Futbol İzmir projesidir

İDDİALI bir kent olmak lafla olmuyor.

Haberin Devamı

İzmir bizim iftiharımız.
Kentimize ölesiye bağlıyız.
Ama gereklerini ne ölçüde yerine getiriyoruz.
Olması gerekenleri listelemeye kalksak sahifeler yetmez.
Burada, sadece bir konuya vurgu yapmak istiyoruz.
Bu şehrin, hani diğer sporlar da çok önemlidir, ama dünyayı kasıp kavuran bir futbol takımı neden yok?
Barcelona’yı marka şehir yapan, “turist kabul etmiyoruz” noktasına getiren, Nou Camp’ı bir mabede dönüştüren olgu futbol takımıdır.
Öteye gitmeden, ülkemize dönersek, nüfusun çok önemli bir yüzdesi için futbol temel ilgi alanı konumundaysa ve tekrarlanan başarıları sebebiyle “taraftarlık” duygusu İstanbul’un üç büyük kulübüne kaptırılmışsa, burada İzmir’in, İzmirlinin bir yanlışı var demektir.
Esasında spor kulübü geleneğinde hiçbir eksiği bulunmayan asırlık camialara sahibiz.

Haberin Devamı

BÜYÜKŞEHİR’DEN 18 MİLYON TL
Göztepe, Karşıyaka, Altay, Altınordu ve diğerleri her an alevlenecek, mevcudunu katlayacak potansiyellere sahipler.
Göztepe geçen hafta Fenerbahçe’yi İstanbul’da yendi.
Yaşadığımız sevinç unutulmuş heyecanlarımızdır.
Geçmişte sözünü ettiğimiz kulüplerle efsanevi hatıraların sahibiyiz.
Ama sonraları nedense ipin ucu bırakıldı.
Bugün ne “Kaf-Kaf” ne de “Büyük Altay” olması gereken yerde.
Göztepe, sevgili Mehmet Sepil’le, Altınordu sevgili Mehmet Özkan’la, kurumsallaşma yolunda ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar.
Diğer kulüpler imkânsızlıklarla boğuşuyor.
Ama biliyoruz ki, özlenen seviyeyi bu halde de yakalamak mümkün değil.
Futbol sadece birkaç cesur ve zengin insanın sürükleyebileceği bir spor olmaktan çoktan çıkmıştır.
Bu konu tüm kent bileşenlerinin sorumluluğuna girmektedir.
Bu olgu İzmirlilerin ekonomik, sosyal, kültürel, turistik “doğrudan yararına” olan, onlara menfaat yaratan çok önemli bir jokerdir.
Meseleye böyle bakıldığında, başta merkezi idareden, yerel yönetimlere ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZVAK organizasyonunda profesyonel lig takımlarına 18 milyon TL destek vermiştir ve hiç şüphesiz sivil toplum kuruluşları ile şirketlere çok önemli bir rol düşmektedir.
Yine, taraftarların sadece gönül vermesi yetmez, kulüplere katkı anlamında üzerlerine düşeni yapmaları gerekir.

Haberin Devamı

KULÜPLERİMİZ ŞİRKETLEŞMELİ
Neticede bu iş topyekûn bir projedir.
İzmir için tozlanmış kent değerlerinin tekrar parlatılmasıdır.
Peki, bahse konu mücevherlerimizi nasıl parlatacağız?
Her şeyden önce belirtmek gerekirse, asırlık kulüplerimizin tamamının “şirketleşmesi” şarttır.
Göztepe ve Altınordu bunu gerçekleştirdi.
Bu aşama sonrasında bu şirketleri karlılık vadeden ticari modellere dönüştürmek gerekiyor.
Kulüpler; yayın gelirleri, yasal bahis gelirleri, forma ve benzeri markalı ürünlerin satışları, kombine ve diğer bilet satışlarından elde edilen gelirlerle yaşar.
Bunlara sporcu transferlerinden elde edilecek gelirler dahil olur.
Ezcümle bu yapılar ciddi manada bir ticari potansiyel içerir.
Pek tabii, bu seviyeye gelebilmek için başlangıçta ciddi bir fon gereksinimi vardır.
Dernek tipi yapılarda bu gelir, zengin taraftarlar üzerinden oluşturulmaya çalışılır.
Açık söylemek gerekirse, bu yöntem üzerinden kulüplerin finansmanı sürdürülebilir değildir.
İnsanlar “kulüp sevgisiyle” yardımda bulunsalar dahi karşılığında somut bir değer elde edemediklerinden birkaç çaba sonrasında sponsorluk olgusuna mesafeli kalmaya başlar.
Oysa Göztepe örneğinde gördüğümüz üzere, girişim sermayesi niteliğindeki fon kuruluşları ile işbirliği gerçekleştirildiğinde, iyi yönetilen ve şirketleşmiş spor kulüplerinin oldukça anlamlı bir ticari değere sahip olabileceği anlaşılmıştır.
O halde karşılıksız sponsorluk beklentisi yerine, onlara maddi katkıları karşılığında “şirket hissesi” verilmesi çok dengeli bir değiş tokuş sonucunu doğurur.
Yanı sıra, vurgulamak gerekir ki, hep yardım etmesi istenen TOBB ve TİM’e bağlı odaların hatta YÖK’e bağlı üniversitelerin bu neviden doğrudan bağış yapmaları kanunen mümkün değildir.

Haberin Devamı

‘ŞEHİR FONU’ OLUŞTURULMALI
Şayet sözünü ettiğimiz türden bir şirketleşme olursa, en azından bu yapıların kurulu şirketleri üzerinden hisse alabilme ve bu yolla kulüplere finansman sağlamaları mümkündür.
Bu arada, bir tehlikeye de işaret etmek gerekiyor.
Şirketleşmiş spor kulüplerinin “bahis mafyalarına” karşı özellikle korunması icap ediyor.
Herhangi bir kulübü ele geçirip, bir zaman sonrasında aşırı sürprizli bir netice üzerinden yüksek tutarlı bahisle bir “vurgun” planlaması maalesef günümüzün gerçeğidir.
Bu sebeple şirketleşen kulüplerin hisse yapısının mümkün olduğu ölçüde bilinen, kentini seven, kulübe yatırımın neler sağlayabileceğinin bilincinde olan ve ilaveten karlı bir yatırım yaptığı duygusuyla hareket eden ortak profillerinden oluşması önem taşır.
Diyeceğimiz; futbol kulüpleri için belirtilen çerçevede “şehir fonu”nun oluşturulması ve profesyonel esaslara göre bir yönetim yapısının kurulması gerekir.
Sözünü ettiğimiz kulüplerimizin bir kısmının stat sorunu çözülmüştür.
Yakın gelecekte hepsinin, gerek stat gerekse genç yeteneklerin yetiştirileceği alt yapı yatırımları tamamlandığında kentin tanıtımında bambaşka bir rol üstleneceklerdir.
Bu yöntem kulüpleri şahıslara bağlı olmaktan çıkartacak, kulüp aşkını ticari yararla birlikte bir bayrak yarışına dönüştürecek ve uluslararası finansman kuruluşlarının ilgi alanına sokacaktır.
Son olarak; merkezi hükümetin özellikle stat katkılarını, yanı sıra Yaşar Holding ve Arkas Grubu’nun İzmir sporuna kalıcı mutluluklar yaşatan kurumsal tutuşlarını bu vesileyle tekrar vurgulamak gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları