Falanca sinagogda hep birlikte 10. Yıl Marşı söylendi.
Bu tablolarla ülkemizde daha sık karşılaşıyor olduk.
Osmanlı bir imparatorluktu.
Bağlı olarak çok kültürlü, çok milletli bir yapıydı.
19. YY öncesine kadar her din ve etnisiteye mensup insanlar yerleşiklik duygusu ve güvencesi altında yaşıyorlardı.
Sonrasında mikro milliyetçilik akımları Osmanlı coğrafyasını da sardı.
Cumhuriyetimiz de, imparatorluk bakiyesi topraklarda, bahse konu çeşitliliğe geçit vermeyen bir “ulusallaşma” hareketidir.
Artık imaj ve itibar yönetimi her biri için önemli.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu nispeten genç politikacılar.
Rakiplerine göre yaş avantajlarını daha da belirgin kılma yarışı içindeler.
Özgür Bey botoks imkanlarına mesafeli kalmıyor, Ekrem Bey ise kızıla çalan ve seyrekliği giderilen saçlara sahip oldu.
Esasında ne gerek var?
Zaten ellili yaşlardalar.
Ne olurdu sanki yaşlarına uygun yüz çizgileri ve hafif dökülmüş ve kırlaşmış saçlar.
En açık ve net işaret Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan geldi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan'a ilişkin açıklamalarına sert tepki verdi.
Oysa CHP Genel Başkanı Özgür Özel temkinli yaklaşmıştı.
Kürt sorununun barışçıl çözümüne katkı sağlayan her projenin arkasında olacaklarını ifade etmişti.
Neticede Genel Başkan partinin kurumsal görüşünü açıklar.
Buna rağmen Mansur Yavaş, parti disiplinini bir kenara koyarak Devlet Bahçeli'nin sözlerine “Ortodoks” bir üslupla karşı çıktı.
Mesela bir cumartesi sabahı Ödemiş’e gidebilirsiniz.
Sizi Türkiye’nin belki de en renkli pazarı bekliyordur.
Sebze-meyve çeşitliliği ne denli bereketli topraklara sahip olduğunuzu hissettirirken, el işlemeli örtülerden tülbentlere, evlerde imal edilmiş ürünlerin otantik güzelliği ile hayranlığınız doruğa çıkar.
Erken saatlerde meşhur Töngül pidesini, Birgi ve Bozdağ turundan sonra dönüşe yakın Hurşit ya da Dostol’da Ödemiş köftesini taam edebilirsiniz.
Diğer bir yer, mesela Aydın’ın Dalama beldesi olabilir.
İzmir’den 1.5 saatlik bir yolculukla Dalama’ya ulaştığınızda sabah vakti başlamış kuyu tandır ziyafetine dahil olursunuz.
Küçük çarşısında çok sayıda sokak mekânında kuzu tandırlar gözünüzün önünde satırla parçalanarak servis edilir.
Kruvaziyer turizmle gelenler şehir içinde niçin vakit geçirmiyor?
Bu sorular yıllardır sorulur ve cevapları için çözüm önerileri getirilir.
Genelde “pansuman” niteliğinde görüşler ifade edilir.
Oysa bu konu sıkı bir özeleştiri gerektiriyor.
İzmir 60 yıl öncesine kadar Akdeniz'in incisi konumunda, biblo-kentti.
Burada yaşayanlar, yani bizler, hepimiz, el birliğiyle bu güzel beldeyi adeta perişan ettik.
Yani, “çuvaldız” seçerken en irisini kendimize batırmamız gerekiyor.
40 dakikalık yol, 2 saate kadar uzuyor.
Ama birilerine hiç fark etmiyor.
Zira “emniyet şeridi” kendinden menkul sebeplerle bu kişilere tahsis edilmiş durumda.
Onlar “gaz kesmeden”, basıp gidiyorlar.
Bakın bu insan tipi bu ülkede hep vardı.
Mesela arabada sigara içilir, dolu kül tablası, doğal bir şekilde pencereden yola boşaltılırdı.
Yine trafik lambasına uyulmaz, mesela lambasız yaya geçidinde yayalara yol vermek akıllarından bile geçmezdi.
İki ana karası ve araya serpiştirilmiş adaları, eylülde ekimde soluklanan çılgın poyrazı, akılları baştan alan mavilikleri, bereketli toprakları, tarihsel zenginlikleri…
Buralarda yaşamak yeryüzünün tariflenmiş, ulaşılabilecek en büyük ayrıcalığıdır.
Elin Amerikalısı 100 milyar dolarlar kazanıp, “hele şimdi artık ne yapabilirim” dediğinde, devasa yatının vazgeçilmez rotası Ege oluyor, zenginliğinin kıvancına eriyor.
Oysa bizler hep buradayız, buralıyız. Yeryüzünün en şahane coğrafyasında, ona en hoyrat davranan hallerimizle, gezegenin en şanslı insanlarıyız.
Bu bahtiyarlığın duyarlılığında olmak vecibemizdir.
***
GEÇEN salı İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası işbirliğiyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Türkiye Buluşmaları Toplantıları” kapsamında kentimizde ağırlandı.
Cevdet Yılmaz güvenilir partili imajını hep korumuştur.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise daha bir teknisyen kimliğiyle nispeten apolitik bir izlenime sahip.
Bu gerçeklikler İZTO Meclis Salonu’ndaki toplantıya da aynen yansıdı.
Yılmaz “iyimser” bir Türkiye fotoğrafı çizdi.
Haliyle salondakiler geçmiş tecrübeler ışığında, temkinle dinlediler.