OD Urla

PİZZA Venedik’i bilen bilir.

Haberin Devamı

 


Alsancak’taki mekan İzmir gastronomisinin kendinden emin ve vakur simgesidir.
OD Urla bu mekanın sahiplerinin yeni işletmesi.
Urla’da açılan yeri gördüğünüzde aşık olmamanız mümkün değil.
OD Urla hanüz ilk ayını bile doldurmadı.
Ama çok farklı bir nefes yakalanacağını hemen hissediyorsunuz.
Biliyoruz ki, her geçen gün daha iyiye giderek mükemmele doğru telaşsız bir koşu başlatacak.
Son dönemlerde iyi yetişmiş, elit diyebileceğimiz insanlar gastronomiye merak sardı.
Yüksek gustolu mekanlar açıyorlar.
Ama bu iş bir birikim ve aileden gelen kültürel kodlara ihtiyaç duyulan bir meslek dalı.
Hani Mengenli aşçılar gibi...
Ancak, onların da gusto problemi ortaya çıkıyor.
Sihirli birleşim hiç şüphesiz ikisini bir arada barındıran kaliteler.
İşte OD Urla’nın farkı da bu noktada başlıyor.
Günter Bey anlaşılan en anlamlı yatırımı sevgili oğlu Osman Sezener’e yapmış.
Bu çok konuşulan genç adam, birkaç yıldır İzmir gastronomi dünyasında esmeye başlamıştı.
Nihayet beklenen atağını bahse konu mekanda hayata geçirme fırsatını buldu.
Yaklaşık 15 dönüm zeytinlik içerisinde doğayla uyumlu, tabii ki odun fırının ayrıcalığında bir “Yerel Akdeniz” mutfağı planlanmış.
Esasında “şehir” kimliğinin “ülkelerin” önüne geçtiği bir süreçte “Ege ve İzmir gastronomisi” bu neviden yerlerle dünya sahnesine çıkabilecek.
Bakın, Ferzan Özpetek’in filmlerinden fırlamış bu mekanı daha çok anlatacağız. Şimdilik hayırlı olsun, diyoruz.

-----

Vergi ödeme oranları düşüyor

Haberin Devamı

EKONOMİK daralmanın giderek yoğunlaştığı günlerden geçiyoruz.
Türkiye “gelişmekte olan ülkeler” kategorisinde.
Bunun anlamı “sermayesi kıt” bir ülke olduğumuzdur.
Hal böyle olunca “vadeli ekonomi” gerçeğine mahkumuz.
Eş zamanlı olarak ekonomik hayat kredi ile finanse edilen bir düzeni gerektiriyor.
Hani piyasaların canlı olduğu zamanlarda öz kaynaksız yapı stok devir hızlarının yüksekliği ile tolere edilebilir.
Ama maalesef içinde bulunduğumuz konjoktürde tam anlamıyla “talep kuruluğu” yaşanıyor.
Bir yandan yüksek finansman maliyetlerine katlanılmak zorunda kalınması, öte yandan müşteri cephesinde “kesat”lık hali, giderek “ödeme namusu” dediğimiz ticari duruşa mecburi zafiyetler getiriyor.
Bu arada, vergi ödemelerinde de ciddi aksamalar yaşanıyor.
Halen ödenmeyen vergilere Maliye aylık %2 gecikme faizi alıyor.
Neticede yıllığı %24’e gelen faiz, bugünkü koşullarda ucuz kredi mahiyetinde.
Bu sebeple vergi tahsilatında ciddi bir oransal düşüş yaşanıyor.
Ocak-Ekim 2018 döneminde tahakkuk-tahsilat oranının %74,9’lara düştüğü bilgisi ise hakikaten düşündürücüdür.
Bu istatistik 2017’de %82,3 olmasına rağmen uzun yıllar %90’lar mertebesinde seyretmişti.
Muhtemelen Ağustos 2018’den itibaren bu oran çok daha aşağılara gitmiştir.
Yani devlet aygıtını ayakta tutan en önemli unsur vergidir.
Umarız bu tutum bir “pasif direniş” işareti taşımıyordur.
Neyse, aşırı kötümser olmak istemiyoruz. Her kriz geçicidir, en geç 2019’un ikinci yarısından itibaren toparlanacağımızı bekleyenlere güveniyoruz.

-----

Sarı yelekliler

Haberin Devamı

“Sarı yelekliler” hareketi bir itiraz hatta düşük yoğunluklu bir isyan hareketidir.
Esasında “mazlum kıpırdanmaları” tüm dünyada 20-25 yıl öncesinden kendini hissettirmeye başlamıştı.
Hikayenin kökü 1789 Burjuva devrimine kadar dayanır.
Adına “demokrasi” dediğimiz bir rüyanın zaman içinde büyük aldatmacaya dönüşmesi geniş kitlelerde uzun zamandır tepki biriktirmeye başlamıştı.
Egemenler toplumda herkesin önünün açık olduğu efsanesini yaymak suretiyle düzenlerini sürdürüyorlardı.
Ancak her nedense hep “yutulan” halk oluyordu.
İstisnalar dışında “yazı gelince ben kazanırım, tura gelince sen kaybedersin” uyutması ile uzun yıllar boyunca sabırlar zorlandı.
Bir noktadan sonra “oy” gücünü elinde bulunduran kitleler bahse konu “yalan”a baş kaldırdılar.
Sarsılmaz deniler iktidarlar değişmeye, kendilerine uzatılan “havuç”a erişememekten helak olmuş kitlelere müthiş bir özgüven ve moral gelmeye başladı.
Genel anlamda Trump olgusunu, Orta ve Güney Amerika çalkantılarını, Brexit’i, hatta AK Parti’nin iktidara gelmesini, sonrasında Gezi eylemlerini böyle değerlendirebiliriz.
Pek tabii, bu neviden hareketler müesses nizama tehdit mahiyetinde olduğundan zaman zaman şiddete yönelmesi şaşırtıcı değildir.
Özünde refahtan pay alma konusunda umudunu yitiren insanların haklı mücadelesinin kontrolden çıkarak “vandallaşması” bir çuval inciri mahvede bilmektedir.
Neyse, “sarı yelekliler” hareketi, yüreğinde hümanist devrim ateşini küllendirmeden bekleten tüm “yorgun demokratlar” için heyecan verici bir sosyal olgu.
Geniş kitleler açısından da en azından demokrasinin, hak aramanın, kendini değerli hissetmenin vesilesidir.
Yani son tahlilde “iyi bir şeydir”.

Yazarın Tüm Yazıları