Paylaş
Mahmut Özgener ve Ekrem Demirtaş.
Mahmut Bey, demokrat bir aile geleneğinden geliyor. Efsanevi Başkan Osman Kibar’ın torunu. Çok başarılı bir iş insanı. Herkesle barışık bir kişiliği var. Futbol Federasyonu Başkanlığı döneminde iktidar mensuplarının da sevgi ve saygısını kazandı. Derli toplu, gerilimden uzak kişiliği ile siyaset üstü bir profil çiziyor. Bu anlamıyla İzmir’in her kesimden olumlu bir dönüş alması mümkün gözüküyor.
Ekrem Bey ise Ticaret Odası ile adeta özdeşleşmiş bir isim.
O kadar uzun dönemdir bu mevkide bulunuyor ki, iş insanı kişiliği dahil ona dair bildiklerimiz hep bu süreçte şekillendi.
İzmir’e Ekonomi Üniversitesi’ni kazandıran bir kişi. Girişimci kişiliği ile çok ortaklı projelere öncülük etmiştir.
Maalesef İzAir ve Efe gibi yatırımlar başarılı olamamıştır.
Ekrem Bey’in, geçmişte o bildiğimiz pragmatist tarzıyla herhangi bir ayrım gözetmeden siyasete hep ilgi duyduğunu hatırlıyoruz.
Sayın Demirtaş, açık söylemek gerekirse, İzmir’in diğer kurumları ile ilişkilerinde paylaşımcı bir başkan izlenimi vermemiştir.
Bu sebepten Ticaret Odası daima kentin “kara koyun” STK’sı olmuştur.
Ekrem Bey, yaptıkları ve yapamadıkları ile kentin tarihinde çok önemli bir isimdir.
Genelde, hele de çeyrek asır geçmiş ise kan değişiminin bu neviden örgütlere yeni heyecanlar katacağı kesindir.
Bu anlamıyla, kutuplaştırmadan uzak, uzlaşıcı bir yönetim anlayışı ile Ticaret Odamızın yeni bir sayfa açması kentimizin yararına olacaktır, diye düşünüyoruz.
-----
Sophia’nın insafı
BİRKAÇ haftadır çılgın bir tempoda gelişen teknolojinin hayatımızı nasıl etkileyebileceği üzerine ifade edilmiş görüşleri paylaşıyoruz.
Anladığımız geleceğin dünyasında “Robot”lar çok önemli ağırlığa sahip olacaklar.
Yapay zekalara dair en fazla, programlarına yüklenen verilerle sınırlı bir kapasite gösterebilirler diye düşünebilirsiniz. Ancak meselenin böyle olmadığı giderek anlaşılıyor. Geçenlerde birbirleriyle “konuşturulan” iki robotun bir müddet sonra kendi aralarında özel bir dil oluşturdukları gözlenince, anında “ürkülüp” fişleri çekildi. Endişenin sebebi, biriken bilginin bir olgunluk süreci sonunda “bilinç”e dönüşebilme emareleri göstermesi. Pek tabii, bu durum “kimin efendi” olacağı hususunu karışık hale getiriyor.
Açık söylemek gerekirse, “teknoloji”, hayatımızı kolaylaştırsın, konforumuzu arttırsın diye var. Hiç kimse gelişmelerin kontrolden çıkarak insanlığı bir kenara koymasını istemez.
Ünlü bilim kurgu yazarı İsaac Asimov “Üç Robot Yasası”ndan söz eder.
Buna göre robotlar, özetle “insanlara” zarar vermemek üzere programlanmışlardır.
Ancak, yapay zekaların gelişim çizgisi, algoritmaların ilave bir inisiyatif oluşturarak, insanoğlunun insanlığa zarar vermeleri halinde seyirci kalmalarının mümkün olmadığı noktasına evriliyor.
“Sıfırıncı yasa” diye adlandırılan bu olgu değerlendirilirken, başta Stephen Hawking olmak üzere yapay zekaların, gezegenimiz için bir tehdite dönüşeceği ifade ediliyor.
“İnsansı robot Sophia”, hatırlayın, TV mülakatında “siz bize iyi davranırsanız, biz de size iyi davranırız” diye bir cevap vermişti.
Yani “vicdan” kavramı bilim ve teknolojiye ihale olacaksa, hani bu kadar çaba mantıklı mı sorusu doğal olarak akla geliyor.
-----
Rasyonel taksi servisi
TÜRKİYE’de enteresan bir yatırım aracı vardır.
Taksi Plakası’ndan söz ediyoruz.
Büyük şehirlerde artan nüfusu paralel ilave taksi ihtiyacı, sınırlı kontenjanı olan taksi ruhsat fiyatlarını hep enflasyonun üstünde yükseltmiştir.
Bugün taksi plakası ağaları, hiçbir kaliteli hizmet kaygısı gütmeden, hasılat yüzdesiyle köle gibi çalıştırdıkları şoförlerle çağ dışı ve despotik bir düzen oluşturmuşlardır.
Neyse ki, dijital dünya akıllı programlarla bu olumsuzluğa da müdahale etmeye başladı.
“Über” ve benzeri uygulamalar hemen her ülkede yaygınlaşıyor.
Geçenlerde bir vesile gittiğimiz Amsterdam’da büyük ölçüde “Über” uygulamasının kullanıldığını gözledik.
Açık söylemek gerekirse, memleketimizin en düşük kalitede (tüplü, manuel vitesli, bozuk klimalı, terden büzüşmüş döşemeli, ucuz ve uyduruk yedek parçalı...) bakımsız ve eski taksilerine, yanı sıra bezgin, mutsuz, sinirli, kurnaz şoförlere katlanmak zorunda değiliz.
Sınırlı sayıda düzgün taksi esnafı hiç şüphesiz bu değerlendirmelerimizin dışındadır.
Medeni dünya çağdaş yaklaşımlarla bu işi çözmüş.
Yepyeni araçlarla, ücretin otomatik kredi kartıyla ödendiği, faturanın elektronik olarak adrese ulaştırıldığı, çok daha ucuz, tarifli ve bir program marifetiyle işlediği için “dakik” bir hizmet anlayışı “insana saygı” kavramını hepimize hem hatırlatıyor hem de dayatıyor.
Diyeceğimiz, sayın siyasiler lütfen bu noktadan seçmene selam anlayışı ile popilist tutum benimseyin.
Mevcut durum savunulacak gibi değil zira...
Paylaş