Meme kanserini düzenli tarama yener

Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Can Başaran, “Meme kanserinde farkındalık için tarama yaptırmayı ihmal edersek, biz hassas davranmazsak; unutmayalım ki kanser ayrım yapmaz, herkese eşit davranır” diyerek muayenenin ve erken tanının önemine dikkat çekti. “Ekim Ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı” sebebiyle bir araya geldiğimiz Op. Dr. Can Başaran, günümüzde hala birçok kadının da korkuları yüzünden hastalığını saklamaya çalıştığını da anlattı.

Haberin Devamı

Meme kanserini düzenli tarama yener
Meme kanseri, kadın kanserleri arasında en sık görülen ve erken tanı ile birlikte tedavi edilebilir kanser cinsi. Her 8 kadından birinin hayatının belirli bir zamanında meme kanserine yakalanacağı bildiriliyor. Her 100 kadına karşılık 1 erkek de meme kanseri tanısı alıyor. Söyleşimizde Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Can Başaran ile meme kanserinde erken tanının önemi ve tedavi yöntemlerini konuşurken, ayrıca meme kanserini yenmiş iki ‘Amazon Kadını’nın da Hürriyet Bursa okuyucularına özel yazdığı mektuplarına yer verdik. İki güçlü kadın mücadelelerini farklı bir bakış açısıyla farkındalık oluşturmak adına kaleme aldı.

Meme kanserinde erken tanı için neler yapılması gerekiyor?
Erken tanı için fiziki muayene, ultrason ve mamografi kullanıyoruz. Ancak şöyle yanlış bir algı var; mamografi 40’lı yaşlardan itibaren başladığı için insanlar zannediyor ki meme kanseri taramaları 40 yaşında başlıyor. Aslında öyle değil. Biz farkındalık için 20’li yaşlardan itibaren kendi kendine meme muayenelerinin yapılmasını, yılda bir ya da iki yılda bir mutlaka hekim muayenesi ve bununla beraber ultrasonu öneriyoruz. Artık taramaları yaptırmak da çok kolay, KETEM’lere (Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi) her yerden ulaşabiliyorsunuz. Keşke dememek, gelecek güzel günleri yaşamak için önce farkında olmak ve tarama yaptırmak gerekiyor.

Haberin Devamı

AİLE HİKÂYESİ VARSA

Meme kanserini düzenli tarama yenerMamografinin 40 yaşında çekilmesinin özelliği nedir?
Aslında bir röntgen filmi, bütün dünyada altın standart çünkü uygulaması kolay bir yöntem. Kısa zamanda daha çok hastayı tarayabiliyorsunuz. Erken yaşlarda meme, emzirme olmadığından doku olarak daha yoğun. Bu durum erken yaşlarda mamografide bazı kitleleri atlama ihtimalini doğuruyor. O yüzden 40 yaşından sonra öneriyoruz. Ancak aile hikâyesi varsa 30 yaşında da mutlaka çektiriyoruz.
Aile hikâyesi olması ya da genetik faktörler hastalığın görülmesinde ne kadar etkili?
Genetik faktörler yüzde 5 ile 12 arasındadır. Meme kanseri olan kadınların yüzde doksanı , “Bizim ailede yoktu, ilk ben de çıktı,” diyor. Yani ailede olması sizde olacağı anlamına gelmediği gibi ailede olmaması da siz de olmayacak anlamına gelmez. O yüzden düzenli kontrol çok önemli.

Haberin Devamı

İYİ ÖRNEKLER ÇOK FAZLA

Bütün kanserler evrelerine göre sınıflandırılıyor. Meme kanserinde erken tanı diyebilmek için evre nedir?
Meme için TNM dediğimiz bir sınıflandırma sistemi var. Tümör çapı 2 santimin altındaysa T1 diyoruz. Bizim de amacımız o tümörleri T1 evresinde yakalayabilmek. Ne kadar ufak olursa koltuk altına gitme ya da başka organa yayılma ihtimali de o kadar düşük oluyor. Sonrasında cerrahisi daha basit ve belki çok ufak tümörlerde hastanın kemoterapi olmasına da gerek kalmayabiliyor.
Tedavi yöntemlerine kısaca değinirsek?
Günümüzden 20 sene öncesine göre çok farklı teknikler ve tedaviler uygulanıyor artık. Eskiden bu kadar tarayamıyorduk, hücre bazında bilmiyorduk, şimdi çok daha iyiyiz. İleri vakalarda zaten direkt ameliyat ile başlamıyoruz artık. Önce kemoterapi ile tümörü, bütün sistemi kontrolü altına alıyoruz. Çok güzel sonuçlar alıyoruz, tümörün tamamen kaybolduğu hastalar var. Hasta için de konforu daha fazla olabiliyor. O yüzden eskisi kadar korkmuyoruz. Meme koruyucu cerrahi ve onkoplastik cerrahi ile iyi örnekler çok fazla. Yaygın tümörlü bazı vakalarda ise bazen mastektomi yani memenin tamamının alınması da yapılabiliyor.

Haberin Devamı

KORKUP SAKLAMAK ÇÖZÜM DEĞİL

Tedavi edilebilir olmasına rağmen bazı vakalarda kadının hastalığını saklaması nedeniyle ilerlediğini duyuyoruz. Arkasında yatan ana sebep nedir sizce?
Meme kanserinin nelere yol açacağını bilmemesi ile birlikte arkasında bilinmeyene duyulan korku da yatıyor. Baktığımızda aile en ufak birim ve bence aileyi ayakta tutan kadındır. Kadın yani ana kiriş yıkıldığı zaman diğerleri de yıkılıyor. Ben kendi adıma kadınların hayattaki her zorluğa karşı daha güçlü durduğunu söyleyebilirim. Bazı hikâyelerde evli kadınlar eşlerinin kendisini terk etmesinden korkarak bunu saklama yöntemine gidiyor. Kadın mücadele ederken erkek bir yerden sonra korktuğu için kaçmayı tercih ediyor. Memeye yüklenen cinsel obje anlamı da var bir yandan. Aslında dünyaya yeni gelmiş bir canlıyı beslediğin süt bezidir. Hayatın içine magazin de girdiğinde ana amaçtan uzaklaşıp, kimseye göstermemek, hastalığını söylememek gibi bir psikolojiye de girenler oluyor. Korkuyla akışına bırakalım bakalım ne olacak düşüncesi oluyor. Öyle hikâyeler var ki tümör dışarı çıkana kadar herkesten saklıyorlar. Kadın ya başına ne geleceğini bilmiyor ya da etrafında kötü örnekler varsa onları dikkate alıyor. Ama unutmayalım ki biz bilinçli olmazsak kanser ayrım yapmıyor, herkese eşit davranıyor.

Haberin Devamı

AMAZON KADINLARI MORAL ETKİNLİĞİDİR

İyi örnekler, motivasyon önemli dediniz. Sizin de bu anlamda geleneksel olarak düzenlediğiniz Amazon Kadınları etkinliğiniz oluyor. Biraz bahsedebilir miyiz?
Öncelikle bu hastalık kimsenin başına gelmesin ama geldiği zaman hayatınız altüst oluyor. Bütün planlar gidiyor, hasta belki kendini o süreçte dünyada yalnız hissediyor. Bu anlamda biz bir moral günü düzenliyoruz. Hastalığı yenmiş ve tedavisi 5,10 ve 15 yılı aşmış hastalarımızı birbirlerini görsünler, hikâyelerini dinleyip moral bulsunlar diye her yıl bir araya getiriyoruz. İnsan beyninin neye muktedir olduğunu bilmiyoruz ama iyileştirici gücü mutlaka var. Bu nedenle bu hastalıkla mücadele ederken canlı örnekleri görmesi, güven duyması çok önemli. Tabii pandemi nedeniyle ara versek de, dünyada bu yönde yapılan tek etkinlik diyebiliriz.

Haberin Devamı

AMAZON KADINLARINDAN MEKTUP VAR

Meme kanserini düzenli tarama yener
“Kazançlar Kadar Kaybedişler de Değerli”

Birdane Acar (44 yaşında, 3 çocuk annesi)
Bursa’da yaşıyorum, alternatif yakıt sistemleri alanında iş sahibiyim. Ailemde daha önce meme kanseri hikâyesi yoktu. 10 yıl önce teşhisim konuldu. Almanya’da doğdum, büyüdüm. O süreçte İtalya’da yaşıyordum ve kontrollerimi yaptırmış olarak Almanya’ya annemi ziyarete gitmiştim. Annemin sağlık kontrollerini yaptırırken tamamen tesadüf eseri kızımın doktorunun adını görünce bir kontrol daha yaptırmak istedim ve ultrasonda bir leke görüldü. Bir ay önce mamografi temiz çıkmasına rağmen, yapılan biyopsi ile kötü huylu bir tümörüm olmuştu. Eşimi aradım ve İtalya’ya keyifli bir yolculukla döndüm. Eşime tedavi sürecimde sen çocuklarla ilgilen bu bana yeter dedim ve Almanya’ya dönüp doktoruma karar verdim. Görüşmemde ‘İki mememi de aldırmak istiyorum, tekrar bu hastalıkla karşılaşmak istemiyorum,’ dediğimde bana psikolog ve rahibi göndermişleri (gülüyor). Değişik korkularım vardı elbette. Çocuklarım için endişelendim, tekrar olursa ya diye düşündüm. Beni ikna ettiler sonunda ve ameliyatta mememin yarısı alındı. Ameliyata gülerek girdim, gülerek çıktım.

HUZURU ARADIM VE BULDUM

Sonrasında en önemli nokta; benim nerede huzur bulduğumla ilgili kısımdı. Önce kendi isteğimle etrafımda birlikte olmak istemediğim insanları temizlemeye başladım. Bu süreçte yanımda olamayan eşimle de ayrılma kararı aldım. Sonra atıma binmeye ağırlık vererek kendimi terapi ettim. Şu anda kızım 21 yaşında, büyük oğlum ise 17 yaşında. Tüm bu korkular içinde 2017 yılında güzellikler getiren oğlum Ateş de dünyaya geldi. Üçüncü kez anne oldum, küçük oğlum da benim için ayrı mucize. Dr. Can Başaran ile de bu süreçte kontrollerim esnasında tanışmış olduk. Hiçbir hastalığın sebepsiz gelmediğini düşünüyorum. Kazançlar, kaybedişler insan hayatında çok önemli, değerli. Erken tanı ise çok daha önemli. 34 yaşında benden kimse istememesine rağmen kendim isteyerek mamografi çektirmiştim. Hala kontrollerimi düzenli yaptırıyorum. Hastalığın ayıbı yok, herkesin başına gelebilir. Memenizin komple alınması da utanılacak bir şey değil. Sonuç itibariyle hayat benim için değişti. Artık kafama fazla bir şey takmadan yaşıyorum, olacağı varsa olsun diyorum.

 “Endişesini paylaştığınızı hissettirin yeter”
8 kadından biri (48 yaşında)
Meme kanserini düzenli tarama yener
Bu hastalığı atlatmış biri olarak kimliğimin bilinmesinin bir önemi yok. Çünkü toplumun bu hastalığa yakalanmış ve atlatmış insanlara bakışına dikkat çekmek istiyorum.
Üç aşamalı anlatmalıyım sanırım. Önce; farkına varamıyorsunuz, çoğu zaman tesadüfler ve kimi zaman da bilinçli kontroller erken tanı almanızı sağlıyor. O güne kadar da bu hastalık sizi hiç bulmaz sanıyorsunuz ama bulabiliyor işte. Tanı sonrası ise tedavi sırasında; durumunuzu öğrenenlerin istisnasız hepsinin (güya!) teselli etmek için söylediği bir cümle var: “Üzülme, artık grip gibi oldu bu hastalık, herkeste var.” Bu satırları okuyorsanız size tavsiyem hastalığa yakalanmış birine bunu asla söylememenizdir. Hastayı aptal yerine koymuş, kendinizi de komik duruma düşürmüş olursunuz. Teselli etmek zorunda değilsiniz. Üzüntü ve endişesini paylaştığınızı hissettirin yeter. Tedavi sonrası, “Ya yeniden olursa!” endişesi de kolay kolay yakanızı bırakmıyor. Bu kez, “Evham yapma, kendini çok fazla dinleme” diyenler çıkıyor karşınıza. Neyi fark ettim biliyor musunuz? Bana bunu söyleyenlerin hiçbiri o güne kadar herhangi bir ciddi hastalık geçirmemiş hatta pek çoğu o yaşına kadar doktora bile gitmemişti.

ÖNYARGI OLUŞUYOR

Tedavi yöntemleri bağışıklık sisteminizi baskılamak üzerine kurulu olduğu için her şey bitip hayata kaldığınız yerden başladığınızda kendinizi hep korumanız, gerekiyor: Enfeksiyondan, yaralanmalardan, zararlı alışkanlıklardan, uykusuzluktan… Gelin görün ki bunları biraz gözlerden uzak yaşıyorsanız, sosyal hayatta karşılaştığınız tutum biraz değişebiliyor. Pek çok insan sizi artık iş görmez kabul ediyor, size karşı önyargı oluşabiliyor. Çalışma yaşamında da öncelikle akla gelen olmuyorsunuz maalesef.

SİZ İSTEDİĞİNİZ İÇİN

Oysa, elbette ki yaşamınızdan taviz vermiyorsunuz. Yine deli gibi çalışıp kavgalar veriyorsunuz, en uzak yerlere tatile gidip dağ bayır tırmanıyorsunuz, uykusuz sabahlamanız gereken günler de hüngür hüngür ağladığınız da oluyor, otobanda hız da yapıyorsunuz, saçınızı da boyatıyorsunuz (uzuyor, sonsuza kadar saçsız kalmıyorsunuz,) bitter çikolata da yiyorsunuz. En önemlisi sevdiklerinizle bir aradayken çılgın kahkahalara çınlatabiliyorsunuz her yanı. Kısaca hayat devam ediyor: Siz istediğiniz için. Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları