirketin hissesini satın alıyor. Bu son derece yaygın bir uygulama.
- Özellikle son yıllarda yapılan
özelleştirme olayları böyle oluyor. Özelleştirilen şirkete talip olanlar, bu şirketin yüzde 50-60 ya da yüzde 90 hissesini satın alıyor.
- Bu aşamada, yani hisse alımı aşamasında,
alıcı şirketlerin hiçbirinin yeterli nakit parası olmuyor. 300-500 milyon dolar ya da 2-3 milyar dolar nakit büyük para hiçbir şirkette yok. Hisse alan tüm şirketler, döviz cinsinden kredi kullanıyor.
- Kredi kullanıp, hisse alan şirket, hisse satın almak amacıyla kullandığı bu kredi için
"faiz" ödüyor. Bu arada kur yükseldiğinde, bir de
"kur farkı" ödemesi yani gideri oluyor (Kuşkusuz kur düştüğünde de kur farkı geliri oluyor).
Tartışma konusu sorun, işte bu aşamada doğuyor;
hisse alımında kullanılan kredi için ödenen faizler ve kur farkları, gider yazılır mı yazılamaz mı?
YASA NE DİYOR?
Açıp yasaya bakıyoruz;
- 1 Ocak 2006 öncesi yürürlükte olan yasada; hisse alımı için kullanılan kredilerin faizi ve kur farkı
, "gider yazılır" diye açık bir hüküm yok.
"Gider yazılamaz" diye de açık bir hüküm yok.
- Böylesine önemli bir konunun, yasada belirtilmemesi ciddi bir eksiklik.
Özellikle özelleştirme ihalesine girip, hisse alımı yoluyla şirket alanlar için, bu konu çok önemli.
- Yasada açık bir hüküm olmayınca, bazı firmalar Maliye Bakanlığı’na
"hisse alımı için kullandığımız kredilerin, faizini ve kur farkını ne yapalım?" diye sormuşlar. Maliye Bakanlığı da
"Gider yazabilirsiniz" diye yanıt vermiş (Bununla ilgili muktezalar ve kararlar, yukarıda belirtilen makalemizde ve
Danıştay Kararları ve Muktezalar adlı 7 ciltlik toplam 11.000 sayfalık kitabımızda yer alıyor).
- Özelleştirme olayının önem kazandığı son 7-8 yılda, vergi yasaları 30-40 kez değişmesine rağmen, yasada bu konuda bir düzenleme yapılmayışının da ciddi bir eksiklik olduğunu da belirtelim.
- Bu arada bazı inceleme elemanları,
hisse alımları için ödenen faiz ve kur farklarının gider yazılmasını kabul etmiyorlar. O firmalara, yüklü vergi ve cezalar kesiliyor.
- Açılan davalara bakıyoruz; Danıştayın kredi faizleri ve kur farkları
"gider yazılabilir" şeklinde verdiği çok sayıda karar var.
- Sonunda, kalıcı bir çözüm yoluna gidildi ve 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5520 sayılı Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile tartışmalar noktalandı.
İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderlerinin, kurum kazancından indirilebileceği, ilgili yasa maddesinde açıkça belirtildi (Bkz. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, Md. 5/son).
ŞİMDİ NE OLACAK?
1 Ocak 2006 tarihi itibariyle, iştirak hissesi alımı ile ilgili
kredi faizi ve kur farklarının gider yazılabileceği, yasada yer alıyor (Bu düzenleme, 2006 yılında 3-4 milyar dolarlık iştirak hissesi alınıp, dış kredi kullanılan görkemli ihaleleri, tartışmaların dışında bıraktı).
1 Ocak 2006 tarihinden öncesi, yasada açıkça yazılı değil. O döneme ilişkin Maliye Bakanlığı’nın özelgeleri ve Danıştay kararlarına bakılarak
"gider yazılabileceği" sonucuna ulaşılıyor.
Ancak, şu aşamada olayın nihai çözümü yargı mercilerinin kararına bağlı...
Özelleştirme şokuÖZELLEŞTİRİLEN şirketlerin hisselerini alan, bazı şirketler, finansman sağlarken, yüz milyonlarca hatta milyarlarca dolar, kredi kullandılar. Bu kredilerle ilgili faiz ve kur farklarını da defterlerine gider yazdılar. Bazı şirketler, ihtiyatlı davranıp, Maliye Bakanlığı’na yazı ile sordular ve
"İştirak hissesi alımı nedeniyle kullanılan kredilerin faizi ile kur farklarını gider yazabilecekleri" yönünde, yazılı görüş (mukteza) aldılar. Buna göre de faizleri ve kur farklarını gider yazdılar. Şimdi, aksine bir uygulama örneği var. Bu örnekte, iştirak hissesi alımı ile ilgili kredilerin faiz ve kur farkları kabul edilmedi.
O zaman, aynı gerekçe ile benzer durumda olan şirketlere de geriye dönük dört yıl (2002-2005) için vergi ve ceza kesmesi söz konusu olabilir (Mukteza alanlara ceza kesilemiyor ancak vergi ve faiz istenebiliyor). Bu şekilde kesilecek vergi, faiz ve cezaların toplamı da on milyarlarca YTL’yi bulabilir. Görüldüğü gibi, bu olay son derece ciddi...