Paylaş
Bu çok kötü bir duygu...
Galiba demokrasinin özgür soluğunu sürekli hissedeceğimiz zamanlara henüz gelmedik.
Hakim otoritenin dümen suyunda gitmek en güvenli yol.
Şimdilerde tüm kötülüklerin kaynağı bizlere işaret ediliyor, sağ olsunlar müthiş bir “düşünce konforu!” sağlıyorlar.
Farklı bakış açıları, çeşitlilik, renkler, gözle izlenir bir hızla azaltılıyor.
Belirli bir noktadan sonra “neme lazımcılık” da yetmiyor, suyu bulandıran kuzu örneği gibi “kurtlara eksiklenmek” zorunda kalıyor, insanın içini acıtan “özürlere” mahkum ediliyoruz.
Biliyoruz, bizim buralarda en fazla “karnımızdan” konuşulur. Demokratik bedel ödemeye ne mecalimiz ne de niyetimiz vardır maalesef.
Hem demokrasi acemisiyizdir hem de tembeli.
Sessiz sakin beklemeye devam ediyoruz.
Ancak farkındayız ki, Diyanet’e atarlanmak, doğuda çocuk ölümlerine kahrolmak, medyanın ağır ağır geri çekilişini konuşmak, birilerinin hep haklı olabilmelerine şaşırmak, kontrollü yaşamlarımızın çare yaratmaktan uzak mutadı olmaya başladı.
Bakalım, bu devran ne kadar devam edecek, ne zaman çevremizdekiler “birer ikişer” ikna edilerek, Yeni Türkiye ve ileri demokrasinin neferi yapılacak?
Salınımı kestirmek imkansız
“Piyasa doğruları” kesinlikle anlaşılıyor ki “günlük”, bilemediniz “haftalık”. Fazlası “bayatlıyor”.
Dünyanın herhangi bir yerinde gelişen ekonomik yada politik bir durum bir anda zincirleme etkiyle Borsaları, Dolar, Euro, Yen, Yuan ve tüm para birimlerini, faizleri, emtia fiyatlarını, büyüme rakamlarını, ekonomik verileri falan alt üst edebiliyor.
Bu sebeple bütüne bağımlı bir yapısı olan ekonomimizle ilgili kısa vadeli bir öngörü imkansız.
Dikkat ederseniz, tıpkı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iktisat profesörlerinin görüşlerine çok daha az itibar edilir oldu.
Bir ara, Asaf Savaş Akat, Deniz Gökçe, Taner Berksoy, Ege Cansen, Mahfi Eğilmez’li TV programları çok reyting alırdı.
Ancak değerli hocalarımızın da itiraf ettikleri gibi, “tahmin ve mahcubiyet” bir arada ve sıklıkla yaşanınca bu neviden programlar kalmadı.
Bu cümleden hareketle bir tavsiyemizi ısrarla sürdürüyoruz.
Lütfen öngörülerinizi kötü senaryolara göre şekillendirmeyin.
Zira hayat sürekli büyük sürprizlerin gerçekleştiği esaslara göre tecelli etmiyor.
Diğer bir konu, ülkenizi çok küçümsemeyin.
800 milyar dolarlık bir ekonomi herhangi bir negatif gelişmede öyle kolayından teslim olmaz.
Mesela, FED 0,25 faiz artırdı diye, dünyadaki likit fazlası bir müddet sonra tatminsizlik yaşamış ve sizin ülkenize dönüş yapmayı tercih etmiş olabilir.
Mesela, bu enerji fiyatlarıyla dinamik bir Türkiye 2016’da beklentilerin çok üzerinde büyüyebilir.
Otomotivden gayrimenkule, 2015 yılı performansının tüm kötümserleri “madara” ettiğini unutmayın.
Diyeceğimiz, orta vadeli düzgün bir rota tutturan, hiçbir zaman “güllük gülistanlık” olmayacak bu coğrafyada gemisini yüzdürür.
Dolayısıyla “aşırı heyecanlanmaya” gerek yok...
Trafik berbat
İZMİR’de trafik giderek problem haline geliyor. İşe gidiş – dönüş saatlerinde ana arterler İstanbul’u aratmıyor.
Örneğin sabahları birkaç kilometrelik Mustafa Kemal Paşa Sahil Bulvarı’nı kat etmek 45 dakikayı geçiyor.
Karşıyaka trafiği, çevre yoluna rağmen gıdım gıdım ilerliyor.
Yeni İzmir’in planlandığı Bayraklı’da daha birkaç yüksek bina devreye girmişken bile iş çıkış saatlerinde “felç” yaşanıyor.
Biliyoruz, Belediye; tüneller, bat–çık kavşaklar, toplu taşımacılığa yönelik raylı sistemler ve benzeri tedbirle çabalıyor.
Ancak çözüm çabası, akut problemin gölgesinde kalıyor. Bu sebeple ellerin daha hızlı tutulması gerekiyor.
Paylaş