Paylaş
2. Bursa Gıda Fuarı’nda Gastronomi Turizmi Derneği (GTD) tarafından gerçekleştirilen ‘Globalden Yerele Gastronomi Turizm Paneli’ sonrasında bir araya geldiğimiz Gizem Şalcıgil White, söyleşimizde hiç aklında yokken ABD’nin ilk otantik Türk kahvesi kafe zincirini kurmanın gururunu da yaşadığını anlattı. Şalcıgil White ile tarihi önemini keşfetmesiyle başlayan ve milli bir göreve dönüşen Türk kahvesi tutkusunu konuştuk.
Fotoğraflar: Duygu Özbekçi Milli
- Türk kahvesinin gönüllü elçisi olarak tanınıyorsunuz. Nasıl başladı bu hikâye?
2005 yılında yüksek lisans eğitimi için gittiğim Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye’nin yurt dışında yanlış ve eksik tanındığını fark edince, kendimi dünyada giderek önem kazanan ülke markalaştırma alanında geliştirmeye karar verdim. Türkiye, yabancılarda olumlu veya olumsuz birçok farklı algı yaratıyordu. Amerikalıların çoğu isim olarak bilse bile haritadaki yerini hatırlayamıyordu. Boston’a ilk taşındığımda bir Amerikalının Türkiye’nin Massachusetts eyaletinin neresinde olduğunu sorması belki de hayatımda bir dönüm noktası oldu. Bu nedenle, 2009 yılından beri, bir gastro kültür diplomasisi uzmanı olarak gönüllü şekilde Türk kahve kültürümüzü tanıtıyorum.
20 BİN KİŞİYE KAHVE İKRAM ETTİK
- Tanıtım için nasıl bir yöntem izlediniz?
Bir grup çalışma arkadaşım ile beraber 2009 yılında önce Türkiye’nin ilk dijital kahve evi olan Turkayfe.org isimli sosyal iletişim ağını kurduk. Akabinde Washington DC ve New York’ta çok ilgi gören Türk kahvesi seminerleri düzenledikten sonra, 2012 yılında gönüllü ekip ile beraber kâr amacı gütmeyen ödüllü Türk Kahvesi Kamyonu (Turkish Coffee Truck) projesini başlattım. Altı yıl boyunca, ABD’nin başlıca şehirlerinin yanı sıra, Avrupa ve Kanada’yı şehir şehir dolaşarak 20 binden fazla kişiye Türk kahvesi ikram ettik ve kültürümüzü sevdirdik.
HOŞGÖRÜ VE BARIŞI SİMGELİYOR
- Türk kahvesini seçme nedeniniz neydi?
Türk kahvesini çok severim ve eşsiz lezzetini tek geçerim. İyi pişirilmiş bir Türk kahvesi antioksidan deposudur ve şekersiz içildiği takdirde sağlıklı bir gıdadır. Türk kahvesi kültürüne hayranlığım ve tutkum ise tarihteki önemi ve sosyal yaşamdaki etkisini anlayınca başladı. 500 yıllık kültürel bir mirasımız olan Türk kahvesi geleneği asırlardır hoşgörü, barış ve dostluğu simgeliyor. Bu nedenle yaklaşık 10 yıldır gönüllü girişimci olarak, kültürel diplomasi aracılığıyla Türk kahve kültürümüzü daha etkili tanıtmayı kendime misyon edindim. Yabancı kahve zincirlerinden kahve almak yerine zengin kahve kültürümüze değer vererek tecrübe etmek ve geleneksel şekilde ritüelini korumanın milli bir görev olduğunu düşünüyorum. Bu konuda uzun vadeli başka projelerde geliştirmeye devam ediyorum. Amacım, kahve sohbetleri ile toplumları birbirine yakınlaştırmak ve kahve denilince Türkiye çağrışımı yapmasını sağlamak.
İLK TÜRK KAHVESİ ZİNCİRİ
- Aynı zamanda önemli bir girişimde daha bulundunuz?
Aslında benim aklımda hiç iş açma fikri yoktu. Ancak günde 400 milyon adet kahve içilen ve yıllık kahve ithalatı 4 milyar doları bulan bir ülkede neden havaalanlarında, otellerde, restoranlarda Türk kahvesi içilmiyor diye düşündüm. 2017 yılında, ortaklarım Erdem Uen ve Ahmet Şerif İzgören ile beraber kişisel bütçelerimizle Amerika’daki ilk ve tek otantik Türk kahvesi zincirini hayata geçirdik. Tysons Corner Center gibi önde gelen bir AVM’de Türk kültürünün zenginliğini ziyaretçilerimize aktarmak bizim için büyük bir gurur. Bir anne girişimci olarak diğer kadın girişimcilere destek olma misyonumu da, bu insiyatif aracılığıyla bu yıl franchise vererek başlattık. Bana destek olan herkese teşekkür borçluyum.
MARKA TESCİLİNİ YAPTIRDIK
- Turkish Coffee Lady ünvanı nasıl geldi?
Senelerdir Türk kahvesi kültürünü tanıtmam nedeniyle Amerikalı takipçilerim bana “Turkish Coffee Lady” ismini vermişlerdi. Ayrıca, kültürel çalışmalarımız ABD’nin önde gelen Washington Post gazetesinde geniş şekilde yer aldıktan sonra “Turkish Coffee Lady” bir marka olarak bilinmeye başladı. Ortaklarımla iş modelini tasarlarken Amerikalılara özgün bir hikâye sunmak istedik ve kurumsal markamıza bu ismi uygun bulduk. Şu anda hem Türkiye, hem yurt dışında marka tescilini de yaptırmış bulunuyoruz. Bu bağlamda, Turkish Coffee Lady olarak kahve uzmanı Cenk Girginol’un danışmanlığında hazırladığımız ve “İstanbul” ismini verdiğimiz çok özel bir harmanla kahve pazarına Türk kahvesinin izini taşımaya hazırlanıyoruz.
VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞTILAR
- Girişimcilik hikâyenizde ön yargılarla karşılaştınız mı? Nasıl aştınız?
2012’de ilk kamyon fikrini hayata geçirmeye karar verdiğimde beklemediğim bir baskı ile karşı karşıya kaldım. Çevremdeki çoğu kişi beni vazgeçirmeye çalıştı; “kadın başına nereye gidiyorsun?” dediler ama yılmadım. Tüm olumsuzluklar ve engellere rağmen daha da çok çalıştım ve muhteşem gönüllü bir ekibin desteğiyle hayalimi gerçekleştirebildim. Bütçemiz küçük, ama misyonumuz büyüktü. Sonrasında 2017 yılında iş fikrimi gerçeğe dönüştürmeye çalıştığım süreçte bir göçmen ve kadın girişimci olarak inanılmaz zorluklarla karşılaştım. Ayrıca, o dönem ilk kez anne olmuştum, bebeğime iyi bir gelecek sağlayabilmek için tüm zorlukların karşısında güçlü ve cesaretli durmaya çalıştım. Dedem Vedat Dalokay’in çok önemli bir sözü vardır; ‘Yelkenimizdeki Rüzgârı Çaldılar, Yılmadık’ der. Ben de eğer bir iş tutkuyla ve cesaretle yapılıyorsa başarının tüm zorluklara rağmen geleceğine inanıyorum.
GASTRO DİPLOMASİ PROJELERİ ÖNEMLİ
- Bu süreçte Türk kahvesini tadanlardan nasıl tepkiler aldınız?
Amerikalılar her ne kadar ününü duymuş olsalar da, ikram ettiğiniz zaman çoğunlukla ilk defa içtiklerini, lezzetini keşfettikten sonra da mutlaka evde kendilerinin de kahveyi yapmayı deneyeceklerini söylüyor. Gezici kahve aracı çok ilgi gördü. Özellikle falcılarımız bizimle dolaşırken sıra iki katına çıkıyordu. Ziyaret edeceğimiz noktaları önceden belirleyip açıkladığımız için biz gelmeden insanlar heyecanla varmamızı bekliyordu. Bir günde binden fazla kahve ikram ettiğimiz günler oldu. Tur sırasında karşılaştığımız bir Türk vatandaş da, “Bu araçlardan 20 sene önce bir kaç tane Amerika’da dolaşıyor olsaydı, bugün Türkiye’nin imajı daha farklı olabilirdi’ demişti. Türkiye’nin dünya pazarından daha büyük bir pay alabilmesi için stratejik gastro diplomasi projelerine daha fazla önem vermesi gerektiğini her platformda vurguluyorum.
- Türk kahvesinin yeterince bilinmemesini neye bağlıyorsunuz?
Türk kahvesi 500 yıllık bir milli değerimiz olmasına rağmen, yeterince sahip çıkılmadığı için dünyadaki pazar payı sadece yüzde 10. Hâlbuki dünyanın en eski kahve pişirme yöntemidir ve neredeyse tüm kahve çeşitlerinin temelini oluşturmuştur. Tarih kitaplarının veya tanıtım broşürlerinin satır aralarında hep şöyle yazar: “Kahveyi Avrupa ile Türkler tanıştırdı.” Asıl hikâye bundan sonra başlayacakken biz nokta koymuşuz. Bu kültür mirasımız yurt dışında ünlü kahve zincirlerinde, restoran zincirlerinin menüsünde yer almıyor, kahveye dair kaynaklarda ve sektörde referans kabul edilen kitaplarda tarihteki önemine yer verilmiyor. Aslında bunun nedenini düşünmek lazım. Biz toplum olarak kültürel değerlerimize daha çok sahip çıkarsak dünyaya yayılan kahve zincirleri kurmamız hayal değil.
GURME KAHVE TRENDİ
- Sektörel saptamalarınız, önerileriniz var mı?
Bugun dünyanın kalbine giden yol kahveden geçiyor ve son 5 senedir Amerika’da hızla büyüyen bir gurme kahve trendi var. İnsanlar artık kahve ritüellerini birebir deneyimlemek istiyor. Dünyanın ilk gurme kahvesi olması nedeniyle Türk kahvesi bu trend rüzgarını yakalayıp ABD ve dünya pazarındaki payını artırabilir. Bu konuda ülkemizin önde gelen isimleri ve Türk markaları ile dayanışma içinde Türk kahvesinin eşsiz lezzetini Amerika’nın dört köşesine yayabiliriz. Kahve diplomasisi aracılığıyla yabancı toplumların zengin kültürümüzü daha yakından tanıyıp kültürümüze değer verdiğini birebir tecrübe edindim ve Türk kahvesi kamyonları ile bunu dünyanın her bir köşesine ulaştırmayı hedefliyorum. Çünkü günümüzde başka etnik isimlerle anılan diğer önemli kültürel değerlerimiz lale, yoğurt ve döner gibi Türk kahvesini de kaybetmemiz an meselesi.
TÜRK KAHVESİ İÇİN İMZA KAMPANYASI
- Yakın zamanda bir imza kampanyası başlattınız. Nasıl tepkiler aldınız?
Türkiye’den yeterince dünya markası çıkaramadık diye hep konuşulur, hâlbuki 500 yıllık bir markamız ve dünyayı değiştiren kültürel bir değerimiz var. Bu konuda daha fazla farkındalık yaratmak adına “Türk Kahvesi Dünya Markası Olsun” temalı imza kampanyasını gastronomi uzmanı Cenk Girginol ile beraber başlattık. Change.org üzerinden hazırlanan ve devlet kurumları, özel sektör, üniversiteler, basın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerine bir çağrı niteliği taşıyan kampanyanın hedefi en az 100 bin #DünyaMarkamızTürkKahvemiz hashtagi ile kahve kültürümüzün değerini ve hikâyesini dünyanın her köşesine yaymayı amaçlıyoruz. Toplum olarak kültürümüze sahip çıkmak adına destek vermek isteyenleri kampanyamıza imza atmaya ve paylaşmaya davet ediyoruz.
ALDIĞI ÖDÜLLER
2012 yılında Bridge to Türkiye Fund kuruluşundan da “Spirit of Humanity” ödülünü aldı. 2014 yılında “Gezici Türk Kahvesi Evi” projesinden ötürü İstanbul Turist Rehberleri Birliği tarafından “Kültürel Sürdürülebilirlik” ödülüne layık görüldü. 2015 yılında JCI International tarafından kültür dalında Türkiye’nin “En Başarılı Genci” seçildi. 2017 Mart ayında Turk of America dergisi tarafından “ABD’nin (40 yaş altı) En Etkin 40 Türk Amerikalı Genci”, 2017 senesinde de Washington Türk Amerikan Derneği’nin prestijli “Üstün Toplum Lideri” ödüllerine layık görüldü.
Paylaş