Matematikçilerin yaptığı araştırma sonucunda ‘elektronika’nın, dile dolanan pop müzikten daha bulaşıcı olduğu da ortaya çıktı. The Guardian’da yayınlanan makaleye göre McMaster Üniversitesi’nden matematikçi Dora Rosati, şarkıların nasıl popüler olduğu konusunda yaptığı araştırmada bulaşıcı hastalıkların yayılım hızını bulmak için kullanılan formülleri uyguladı.
Rosati ve ekibi, “MixRadio” adında şu an kullanılmayan bir dijital müzik sağlayıcıda yer alan 1.4 milyar şarkılık veriyle araştırmayı yürüttü.
2007 ve 2014 yılları arasında Birleşik Krallık’ta en fazla indirilen bin şarkıya odaklanarak epidemik hastalıklar için uygulanan modelle, trend şarkıların zamanla nasıl değiştiğini inceledi. Araştırmanın en ilginç yanı ise en çok yayılan türün elektronik müzik olmasıydı.
Hatta net konuşmak gerekirse “elektronika”. Araştırmada elektronikanın kızamıktan 190 kat daha bulaşıcı bir müzik türü olduğu söylendi. Pop müzik ise rock ve hip hop’ın gerisinde kaldı.
Çalışmaya göre elektronik müziğe karşı toplumun bağışıklık sistemi sıfır yani en hızlı yayılan tür. Araştırmanın altını çizdiği konu ise açık: “Müzik ve bulaşıcı hastalıklar toplumsal bağlar üzerinden kitlelere yayılıyor”. Türkiye’de bu araştırma yapılsa bu sonuçlar çıkar mıydı, emin değilim.
Hâlâ Covid-19 pandemi haberlerinin tırmandığı şu günlerde böyle hızlı yayılan bir müzik türü daha görmedik diyebilirim.
Mini bir yolculuk
Grup, EPIC Games ile anlaştı ve şarkılarının dünyasını PlayStation 5’te bir oyun haline getirdi.
Amaç orijinal sanat eserleri ve kayıtlardan oluşturulan dijital ve analog evrenle yeni bir dinleyici deneyimi yaşatmak.
Kasım ayında albümle eş zamanlı yayınlanacak olan bu ‘Radiohead deneyimi’, çok özel de bir pazarlama taktiği sayılıyor. Son yıllarda birçok plak şirketi ve sanatçı, oyun dünyasıyla bir bağ kurma gayreti içinde.
Bu yüzden Radiohead, yenilikçi ve merak uyandıran bir hamleyle çok farklı mecrada hayranlarıyla bir araya geliyor.
Daha önce birçok sanatçı “Fortnite” adındaki oyunda sanal konserler verdi.
Birçok büyük plak şirketi “oyun departmanları” açarak müzik pazarlamasını oyunlara entegre etmeye başladı.
Genç şarkıcı, hip hop, elektropop, trap yani dokunmadık tür bırakmadı. Lil Nas, sözleri ve işbirlikleriyle yeni nesil kadar bizleri de nasıl mı yakaladı?
Lil Nas’ın 15 şarkılık albümünde Jack Harlow, Doja Cat, Elton John, Megan Thee Stallion, Miley Cyrus düetlerinin yanı sıra her kitleyi kucaklayan şarkı sözleri ve samimi bir tavır var.
Bu albümden alınması gereken bazı derslere dikkatinizi çekmek isterim. Lil Nas, listelerde rakibi olacağını bildiği ünlü isimleri bir araya getiriyor ve başarılı prodüktörleri topluyor. Bu, lokal müzik piyasamızda nadir görünen bir şey. Özellikle de rap türü dışındakilerde.
Dürbünü Türkiye’ye çevirdiğimizde müzisyenlerimiz kendisiyle aynı şirketin sanatçısı ya da arkadaş çevresinden tanıdık biri değilse işbirliği yapmaz, başkasının şarkısını beğendiğini bile söylemez.
Sektörün “piyasa” seviyesinde kalmasının nedeni de biraz bu tavır.
Lil Nas, en iyinin peşinde koşanlardan. Endüstirinin “tek hitlik şarkıcı” sözlerine kulak kapatıp ödül avcısı olanlardan. Albümünde de ters köşe düetler var.
Yarışma programı ve yan etkinlikleri dopdolu.
Vizyon sağlam, jüri tecrübeli, sonuçlarda halkın oyu mühim, yarışmacı isimleriyse dikkat çekici.
24’üncü yılında yarışma, resmen eski şaşaalı günlerine doğru geri dönüyor. Ama bir farkla...
Pop müzik beste yarışması olan etkinliğin finalistlerinden bazıları tanıdık. Yarışanlar arasında yorumcular Gülay Sezer, Ercüment Vural, besteci kimliğiyle Suat Suna, 2019 birincisi Gökçe Özgül yer alıyor. 10 ayrı şarkı, pop ekseninde en iyi beste ödülünü almak için yarışıyor. Büyük ödül de fena değil: 100 bin TL. Ne yalan söyleyeyim bu durum da yarışmayı daha ilgi çekici hale getiriyor.
Yarışmada Ercüment Vural’ın “Yaşgünüm Benim Bugün” yorumu, genç nesilden Sırma Munyar’ın “Disonans”ı, enteresan tarzıyla iki sene öncesinin birincisi Özgül’ün “Ölsek De Bitmez”i dikkat çekiyor. Final gecesinde ise en çok töreni ikinci bitiren söz ve müziği Merve Öner Demirci’ye ait, yorumunu Ezgi Gürbüz’ün üstlendiği “Bir Yolu Olsa”yı beğeniyorum. Gecenin en enteresan ismiyse Engin Özer. Özer, bestesi “Depresyon”la fark yaratıyor.
“Böyle şey olur mu?” demeyin...
Tecrübeli müzik yazarı Eamonn Forde geçtiğimiz günlerde pandemi sonrası canlı müzik sektörünü kurtaracak maddeleri Music Bussiness World Wide sitesi için sıraladı. Bilimsel bir açıklama değil bir nevi temenni diyebileceğimiz yazıda maddeler o kadar güzeldi ki sizlerle paylaşmak istedim.
◊ 1 yıl boyunca bedava konser bileti ve kapıya isim yazdırmak kaldırılsın. Onca süredir bu kadar müzisyen ve grup konser vermemişken bu saygısızlık.
◊ Konser sırasında konuşan alandan atılsın ve 6 ay süresince etkinliklerden menedilsin. Çünkü sanatçıyı dinlemek için evden çıktınız. Şimdi onu her zamankinden fazla dinlemelisiniz.
◊ Her kim ki fotoğraf ve video çekerse telefonları gözleri önünde parçalansın. Online konserlerden ve görüntülerden sıkılanlar canlı yaşanan bu anların kıymetini bilsin.
◊ Elinizden geldiğince sanatçıların onay verdiği lisanslı ürünleri satın alın.
◊ Biletlerden vergiler indirilsin. İnsanların konser alanlarına geri dönmesini istiyorsak bu konuda otoriteler de elinden geleni yapmalı.
Pink Floyd’un davulcusu Nick Mason, 6 Haziran 2022’de İstanbul’a geliyordu ama bu haber bomba etkisi yaratmamıştı. Çünkü...
Pink Floyd’un kuruluşundan bu yana daimi tek üyesi olma unvanını taşıyan Nick Mason, “Saucerful of Secrets” adlı turnesi kapsamında Volkswagen Arena’da bir konser verecek.
Tarih, 6 Haziran 2022. Bilet fiyatları 163-945 TL aralığında.
Sanatçı bu haberi resmi Twitter hesabından paylaştı. Buraya kadar hiçbir enteresanlık yok.
Fakat gerek bilet fiyatlarının her geçen gün artması, gerekse pandemi sürecinde açıklanan birçok konserin ertelenmesi ya da iptal olması nedeniyle müzikseverler her türlü habere temkinli yaklaşıyor. Bir yanımız “Ne güzel geliyor” derken, diğer yanımız “İptal olur, baksana vaka sayısına” diyor.
“Gelirse ne güzel olur, son hafta bilet alırız”cıların sayısı da azımsanacak gibi değil.
Beste konusunda birkaç örneği şimdiden bulunan, bu konuda belirgin bir yarışın bulunduğu yapay zeka araştırmalarında bu kez söz yazabilme üzerinde çalışmalar başlatıldı.
Kanadalı LyricJam isimli sistem, enstrümantal müziğe söz yazabildiği iddiasıyla ortaya çıktı. Yapay zekayla beste yapan programların aksine bu sistemin iddiası “müzisyenleri desteklemek”.
Program lideri olan Waterloo Üniversitesi profesörlerinden Olga Vechtomova “Katılımcılar kendilerine sunulan sözler sayesinde emprovizeye daha çok yoğunlaşıyor ve bazen sözlere göre bestenin yönünü de değiştirebiliyorlar. Sanatçıların yeteneklerine odaklanmasını istiyoruz. Sistem şiirsel anlatımları, yeni metaforları ve duyguları sözlere dökerek belki de müzisyenlere düşünmedikleri bir kapı açacak” diyor.
Müzisyenlere karşı değil onların yararına hizmet vermeyi amaçladıklarını belirtiyor.
Hürriyet Hafta Sonu Ekleri’nin bilim ve teknoloji yazarı Umut Eroğlu, “Yapay zekanın şarkının hissini yakalayıp söz yazabileceğine inanıyor musun” soruma şöyle yanıtlıyor:
“Müzikten söz ederken ‘duygu’ ve ‘his’ kavramlarını ayrı düşünüyorum. Yapay zeka, müziğin türünü ve temposunu kolayca algılayıp sözlerin duygusunu buna göre tasarlayabilir. Kelimeleri, mısraları ve dizeleri veri şeklinde kodlayıp önceden tanımlı duygulara göre etiketlemek mümkün. ‘Yo!’ ve ‘yeah!’ gibi belli türlerle özdeşleşmiş nidaları da aynı şekilde...
◊ An itibariyle platformun Türkiye’de ne kadar dinleyicisi var? Ülkeden kaç sanatçı/grup kayıtlı?
- Ne yazık ki ülkeler bazında bu tarz bilgileri açıklayamıyoruz. Spotify Türkiye’de 2013 yılından itibaren faaliyet göstermeye başladı. Platformda dünya genelinde, kullanıcıların keşfetmesini bekleyen 70 milyondan fazla şarkı, 4 milyar çalma listesi ve 2,9 milyon podcast yayını var. Üstelik platforma her gün, yaklaşık 60 bin yeni şarkı ekleniyor.
◊ Türkiye’deki güçlü oyunculardan birisiniz. Bu pazardaki rekabeti nasıl yorumluyorsunuz?
- IFPI (Uluslarası Fonografik Endüstrisi Federasyonu) 2019 verilerine göre streaming, Türkiye müzik sektörü gelirlerinin yüzde 68’ini oluşturuyor. Hem dinleyiciler hem de sanatçılar tarafından dünyanın lider audio streaming platformu olarak görülmekten ve Türkiye müzik sektörüne katkıda bulunan başlıca unsurlardan biri olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Ancak biz streaming’i lider oyuncuların her şeye sahip olduğu bir pazar olarak görmüyoruz. Hem global hem de yerel olarak birçok hizmetin var olacağına inanıyoruz ve bu büyüyen pazarda hep birlikteyiz.
◊ Spotify’daki listelerin oluşmasını sağlayan “editoryal” süreç nasıl işliyor? Türkiye’deki müzik gündemini ne kadar takip ediyorsunuz ve bunu çalma listelerinize nasıl yansıtıyorsunuz?