Dans ve yüzme dersine ilginç vergi avantajı

Temmuz sıcağının iyice bunalttığı şu günlerde, tatile çıkabilenler, denizin ya da havuzun serin sularında, keyifli saatler geçiriyorlar... Akşamları da özellikle gençler için, farklı atmosferlerde, dans ve eğlence ile gün devam ediyor... Dans ve yüzmeyi bilmeyenlere, sağlanan bir avantaj var; ‘yüzme ve dans dersi’ masrafları, faturası alındığında, gider olarak yazılabiliyor.

SİGARAYI BIRAKMA

Sigara tiryakilerine de müjdeli bir haber. Sigarayı bırakma programları için yapılan masraflar da gider yazılabiliyor. Sigaraya var da alkole yok mu? Evet, alkole de var. Alkol bağımlısı olanlar da alkol müptelalığını tedavi masraflarını gider olarak yazabiliyorlar.

Bitmedi, takma dişler, gözlükler, zihinsel veya bedensel özürlü çocukları özel okullara göndermek için yapılan giderler, takma kol-bacak, diş telleri, ortopedik ayakkabılar, tekerlekli sandalyeler, akupuntur giderleri, kürtaj giderleri, doğum kontrol hapları, kısırlaştırma giderleri ve koruyucu köpeklerin giderleri de masraf yazılabiliyor. Ayrıca, kişilerin kendilerine ait konutları ve yazlık olarak aldıkları evlere ilişkin borçlanmalarının faiz ödemeleri de gider olarak kabul ediliyor. Kaza, yangın, sel, hırsızlık ve benzeri olaylar nedeniyle uğranılan zarar ve kayıplar, gerekli ise ‘yüz gerdirme’ için yapılan harcamalar gider olarak indirilebiliyor.

NE GÜZEL DÜNYA

Diyeceksiniz ki, ‘Ne güzel dünya... Dans ve yüzme derslerinden başladınız, yüz gerdirme masraflarında noktaladınız. Gerçekten, bu saydıklarınızın tamamı gider olarak indirilebiliyor mu?’

Evet, indirilebiliyor. Yukarıdaki harcamaların hepsini, gider olarak indirmek mümkün. Ancak Türkiye’de değil. Amerika’da...

Adamlar düşünmüşler, taşınmışlar ve yukarıdaki harcamaların da gider kaydedileceğini vergi kanunlarına yazmışlar.

Ne diyelim. Darısı başımıza!...

Konunun yabancısı olanlar ‘Darısı başımıza’ dileğini yadırgayabilirler. Türkiye’de yukarıdaki harcamaları ve daha bir sürü harcamayı gider yazamayanlar, işlerine yaramadığı için fatura ya da fiş almıyorlar. Hatta KDV’sini ödemeyip avantaj da sağlıyorlar. Kuşkusuz, karşı taraf da gelirini gizlemiş oluyor ve vergisini ödemiyor.

Oysa, bu giderlerde dahil olmak üzere, çoğu harcamanın bırakınız tamamını, yüzde 25’ini gider yazabilseler, fatura ve fiş alacaklar, karşı taraf da kestiği fatura ve fişin yüzde 100’ünü gelir yazıp vergisini ödeyecek. Bundan en çok kazançlı çıkan da kuşkusuz Maliye olacak.

Nedense yıllardır bu kadar basit bir olay, bir türlü anlaşılamadı...

Dedenizin annesinin kızlık soyadı ne?

Dedenizin
annesinin kızlık soyadını biliyor musunuz? Hürriyet okuru Selçuk Büyükarslan’dan ilginç bir mektup aldık. Bakın ne olmuş?..

‘Sevgili dedem her ay emekli maaşını banka kartı ile çeker. Dedem, bankacılar zaman zaman kendisini görmek istedikleri için bankaya gitmeye de alışıktır. Yaşadığını göstermek için bu çileye katlanır. Son olarak yine bankaya gitmeye zorlandı. Neden mi? Annesinin kızlık soyadı kayıtlarda olmadığı için. Peki neden kayıtlarda yoktu? Çünkü annesinin kızlık soyadı gerçekten yoktu... Ama garip olan, pek akıllı geçinen bazı bankacılarımızın, Cumhuriyet’ten önce evlenmiş bir kadının, kızlık soyadının olmayabileceğini anlayamamaları. Çünkü bu genç bankacılarımız tarihlerini bilmekten aciz oldukları için Soyadı Kanunu’nun 2.7.1934 tarihli 2741 No’lu Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini bilmiyorlar. En azından, daha ilkokulda öğretilen Atatürk Devrimleri tarihlerinin kabaca, 1923 ile 1938 arasında olması gerektiğini bile akıl edemiyorlar. Dedem 1936 doğumlu. Dedemin annesi 2 yaşındayken evlenmediyse soyadı yoktu. Ama bu bankacılarımız tarih bilgisi yoksunu olduklarından, zavallı dedemi bankaya kadar çağırıyorlar ve annesinin kızlık soyadı olmazsa parasını banka kartı ile çekemeyeceğini söylüyorlar. Annesinin kızlık soyadının olmamasını da bir türlü anlayamıyor ve diretiyorlar. Sonunda, bankacıların çözemediğini görevli bekçi çözüyor ve bir soyadı uyduruyor. Böylece, yıllar önce ölüp giden dedemin annesi de bir kızlık soyadına, dedem de emekli aylığına kavuşmuş oluyor!..’

Üç kız

Üç
kız ölmüş, cennetin kapısında sıraya girmişler. En büyük melek, kızları karşılamış ve sormuş;

‘- Cennetin kapısından girmeden önce size küçük bir sorum var. Hayattayken iyi kızlar mıydınız?’

İlk kız atılmış:

‘- Sayın melek hazretleri! İnanın ben daima iyi bir kız oldum. Evlenmeden önce kimseyle olmadığım gibi evlendikten sonra da olmadım.’

Büyük melek yardımcısına dönmüş;

‘- Tamam bu kıza altın anahtarı verin.’

İkinci kız:

‘- Ben evlenmeden kimseyle olmadım ama evlendikten sonra dayanamadım!’ yanıtını verince;

‘- Bu kıza da gümüş anahtarı verin’ demiş.

Sıra üçüncü kıza gelmiş, o da;

‘- Ben her önüme gelen erkekle evlenmeden önce ve sonra doyasıya birlikte oldum’ demiş...

Büyük melek şöyle bir sağına ve soluna baktıktan sonra yardımcısına fısıldamış;

‘- Buna da benim odanın anahtarını verin.’

(Teşekkürler Hasan ENEY)

Kadınlar meyveye benzer

KADIN VAR; şeftaliye benzer, ağızları sulandırır.

KADIN VAR; kiraza benzer, güzel görünür ama kurtluysa mide bulandırır.

KADIN VAR; vişneye benzer, kaynat ve tabak tabak ye.

KADIN VAR; karpuza benzer, dışından güzel olabilir ama kelek de çıkabilir.

KADIN VAR; armuta benzer, herkese düşmez.

KADIN VAR; muşmulaya benzer, meyveden sayarsanız afiyet olsun.

KADIN VAR; greyfurta benzer, sıkarsın suyu çıkmaz.

KADIN VAR; keçiboynuzuna benzer, ömür boyu kemir dur.

KADIN VAR; kestaneye benzer, sadece kışın yenir.

KADIN VAR; incire benzer, yaz kış yenir.

KADIN VAR; kavuna benzer, mutlaka koklamak gerekir.

KADIN VAR; muza benzer, hemen soymak gerekir.

Hasılı kelam, dünyada her kadın bir meyveye benzer. Fakat evlenince erkeğin yediği meyve hep AVYA’dır.

(Kadın a.$., GEVEZE, İstanbul, 2005, s.105-106).

Günün sözü

Seyahatin en güzel yanı eve dönüldüğü andır.

Frederic KUMMER
Yazarın Tüm Yazıları