Paylaş
Üç yıllık bir dönem için yönetime Fadıl Sivri ve ekibi seçildi.
Yine aynı dönem için Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığını Mehmet Ali Kasalı yürütecek.
Bilindiği gibi, sivil toplum kuruluşları uzunca bir süredir ülkenin “yeni normal” ikliminde, eskisine göre daha “apolitik” tavra çekilmişlerdir.
Bu durum, şüphesiz “iyi bir şey” değil.
Hani, “iş derneklerinin siyasetle ne işi var” diyemezsiniz.
Zira ekonomi, siyaset, hukuk, birbirlerini etkileyen, hatta aynı taban üzerinde oturan bir prizmanın değişik yüzleri gibidir.
Politik tercihlerle ilişkili olarak, bugün mesela turizm sektöründe yaşanan sıkıntılar bu duruma örnektir.
Neyse, sivil toplum kuruluşları her şeye rağmen yine de çok önemliler.
Hele ESİAD, EGİAD, İZSİAD ve tabii ki, TÜSİAD gibi gönüllülük esasında çalışan gerçek STK’lar geçmişten günümüze daima toplumsal sağduyunun cesur ve vicdanlı sesi olmuşlar ve olmaya devam edeceklerdir.
Yeni yönetime başarılar dilerken, zor bir dönemde görev yapan ve bayrağı yükselterek teslim eden eski yönetime, Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Güçlü ve Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan nezdinde teşekkür ediyoruz.
-----
Nam Köfte
62 yıllık mazisi olan bir işletmedir Nam Köfte.
Ailenin ikinci kuşak temsilcisi Özgür Nam aynı heyecanla işin başında.
Özgür Bey, kökleşmiş bir esnaf lokantasının bu kent için ne denli önemli bir değer olduğunun idrakinde.
O sebepten Nam Köfte salonunun çizgisi hiç aşağıya düşmüyor.
Kendi adımıza söyleyebiliriz ki, buranın 30 yıllık müdavimiyiz.
Nam Köfte hep Kalearkası diye bilinen muhitte faaliyet göstermiştir.
Şimdiki yeri ikinci Kordon’dan girince (Çöp şişçiler sokağı) sağdan ikinci köşenin yanında.
Kuzu şiş, pirzola, köfte, böbrek, bazen yürek, piyaz ve yoğurttan müteşekkil klasik ve abartısız menüsüyle tam 12’den “damak zevkinize” nişanlar.
Tavsiye olunur.
-----
Referandum notları
REFERANDUMDA son viraja giriliyor.
Böyle anlarda her iki tarafın radikalleri sahne almaya ve rol çalmaya bayılır.
Bu tip insanlar, savunduklarına zarar verdiklerinin farkında değildir.
Tahrik edici söylemler karşı tarafın “kararsızını” ya da “oy vermeyi düşünmeyeni” tekrar eski haline döndürür.
Ancak, bu seçim de enteresan bir şekilde, “yumuşak söylemin” itibar kazandığı gözleniyor.
Anlaşılan Türkiye gergin siyasetten yorulmuş.
Bağırıp, çağıran bir kampanya modeli, nihayet “demode” olmaya başladı.
Gerçi referandumda seslendirilmese de muhalefet, Tayyip Erdoğanı iktidardan düşürdükleri zaman “Devr-i Sabık” yaratacaklarını defalarca ifade etmişlerdi.
Referandum, şayet “evet” çıkarsa bu yolu çok büyük ölçüde kapatıyor.
Ancak “geçmiş”in tamamen sıfırlanması için, yanı sıra partiye de hakim olmak gerekiyor.
Referandum bunu da temin ediyor.
Bu sebeplerde “evet” iktidar için hayati öneme haiz.
Başta iş dünyası olmak üzere, AK Parti dışında iktidar alternatifi henüz kimsenin kafasında net bir şekilde oturmuş değil.
O yüzden “hayır” çıkarsa, kısa vadede ekonomide belirsizlik endişesi ile sert bir çalkalanma, birkaç ay sonra ise demokratik çeşitliliğe karar verildiği için kalıcı bir “bahar” havası “galip senaryo”dur.
Şayet “evet” çıkarsa, bu defa kısa vadede “ekonomik istikrar” devam ediyor diye bir “primlenme”, birkaç ay sonra ise uluslararası toplumla artan ölçüde mesafelenmenin getirdiği maliyetler geleceğimizi “tırmalamaya” başlar.
Paylaş