Paylaş
Social Business Global Başkanı İsmail Hilmi Adıgüzel ile kaleme aldığı kitabında da bahsettiği, “Kapitalizmin 2. versiyonu” olarak yorumladığı sosyal girişimcilik üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Aynı zamanda sosyal girişimciliğin ülkemizde daha fazla uygulanmasını misyon edinerek düzenlediği ulusal ve uluslararası etkinlikler ile girişimleri hakkında da bilgi almayı ihmal etmedik.
Sosyal sorumluluk, sosyal girişimcilik ve sosyal fayda kavramları çoğunlukla karıştırılan konular. Aralarındaki bağlantıyı ya da farkı nasıl anlatırsınız?
Sosyal sorumluluk projesi karşılıksız vermekten bahsederken, sosyal girişimcilik hem vermek hem kazanmaktan bahsediyor. En özet bu şekilde ifade edebilirim. Sosyal girişimciliği sosyal sorumluluk projelerinin gelir elde ederek sürdürülebilirliğinin sağlanması olarak düşünebiliriz. Sosyal girişimcilik sosyal faydayı içinde barındırıyor, birbirini destekleyen iki kavramı aslında, aynı amaca farklı yollardan ilerleyen iki arkadaş gibi düşünebiliriz.
Sizin sosyal girişimcilik hikâyeniz nasıl başladı?
Ben İzmir’in ilkler ilçesi olarak bilinen Bergama’da dünyaya geldim. Hiç tanımadığım insanların hayatlarına, olumlu yönde dokunabilmek hazzını yaşamak, benim sosyal girişimciliğe adım atmamı sağladı. Acayip İşler Atölyesi’nde ajans başkanlığı ve marka danışmanlığı yapıyorum. Öncelikle iletişim fakültesinde okuyan öğrencilerin, staj imkânı konusunda yaşadıkları sorunları fark ederek, çözüm bulmak ve mesleki anlamda deneyim elde etmelerine olanak sağlamak adına, 2011 yılında kurduğumuz “genchaber.com.tr” sitesini, sosyal girişime dönüştürdük. Uzun dönem staj yaparak portfolyolarını oluşturabilecekleri bir yapıda kurguladık ve yayın hayatımıza “gençlere özgü tek haber sitesi” olma özelliğinin yanı sıra ikinci anlamı katarak devam ediyoruz.
MANİFESTO KIRILIM YARATTI
Sosyal girişimciliğe ilgi genel anlamda hangi dönemde ivme kazandı?
2019 yılında biz uluslararası Sosyal Girişimcilik Çalıştayı’nı düzenlerken, Amerika›da bulunan Business Roundtable CEO Kulübü, 181 CEO ile birlikte bir manifesto yayınladı. Bundan böyle sosyal fayda bilançolarını da yayınlayarak topluma bu alanda neler yaptıklarını açıklayacaklarını belirttiler. İmza attıkları bu manifesto çok büyük bir etki uyandırdı. Bu sayede tüm büyük firmalar, artık “sürdürülebilirlik raporu” başlığı altında sosyal fayda rekabetine aslında bir anlamda adım atmış oldular. Her yıl yayınlanan raporların, aslında şöyle bir katkısı oldu; toplumun sosyal sorunlarla ilgili direkt yüzleşmelerini ve birleşmelerini sağlamış oldu bir anlamda.
Pandeminin nasıl bir etkisi oldu?
Kapitalizmin sert rüzgârına kapılmış olan toplum, pandemi ile de biraz yavaşladı ve sosyal sorunları deneyimleme şansı bulmuş oldu. Evden çıkamayan insanların, sorun yaşayan toplumların, hayvanların, doğanın farkına varmış oldu aslında. Örneklemek gerekirse, insan nasıl 180 kilometre hızla giden bir araç içinde etrafındaki doğayı, reklam tabelaları gibi şeyleri göremiyor, artık yavaşladığında görülebilir hale geliyorsa biz de aslında biraz yavaşladığımızda sorunları görmüş olduk. Bu sayede sosyal girişimciliğe, sosyal fayda rekabetine, sosyal sorumluluk projelerine çok fazla ilgi arttığını söyleyebiliriz.
SOSYAL FAYDA REKABETİ ÖNE ÇIKTI
Siz de kitabınızda sosyal girişimciliği “Kapitalizmin 2. versiyonu” olarak yorumluyorsunuz?
Endüstri devrimi ile birlikte sadece üretim yapan kazanıyordu. Daha sonrasında rekabet ortamları hızla arttı ve değişkenlik gösterdi. Satış sonrası hizmet rekabeti, ulaşılabilirlik rekabetinden bugün geldiğimiz Endüstri 4.0 ile birlikte bu rekabet ortamlarının birçoğu aslında nihayete ermiş durumda ve yeni bir rekabet ortamı doğuyor. Sosyal fayda rekabetinin, ticaretin en önemli rekabeti haline geleceğini ve kurumsal yapıların sosyal girişimcilikle iç içe geçeceğini düşünüyorum. Ben bu durumu, o sert ve acımasız olarak tanımladığımız kapitalizmin artık biraz daha yumuşaması, revize olması olarak yorumluyorum. Sosyal girişimcilik de tam bu noktada hem sosyal fayda sağlayan hem gelir elde eden bir işletme türü olduğu için, bir önceki versiyondaki o sert tutumu, sosyal fayda sağlayamazsınız sadece çalışmak zorundasınız imajını aslında yıkıyor. İlk versiyonda biliyorsunuz sivil toplum kuruluşları, sosyal fayda sağlar zinhar para kazanamaz; yine şirketler kar elde eder zinhar sosyal fayda sağlayamaz durumdaydı. İkinci versiyonda sivil toplum kuruluşları ve kar odaklı çalışan şirketler aslında birleşiyorlar ve sosyal fayda sağlayan şirketler olarak karşımıza çıkıyorlar.
STK’LAR DA DÖNÜŞÜYOR
Bu süreçte sivil toplum kuruluşları da dönüşüyor aslında değil mi?
Tabii ki, şirketler böyle bir büyük bir değişime girmişken sivil toplum kuruluşları da ikinci versiyona ayak uydurmak durumundalar. Zaten hâlihazırda da yavaş yavaş dönüşmeye başladılar. Önceden SMS’lerle bağış toplayan sivil toplum kuruluşları artık, hediyelik eşya dükkânları ya da direkt ürün, hizmet satarak düzenli bir gelir elde etmenin yolunu arıyorlar. Lösev, Akut ve Kızılay’ı da örnek verebiliriz. Bir markalama çalışması, lansmanla bu pazarı genişletmeye çalışıyorlar. Uluslararası arenada çalışan sivil toplum kuruluşları da aynı şekilde belli ürünler satarak düzenli gelir elde ediyorlar. Yani önümüzdeki süreçte artık sivil toplum kuruluşlarından da daha fazla sosyal fayda sağlayabilmek adına gelir elde eden STK’lar görüyor olacağız.
TÜRKİYE FIRSATLAR DENİZİ
Girişimciler için hep Türkiye fırsatlar ülkesi olarak lanse edilir. Sosyal girişimcilik için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin aslında sosyal girişimcilik için gerçekten çok büyük fırsatlar barındırdığını düşünüyorum. Finlandiya eğitimde fırsat eşitliğini sağlamış en gelişmiş ülke olarak kabul ediliyor, orada bu konu ile ilgili çalışamazsınız örneğin. Ama Türkiye’ye geldiğinizde çalışabileceğiniz bir sürü alan var, size en uygun olanını tercih edip bir girişim ortaya koyabilirsiniz. Dünyanın birçok ülkesinde aslında bu gelişiminizi sürdürebilirsiniz. Çünkü girişimciliğin temeli ve en önemli ayağı var olan sorunu çözmektir. Bu nedenle sorunun bulunduğu bölgeler bizler için birer fırsatlar denizidir diyebiliriz. Türkiye’de de sosyal girişimcilik hayli hızlı ilerliyor. Örneğin İtalya’da sosyal girişimcilik yasası olmasına rağmen 800 sosyal girişimci varken, Türkiye’de yapılan uluslararası araştırmada 900 sosyal girişimci olduğunu gösteriyor. Henüz sosyal girişimcilikte tren kaçmış değil, hızlı ve güzel projelerle ilerleniyor diyebiliriz. Ancak uluslararası arenada da başarılı projelere ihtiyaç var.
BİR KİTABI BAĞIŞLIYORUZ
Kitabınızı yayına hazırlayan “İki Kitap” yayınevi de bir sosyal girişimcilik örneği. Kısaca bahsedebilir misiniz?
İki Kitap Yayınevi›ni eğitimde fırsat eşitliğini sağlayabilmek adına kurdum. Yayınevinde basılan her kitabı, “Birini siz okuyor, diğer bir eşini de sizlerin adına eğitimde fırsat eşitliği sağlanamamış bölgelerdeki kütüphanelere bağışlıyoruz” stratejiyle ikişer adet satıyoruz. Böylece kitap bağışlayıp kütüphanelerin gelişmesine öncü olma misyonu ile kurulan ilk yayınevi özelliğine sahibiz. Bir sosyal girişim olarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş olduk. Sosyal Girişimcilik adına almış olduğum notları ve kaleme aldığım makaleleri bir araya getirerek hazırlanan “Sosyal Girişimcilik güncellenmiş versiyonu ile Kapitalizm v2.0” üçleme serisi de yayınevimizde basıldı.
ULUSLARARASI ÖRNEKLERİ MASAYA YATIRIYORUZ
Sosyal girişimciliğin gelişmesi için farklı etkinlikler düzenliyorsunuz. Bu misyon doğrultusunda çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Ülkemizde ilk kez organize edilen ve 20 ülkeden katılımcının yer aldığı Uluslararası Sosyal Girişimcilik Çalıştayını Temmuz 2019’da İstanbul’da, Uluslararası Akademik Sosyal Girişimcilik Çalıştayını Mersin Üniversitesi ile birlikte 2020 yılında online olarak organize ettik. Her yıl düzenli olarak katılım gösteren ülkelerdeki sosyal girişimcilerin hikâyelerini inceliyoruz ve onları aslında masaya yatırıyoruz. Yine 2019 yılında global girişimcilik haftası etkinlikleri çerçevesinde en fazla etkinlik organize eden kurum olarak, Acayip İşler Atölyesi bünyesinde 7 ilde, 13 girişimcilik etkinliği organize edilmesine öncülük ettik ve bu etkinliklere konuşmacı olarak katıldık. Aynı zamanda üniversiteler, ticaret odaları ve belediyelerle işbirliği halinde sosyal girişimcilik konferanslarını, eğitimlerini Social Business Global olarak organize ediyoruz. Bursa’dan Hakkari’ye kadar sosyal girişimciliği tüm Türkiye’ye anlatmaya devam ediyoruz, hatta temsilcilerimizin bulunduğu ülkelerde de benzer bir şekilde etkinliklerimizi yürütüyoruz.
Paylaş