Paylaş
Yanısıra, tatile ayırdıkları zaman içinde mümkün olduğu ölçüde tek bir yere bağlanmak istemiyorlar. Dolayısıyla “Karavan Turizmi” bir anda çok önemli bir turizm türü olarak karşımıza çıkıyor. Bugün dünyada karavanla yapılan seyahatler ilgili ülkelere müthiş bir katma değer bırakabiliyor. Örneğin Prag, Paris, Roma, Berlin gibi şehir merkezlerinde yaygın olarak tahsis edilen alanlarda 1 gecelik konaklama fiyatları bir çocuklu bir aile için 20 ile 45 Euro arasında değişiyor. Türkiye bu konuda kısmi bir mesafe almış durumda. “Türkiye Kamp ve Karavan Derneği”nin “Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı”yla hazırladıkları raporda ne yapılması gerektiği kapsamlı olarak belirtiliyor.
Sözü İzmir’e getirmek istiyoruz. Kent yönetimi bu konuya özel bir önem vermeye başladı. İl sınırları içinde muhteşem ormanlık alanlarımız var. Tabii ki gerekli tedbirler ve altyapı sağlanarak, zaten üst seviyede bilinçli bir turist profili olan “Karavancı”lara bu imkânlar sağlanmalıdır. Kozak yaylasından İzmir Kent Ormanı’na bu kenti karavan turizmi merkezi haline getirmek kentimiz için harika bir gelişme olacaktır.
ŞEHİR DEVLET ZAMANLARI GELİYOR
DEVLET; insanların huzur ve esenliğini temin ve mülkiyet haklarını korumak için oluşturulmuş bir organizasyon. Devletin vergi alması, kural koyması, cezalandırma yetkisine sahip oluşu, kaynağını hep bu ihtiyaçtan alır. Diğer değişle devlet; teorik planda sınırları içindeki insanlara servis verme amaçlı oluşturulmuş bir yapıdır. Fiiliyatta devletin soyut varlığı, bahse konu yetkilerin deformasyonuna yol açmış ve bürokratik yapı zamanla mutlak güç haline gelmiştir. Öyle olunca da bu güç etki alanını artırmak için hep “genişlemeci” olmuştur. Oysa, yetkiyi veren insanlara sorsanız, nispeten kontrol edebilecekleri “Şehir Devlet” modelini tercih ederler.
Eski Yunan’da bu model işlemiş, ancak sürdürülebilir olamamıştır. Sonraki süreçler “İmparatorluklar” dönemidir. Hesapta, uçsuz bucaksız ülkelerde yaşayanların “can, mal, ırz” güvenliği imparatorlardan sorulmuştur. 19. yüzyılla birlikte, sosyoekonomik gerekçelerle imparatorluklar, “ulus-devlet” ölçeğine doğru evrilmiştir. Bunun anlamı, tebaadan vatandaşa dönüşen insanların birbirleriyle mesafelerinin azalmasıdır. Peki, ulus-devlet ideal ölçü müdür? Hiç şüphesiz, devlet ne ölçüde küçültülebiliyorsa “doğrudan demokrasi” anlamında “ideale” o ölçüde yaklaşılır. Ancak ulus devletlerde de merkeziyetçi yapı kırılamamıştır. Bu sebeple ABD, İspanya, Britanya, Belçika, İtalya ve daha pek çok ülke insanları; ekonomik, etnik ve sair gerekçelerle bölünmek istemektedir.
Öte yandan; çevresel tehditlerin ve teknolojinin dayattığı realiteler itibari ile gezegenin giderek “büyük ağabey”in denetimi altına girme sürecinde olduğu görülüyor. “Büyük Ağabey”in dünyasında bu anlamıyla güçlü ulus-devletlere yer yoktur. Bu noktada yerel yapılanmalarla minör mutlulukların daha özgür yaşandığı ve fakat temel meselelerin bir yüksek otoriteye teslim edildiği bir yeryüzü düzeni muhtemel bir gelişmedir. Hani “İzmirya” özlemini duyanlar, torunlarının dünyasına dair bu anlamıyla umutlanabilirler.
Paylaş