Silik bir hatıradır Fuar

BÜYÜKŞEHİR Belediyesi İzmir Fuar Alanı’nı yeniden düzenlemeye çalışıyor.

Haberin Devamı

Fuar deyince, bu kentte geçmişi olan herkes heyecanlanır.

Fuar, 1970’li yıllarda kişi başı gelirin bin 500 dolarlar olduğu bir ülkenin, kent yaşamını renklendiren bir panayırıydı.
Tamam, ilk ürünlerin teşhir edildiği uluslararası katılımlar da önemliydi, ama bizleri ilgilendiren daha ziyade yaz sonuna doğru yaşattığı hareketlilikti.
O günleri sevgiyle hatırlayamayanımız yoktur.
Ama, gerçekçi bir bakış açısıyla fuar, düşük tüketim kalıbımıza hitap eden, fakir üçüncü dünya eğlencesiydi.
Hani ağustos sıcağında ılık Tariş şıraları, lezzetini düşünmeden yediğimiz salçalı makarna, sıcak, hijyen olmayan ortam, pis tuvaletler, kalabalık, hiçbir güvenliğin, nizam ve intizamın olmadığı lunapark, birkaç temel sanatçı dışında, alt kadronun “olmayan sahne tecrübeleri” ile Yeşilçam eskileri tarafından işgali...
Yani, bu fuarı “ışınlayın” günümüze, kimse yüzüne bakmaz.
Zaten, modernleşmeye paralel fuar kan kaybetmeye başladı.
Son 30 yıl, nerede ise Kültürpark’ın uykuya yattığı dönemlerdir.
Şehrin en güzel yerinde 400 dönümlük bir arazi, adeta “zamanın donduğu”, “yeşilin sarhoş ettiği”, fakat her nedense İzmirli’nin elini ayağını çektiği bir yer haline geldi.
Karşıyaka, Güzelyalı hatta Alsancak’ta oturan pek çok insandan “yahu yıllardır gitmiyorum” lafını çok duyar hale geldik.
Bu haliyle, halka değmeyen, onunla bütünleşmeyen, silik bir hatıra seviyesine indirgenmiş muazzam güzellik uzatılacak bir el bekliyordu.
Büyükşehir, geç de olsa bu eli uzattı.
Şimdilerde büyük bir titizlikle yeniden düzenleme çalışmaları yapılıyor.
Bilindiği üzere, her olumlu çabaya karşı çıkmayı alışkanlık haline getirmiş olanlarımız, “Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” mottosuna uygun yaklaşımlar gösteriyor.
Çevreci gerekçeler sunarak sivil toplumculuk yapmak dünyanın her yerinde size “ne kadar da duyarlılar” cinsinden sempati ve prim sağlar.
Bu sebepten böyle hareketler bazen fazla morallenebilirler.
Neyse, STK kültürü bu ülkeye bu şekliye de lazımdır.
Netice de kamunun “nostaljik tatmini” de planlayan bir anlayışla oluşturduğu proje, kuvvetle muhtemel tamamlandığında herkesi memnun edecektir.

-----

Özeleştiri zamanı

Haberin Devamı

FUAR Alanı “Büyük Yangın”dan yadigardır.
İzmir’in 100 yıl öncesinde de en değerli yerlerinin başında gelirdi. Geçen yüzyılın başlarında Hristiyan nüfusun ağırlıklı yaşadığı yerlerdi buralar.
Müslüman ve Yahudiler, Basmane, Karataş, Eşref Paşa taraflarında ikamet ederken, kentin zengin kesimi Alsancak civarında konuşlanmıştı.
Bilinen gelişmeler, mübadele, çoğunluğu teşkil eden Hristiyan nüfusun İzmir’i terk etmesi ile sonuçlandı.
Yangından zarar görmeyen konutlara batıdan gelen Müslüman vatandaşlar yerleştirildi.
Yerleşik bir kültürün yeni sahipleriydi onlar.
Belki de bu sebepten kent estetiğine sorumluluk ve saygı duyulmadı.
Özellikle 1960-70’li yıllarda o güzelim tarihi doku yerle bir edildi.
Hiç şüphesiz kent tarihinin en büyük “rant” operasyonuydu yaşanan.
Rum ve Laventen evleri, köşkleri, geçmişin izlerini silmeye çalışan bir ideolojik teşvikle “para hırsını” buluşturdu ve tüm doku birkaç yıl içinde düşük kaliteli apartmanlara dönüştü.
Güzelim Kordon’da 8 katlı bir ucubeler dizisinden set oluşturuldu, Körfez aşırı kirletildi.
Şimdilerde, fazla seslendirmesek de o dönüşümlerden kuşaklar boyu istifade edenler başta olmak üzere, hepimizde derin bir sızı ve bir o kadar mahcubiyet var.
Bu cümleden hareketle Ekümenik Patrikhane’nin 94 yıl aradan sonra İzmir’e metropolit ataması sanki bir şeylerin değişmeye başladığının işareti gibi. Yavaş yavaş bu kentin bilinçli yerleşiği olmaya başladık. Bağlı olarak, 100 yıldan evveline de “geçmişimiz” diyerek komplekse girmeden sahiplenebiliyoruz.

-----

Kamu öncü olmalı

Haberin Devamı

BU kenti sevenler biliyorlar ki, İzmir’de 60’lı 70’li yıllarda yaratılan “tahribat” bir anda düzelmez.
Ama bir yerlerden başlamak gerek.
Örneğin deniz kıyısına dikilen kamu binaları.
Konak Meydanı’nın sağına soluna kondurulan, Adliye, Maliye, Belediye, Merkez Bankası binaları devlet eliyle bu kente yapılan en büyük haksızlıkların başında gelir.
Valilik ve Saat Kulesi’nin bulunduğu alanın muhteşem bir meydana dönüşmesi için bu neviden kamu kuruluşlarının pılısını pırtısını toplayıp, başka yerlere gitmesi, acaba çok büyük bir fedakarlık mıdır?
Kültürpark için örgütlenen 15 bin imzanın sadece “yüzde biri”, her gün bu binaların önünde öylece sessiz dursa, “binde biri” Saat Kulesi’nin altında çadırlar kurup sabahlasa...
Her yıl böyle bir yer rehabilite edilse, 30 yıl sonra çehre değişmeye başlar.
Büyük sorun, küçük sorunların toplamından ibarettir.

-----

Kültürel yabancılaşma

Haberin Devamı

TAMAM, “secdeye mesafeliyiz”.
Ancak, “rahmet” dilemek, “toprağı bol olsun” demek varken.
Ne demektir, “Işıklar içinde uyusun”.
Ne alakadır, “alkışlamak, ıslık çalmak”.
Evvelden vardı da biz mi hatırlamıyoruz?
Yoksa çok fazla mı Amerikan dizisi seyrediyoruz?

Yazarın Tüm Yazıları