Paylaş
Hele “duyarlılık” maskesi taktığınızda “takdir rüzgarı”nı da arkanıza alırsınız. Hedef belirlenir ve hücuma geçilir. Artık bacanız tütmeye başlamış, sürekli “kara duman” yaymak için engeliniz kalmamıştır. Eğrisi doğrusu, gerçeği, detayı “ikinci planda”dır.
Hayatın her alanında giderek yaygınlaşan bir tutumdan söz ediyoruz. Hani bazıları biraz da abartıyla bu durumu “haysiyet cellatlığı” diye tanımlar. Pek oralara gitmeye gerek yok. Esasında “yapıcı muhalefet” denilen bir seçenek daha vardır. Yanlışın düzeltilmesi, eksiğin tamamlanması için halis niyetlerle gösterilen bir çabadır bu. Arkasında, önünde başka hesaplar içermeyen, katkı koyan, koymaya çalışan bir anlayış.
Yanlış anlaşılmasın, bir toplumu en dinamik kılan unsur canlı muhalefetin varlığıdır. Bu anlamıyla, “demokrasi” tabii ki her daim “bacası tütenlere” ihtiyaç gösterir. Ancak, özel ve kamusal, her türden ilişkilerimizde “beyaz duman”a da hasretimizi ifade etmek istiyoruz. Bu arada “beyaz duman” derken hiç şüphesiz “beyaz bayrak” önermesi yapmadığımızı not olarak ekleyelim.
-----
Pandemi değişimlere vesile
1980’lerden itibaren dünyada “sol” prestij kaybetti. Sovyetler yıkılınca ve Çin kapitalistleşmeye başlayınca ülkemizde 68 ve 78 kuşakları tam anlamıyla bir kültürel şok yaşamaya başlamışlardı. Ancak kimse kendinden vazgeçmemişti.
80 darbesi sonrasında edebiyat dergilerinin adeta patlama yaptığını hatırlıyorum. Sol entelektüel kesim “varoluşçuluk”tan başlayarak “bireyci” felsefelere yönelmişti. Bireyselliğin prim yapması sadece Türkiye ile sınırlı değildi. Nitekim bu trendin ekonomik alanda yansıması liberal modellerin “tarihin sonu” denilerek kutsanması oldu.
Ancak bu akım “sınıfı geçemedi.” Demokrat olmayı, evrensel değerlere uyumlu hukukunu yaratmayı ve adil gelir dağılımını beceremediği gibi, “azgın küresel iştah” ekosisteme de zarar vermeye başladı. Şimdi tarih, eskiyi tasfiye ederken tıpkı 40 yıl önceki gibi yeni bir dönemece geliyor. “Pandemi” bu gelişmenin görünür vesilesi olacak. Dünya ve Türkiye, daha toplumcu, yerel, çevreci ideolojiler yeşertmeye başlayacak. “Dijital demokrasinin” manipülasyonlu ufuklarına yelken açacağız.
-----
Herkes kendince haklı
KORONA ile ilgili kapsamlı bilgilere sadece devletler hakim. Pandeminin ekonomilere etkisi bir “sürdürülemezlik” hali ortaya çıkartınca ipin ucu bırakılmaya başlandı. Artık devletlerin şeffaflığı şüphe uyandırıyor. Bu durum da deney, gözlem ve duyum sahiplerinin spekülasyonuna yol açıyor. Bu defa devletler “eksik bilgiyle halk yanıltılamaz” gerekçesiyle karartıcı sindirme baskısı oluşturuyorlar.
Bu ironinin giderek farkına varılıyor.
Paylaş