Paylaş
1990’lı yılların ortasında doğan nesil Z kuşağı olarak isimlendiriliyor. Bu nesil artık 20’li yaşlara geldiği ve iş hayatına giriş yaptığı için Z kuşağı hakkında yapılan araştırmalar son dönemde revaçta. Yeni nesli anlamak, onların beklentileri hakkında fikir sahibi olmak şirketler için büyük önem taşıyor. Bunun ilk sebebi iş gücü olarak önceki nesillere göre daha eğitimli ve zor beğeniyor olmaları. Z kuşağına mensup gençler girdikleri işte bir yılı zor tamamlıyor. Araştırmalar ve istatistikler de bu neslin iş değiştirme oranının çok yüksek olduğunu gösteriyor. Türkiye’de son birkaç yıldır yapılan Universum İdeal İşveren Araştırması’nın 2017 verilerine göre; çalışana yapılan yatırım ve bu yatırımın sürdürülebilir olması üniversiteli gençlerin bir şirketi ideal çalışma ortamı olarak görmesinin en belirleyici unsurunu oluşturuyor. Aynı araştırmada, gençlerin kariyer hedefinde girişimciliğini ve yaratıcılığını kullanabileceği bir iş hayatı istedikleri ortaya çıkıyor. PricewaterhouseCoopers'ın (PwC), gerçekleştirdiği "İşte Milenyum Nesli" araştırmasına göre de yine, Z kuşağı gençlerinin iş hayatından en büyük beklentisinin "öğrenme ve gelişim" olduğu görülüyor. Bu oldukça değerli bir sonuç.
Peki Z kuşağı girişimcilik ekosistemini güçlendirmede nasıl bir potansiyel taşıyor? Öncelikle küçük işletme modelleri modern ekonominin belkemiğini oluşturuyor ve bugünün en genç kuşağı bunun farkında. Büyük şirketlere girip iyi bir maaşa ve iş güvenliğine sahip olabilecekken kendi işlerini kurmak istemeleri ya da gelecek için başarı vaadeden bir start-up’a girmeyi heyecanlı bulmaları da bu nedenle. Bunun yanı sıra, Z kuşağının aileleri de önemli bir destekleyici unsur olarak karşımıza çıkıyor. Ebeveynler girişimcilik için önemli olan yetenek gelişimini teşvik ediyorlar. Daha lise çağlarında, çocuklarının profesyonel bir deneyim kazanmasını istiyorlar. Erken yaşta iş dünyası deneyimi, bu çocuklara ilerleyen yıllarda kendi işlerini kurma konusunda yol gösterici oluyor.
Girişimcilik kolay bir yol değil. Kimi üst kuşaklar gençlerin “start-up” kurma düşüncelerini hayal ya da heves olarak nitelendiriyor. Hatta belki de bu kuşağın girişimciliği kolay yoldan zengin olma metodu zannettiğini düşünüyor olabilirler. Mutlaka tüm gençler, girişimciliğin zorluklarını tam anlamıyla bilmiyor fakat kendilerini geliştirmek zorunda olduklarını iyi kavramış durumdalar. İletişim, finans yönetimi, strateji geliştirme ve ilişki kurma becerileri gibi pek çok beceri ve niteliği geliştirmek için eğitim programlarına katılıyorlar. Z kuşağını bir bakıma şanslı kılan özellik burada yatıyor. Kendini geliştirmek daha önce hiç bu kadar kolay olmamıştı. Özel program ve kaynaklar, network oluşturabilme fırsatları ve tabii ki internet ve sosyal medyanın gücü bu kuşağa güçlü bir girişim ruhu aşılıyor. İnternet üzerinden girişimcilik hakkında profesyonelce hazırlanmış pek çok programa ulaşmak mümkün. Örneğin Google for Entrepreneurs sitesinden farklı sektörlerdeki uzmanların videolarına ulaşabilirler.
Girişimciliğin ülke ekonomisi için taşıdığı değeri daha önce pek çok kez vurguladım. Yurt dışında özellikle de Amerika’da start-up’ların ülke ekonomisindeki büyük payı girişimciliğin potansiyelini gözler önüne seriyor. Türkiye’de ise önemli adımlar atılıyor olsa da daha atılması gereken çok fazla adım var. Üstelik Türkiye’nin genç nüfusu girişim potansiyelini çok daha güçlü bir pozisyona taşıyor. Bunu değerlendirmenin yolları mutlaka bulunmalı.
Paylaş