Paylaş
Hrant Dink’in cenazesinde eşi Rakel cinayet zanlıları için “bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiç bir şey yapılamaz kardeşlerim” diyerek, müthiş bir özeleştiri daveti yapmıştı. Aynı durum kendini taraftar zanneden bu gözü dönmüşler için de geçerli. Bu eğilim öteden beri özellikle de İzmir’de kendini gösteriyor. Önceleri sadece Karşıyaka ve Göztepe arasındayken, şimdi kervana Altay taraftarı da katıldı. Hiç şüphesiz tüm bu olaylar kulüp yönetimleri ile alakalı değildi. Bunları yapan profil, tam anlamıyla “lümpen” diye tanımlanan, kişisel planda bir değer oluşturamamış, kişiliğini bir fanatik duruş üzerinden ifade eden, çok muhtemel işsiz, kimileri uyuşturucu ve alkol müptelası, asalaklığı iş edinmiş ve toplum nezdinde itilmiş tipler. Yine çok muhtemel, sorunlu ailelerin yetiştirmesi psikolojik tahribatı olan kişiler. Böylesi insanların sayısı hiç de az değil. Fünyesi çekilmiş el bombası gibi binlercesi toplum içimize karışmış halde yaşıyor. Ama, ister tribün lideri denilsin, ister bambaşka sebeplerle itibar gören bir çarpık ruh olsun, onların ajitatik ateşlemesine bazı taraftarlar da büyük bir keyif ve heyecanla ortak oluyorlarsa, işte bu hal meseleyi ürkütücü ve düşündürücü hale getiriyor.
Hangi hastalıklı zemin bu insanları bünyesinden fışkırtarak ortaya saçıyor.
Dünyanın en güzel gökyüzünün altında, kadim Akdeniz medeniyetinin mirasçısı çocuklar neden bir mucize zenginliğin üstünde oturduklarını önemsemeden yüzeysel olgular üzerinden kimlik devşirmeye çalışıyorlar. Yok mudur bu insanların unutturulmuş değerleri, kültürel kodları, geçmişleri. Nedir bu “meraksızlık” halleri. Kim, neden istedi yüzbinlere, milyonlara ulaşmış gençlerin bu denli ilgisiz olmalarını. Nedir derin sebebi, zarar vermeyi bile eğlence addeden bilinçsiz haller.
Neyse; “küllenmiş gerçeklerimizi açığa vuran olaylardı yaşadığımız” diyerek geçelim. Hoşgörü toplumu olmak, demokrasiyi tüm unsurlarıyla bir yaşam biçimi haline getirmek öncelikli sorumluluğumuz. Konuya ilişkin genel prensip; bu neviden eylemler kişisel planda değerlendirmeli ve yasaların öngördüğü en katı hükümlerle cezalandırılmalıdır. Trübünde gerçekleşen eylemin sahadaki olaylara yansıması sürecinde arada geçen 6 dakikada sosyal medyanın müthiş abartılı bir dezenformasyona yol açtığını belirtelim. Bu durum 18 bin kişi ile bin kişiyi öfke ve hınçla karşı karşıya getirebilirdi. Saha komiseri ve hakem ilk olaydan hemen sonra insiyatif alarak maçı tatil etmeliydi. Neyse; kulüpler bu neviden olayların mağdur tarafındadadır.
Neticede üzülerek belirtelim ki; sosyolojik ve tarihsel açmazlarımız bu kitlelere pabucun pahalı olduğunu kolay öğretmeyecektir.
Paylaş