İşte bunlardan bazı örnekler.
İŞTEN ÇIKARMA
İş Yasası'na göre; 20-100 arasında işçi çalıştıranlarda, bir ay içinde en az 10 işçinin işten çıkartılması
‘‘toplu işçi çıkarma’’ sayılıyor. Cezası ise, işçi başına 200 milyon lira.
Öte yandan, 19 işçi çalıştırılan bir işyerinde, 19 işçinin tamamının işine son verilmesi,
‘‘toplu işten çıkarma’’ olarak kabul edilmiyor, dolayısıyla ceza da uygulanmıyor (4857 Sayılı Yasa Md. 29).
ERKEKLERE DOĞUM İZNİ
Erkeklere verilen doğum izni, erkeğin
‘‘işçi’’ ya da
‘‘memur’’ olmasına göre değişiyor. İşçilerin, eşleri doğum yaptığında, işçilere
izin verilmiyor. Devlet memuru olan erkeklere ise, eşinin doğum yapması halinde
üç güne kadar izin veriliyor (657 Sayılı Yasa Md. 104/B).
KADINLARIN DOĞUM İZNİ
Doğum yapan kadının izni, işçi ya da memur olma durumuna göre değişiyor.
Devlet memuru olan kadına, doğumdan önce üç, doğumdan sonra altı hafta izin kullandırılıyor (657 Sayılı Yasa Md. 104/A). Memurlar, isterlerse doğumdan itibaren 12 aya kadar
‘‘ücretsiz izin’’ de kullanabiliyorlar (Md. 108).
SSK sigortalısı olan kadınlar, doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra da sekiz olmak üzere
toplam 16 hafta ücretli izin kullanabiliyorlar. Doğumdan sonra da, isterlerse altı ay ücretsiz izin kullanabilirler (4857 Sayılı Yasa Md. 74).
LÜTFEN ÖDER MİSİNİZ?
Daha önceki İş Yasası'na göre, ihbar ve kıdem tazminatının, haklı bir gerekçe olmaksızın ödenmediği durumlarda, işverene
‘‘idari para cezası’’ uygulanıyordu. Olay bununla da bitmiyor, kıdem tazminatını ödemeyenlere ayrıca
‘‘ağır para cezası’’ ile
‘‘6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası’’ da uygulanabiliyordu.
4857 Sayılı Yasa ile bu konuda yeni bir düzenleme yapıldı. Bundan böyle, iş müfettişleri, tazminat konuları ile ilgili incelemelerinde, işverenin haksız olarak ödeme yapmadıklarını tespit ederlerse, işverene ancak
‘‘lütfen öder misiniz?’’ diyebilecekler!..
ÇALIŞANDAN ÇOK SENDİKALI
Bir iş kolunda, çalışan toplam işçi sayısından daha çok
‘‘sendikalı işçi’’ olur mu? Hemen, ezbere
‘‘olmaz’’ demeyin.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca, Temmuz 2003'de yayınlanan Ocak 2003 ayına ait 110. sayfadaki istatistiklere göre;
Haberleşme iş kolunda, toplam işçi sayısı 47.345, sendikalı işçi sayısı 50.650, sendikalaşma oranı ise yüzde 106,98...
Milli Savunma iş kolunda toplam işçi sayısı 26.231, sendikalı işçi sayısı 33.465. Sendikalaşma oranı ise yüzde 127.58.
Nasıl iyi mi?
HAYRET
Evrak memurluğundan zirveye
ANKARA Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden iyi derece ile mezun olup, bir bankanın bursu ile İngiltere'de
‘‘finans’’ üzerine master yapan, son derece zeki bir genç, bu eğitimini de, başarı ile tamamlıyor ve Türkiye'ye dönüyor.
Ardından, burs aldığı bankaya
‘‘zorunlu hizmeti’’ nedeniyle çalışmak için başvuruyor. Bankada; yurtdışında finans üzerine master yapan ve iyi derecede İngilizce bilen bu gence uygun bir iş veriyor;
bankanın evrak servisinde evrak memurluğu!..
Zorunlu hizmeti olduğu için sesi çıkmıyor ve akşama kadar gelen giden evraka basıyor damgayı... Aynı odadaki arkadaşları ise zaman zaman kendisine
‘‘Evraklara damga basıp, evrak defterine kaydetmek için, yıllarca İngiltere'de master yapmaya ne gerek vardı?’’ diye takılıyorlar.
Aradan aylar, yıllar geçiyor. Bizim evrak memuru, hırs ve azminden birşey kaybetmiyor. Yavaş yavaş da terfi ediyor. Çok değil aradan 7 yıl geçiyor ve bir zamanlar evrak memuru olarak başladığı bankada,
‘‘Yönetim Kurulu Başkanı’’ oluyor.
Şu anda ise, kamuda çok özel bir görevi var. Devletin, katrilyonlarca liralık konularını, üst düzey görevli ve yetkili biri olarak yönlendiriyor...
Başbakan'ı kim yanılttı?
PERŞEMBE akşamı, Başbakan
Tayyip Erdoğan, pazartesi günü başlayacak olan yeni eğitim dönemi ile ilgili olarak, çeşitli TV kanallarından ulusa seslenen bir konuşma yaptı.
Başbakan konuşmasının bir bölümünde; vergi kanunlarında 4962 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle; okul ve yurtlara yapılan bağışların,
vergiden düşülmesine olanak sağlandığını belirtti. Başbakan, sözlerine devamla, okul ve yurtlara yapılan ayni bağışların (yani mal, demirbaş, makine, bilgisayar, malzeme, bina vb.)
vergiden düşülmesine olanak sağlandığını açıkladı.
Diyeceksiniz ki, bunda ne var? Hemen açıklayalım,
bu tür bağışların vergiden düşülmesi mümkün değil. Belli ki, Başbakan'ın konuşma metnini hazırlayanlar, kendisini yanıltmış.
Doğrusuna gelince; sözkonusu bağış ve yardımlar Gelir Vergisi mükelleflerince, beyanname ile bildirilecek
gelirden indirilebilecek. Kurumlar Vergisi mükellefleri ise, bu bağış ve yardımları,
gider olarak defterlerine yazabilecekler. Yoksa,
‘‘vergiden düşülmesi’’ diye bir durum sözkonusu değil.
GÜNÜN SÖZÜ
İnandığımız şey her zaman olur. Ve bir şeye inanmak, gerçekleşmesine yardımcı olur.
Frank Lloyd WRIGHT