Paylaş
Bundan üç yıl önce Asil Özbay ile ilk söyleşimizi yaptığımızda motosikletiyle Kız Kulesi’nden başlattığı dünya turunu, aslında hem kendi iç dünyasında hem de yaşamında mahkûm olmak zorunda kalan kadınlara adamıştı. Mesajını iletmek için gittiği ülkelerde varlığının bile cesaret verdiğine şahit olduğu hikâyeler biriktirdikçe “keşfetmek, dönüşmek ve dönüştürmek” de artık onun yolu oldu. Özellikle kız çocuklarına rol model olmak isteyen Asil ile bu süreçte iletişimimiz hiç kopmadı. Bazen ilham verdiği söyleşilerinde buluşup yarattığı etkiyi birlikte deneyimledik, kimi zaman dünyanın bir ucundayken bizlere ulaştırdığı mesajlarla kavuştuk. Bu kez ise çocuklarla kitaplar arasında köprü olmak için çıktığı Türkiye turu öncesi konuştuğumuz Asil Özbay, “Kitaplar yola geldi” yolculuğunun başlangıç hikâyesini ve hedeflerini Hürriyet Bursa okuyucuları için paylaştı.
2015 yılında başladığınız “kadınlara özgürlük yakışır” mottolu dünya turunda motorunuzla ne kadar yol aldınız? Hedefime ulaştım, diyebiliyor musunuz yoksa devam mı?
Beş yılda 3 farklı kıtada onlarca ülkeye gittim, 250 bin kilometrenin üzerinde yol yaptım. Özellikle Moğolistan ve Nepal hayallerimdeki rotalardan biriydi. Evet, hedeflerime ulaştım fakat daha çok peşinde olduğum şey keşfetmek ve farklılıklarla karşılaşmaktı. Bu yüzden sonsuz bir hedef diyebiliriz. Devam etmesini çok isterim.
Aynı zamanda bir iç yolculuk yaptığınızı da her fırsatta dile getirdiniz. Kendinizde ne gibi değişimler gözlemliyorsunuz?
Geri dönebilmek için uzaklaştığımı ve yola çıktığımı düşünüyorum. Her kat ettiğim rota farklı bir kültüre, farklı bir coğrafyaya doğruydu. Her döndüğümde farklı bakış açılarına sahip olduğumu gözlemliyorum. Bence bu yaşamdaki en kıymetli şey; bakış açımızı farklılaştırabilmek. Kendime ve yaşama karşı daha ılımlı, daha anlayışlı olduğumu ve benden farklı olanı da anlamaya çalışmaktan keyif aldığımı görüyorum.
DUYGULARIN VE PAYLAŞMANIN PEŞİNDEYİM
Sizi çok etkileyen, bir daha gitmeliyim dediğiniz bir yer oldu mu?
Moğolistan’dan çok etkilendim. Ne buldun derseniz hiçbir şey. Fakat o boşluğun içinde uçsuz bucaksız bozkırlarda nefes aldığımı ve sonsuzluğun içindeymişim gibi sürdüğümü hatırlıyorum. Moğol kültürü, insanları bana yeniden şefkati ve yardımlaşmayı hatırlattı. Paylaşmanın hâlâ ne kadar huzur veren bir duygu olduğuna tekrar şahit olma fırsatım oldu.
Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?
Güney Amerika rotasını planlamıştım. Uzun bir yolculuğa da hazırlanıyordum. Fakat hayatta karşıma ne çıkarsa olduğu gibi kabul etmeye ve her zaman farklı bir şekilde de benzer kaynağa doğru akmanın da mümkün olduğuna inanıyorum. Daha çok duyguların peşindeyim. Keşfetmek, dönüşmek ve dönüştürmek benim için esas olan. Bunlara farklı koşullarda da erişebileceğimi biliyorum. Evde kaldığım süre boyunca bol bol okudum bol bol seyrettim. Dostlarıma daha çok vakit ayırdım. Hep uzaklara dönükken yüzüm, bu kez yakınımdaki güzelliklerle zaman geçirmeye fırsatı oldu.
ÇOCUKLAR İÇİN MASAL KAHRAMANI GİBİYİM
“Kitaplar Yola Geldi” projeniz nasıl doğdu?
20 yıldır yollardayım. Birçok farklı ülkede sürdüm. Türkiye’de ise gitmediğim üç beş il kalmıştır. Güney Amerika rotası iptal olunca Türkiye turuna çıkmaya karar verdim. Fakat sürerken de birilerine dokunarak ilerlemek istediğimi düşündüm. Motosiklet kullanan bir kadın olarak gittiğim yerlerde özellikle köylerde, dağ yamaçları, ova gibi yerlerde yaşayanlar iletişime çok açık oluyorlar. Hayranlıkla yaklaşıyorlar. Ve beni ağırlamak bir şeyler ikram etmek istiyorlar. Her seferinde keşke yanımda bir şeyler olsa da ben de onlara bir hediye bırakabilsem diye düşünürdüm. Bir yolculuğumda okuduğum, yanımda taşıdığım bir kitabı köydeki bir kadına hediye etmiştim. Bir hafta geçmeden bana ulaştı ve kitabı okuduğunu, onu hep saklayacağını söyledi. O zaman fark ettim ki kitapları kendi elimle ulaştırırsam, ulaştığım kişiler üzerinde daha etkili olacaktı, özellikle çocuklarda.
Çocuklar üzerinde nasıl bir etki bırakmayı amaçlıyorsunuz?
Kitapları hediye ederek sürmek farklı bir boyut kattı yolculuğuma. Benim hayatımı güzelleştiren ve insanlarla olan iletişimimi güçlendiren şey; geçmişimde kitap okuma alışkanlığı kazanmış olmam diye düşünüyorum. Bir insana verebileceğimiz en kalıcı hediye; faydalı bir alışkanlığı kazandırmak. Çocuklara ulaşmak ve onlara kitap okumanın önemini anlatmak, ikna edebilmek ise benim için çok önemli. Onlara ayrıca kıtalar arası yolculuklar yapan özgür bir kadın olarak tecrübelerimi anlatmayı, ilham olmayı da istiyorum. Çocuklar beni bir masal kahramanı gibi görüyorlar. Büyük bir motor ile gezen, kask, mont, eldiven vs giyinmiş, aslında bu kahraman gibi algıladıkları yansının etkisini de değerlendiriyorum.
'DÜNYANIN EN GÜZEL YÖN TABELASI'
Projenize Mustafakemalpaşa’dan başlamanızın özel bir hikâyesi var mı?
Konu Türkiye ise ve bir rota söz konusu ise bence “Dünyanın en güzel yön tabelası” “Mustafakemalpaşa”dır, bu nedenle o tabelanın önünden başlamak istedim. Geçen sene Nepal’e sürerken tesadüfen fark etmiştim ve video paylaşmıştım oradan. Ertesi gün internette milyonlarca kişiye ulaşmıştı. O günden sonra Mustafakemalpaşa’nın köylerinden yüzlerce insan ulaştı bana ve artık sizde buralısınız, dediler. “Kitaplar Yola Geldi” projesine de başlarken, muhtarlar davet etti ve çok güzel ağırladılar beni. Anlatsam ifade etmem zor. İki gün rüya gibi geçti. Artık Mustafakemalpaşa’nın fahri sakiniyim. Hissettirdikleri duyguların kıymetini bileceğim mutlaka. Diyorum ya yollara çıkınca güzel şeyler oluyor; çünkü yollara ait olduğumu hissediyorum.
Türkiye turunuzda nasıl bir yolculuk planladınız?
Yaklaşık üç ay kadar bir yolculuk planladım. Mümkün olduğu kadar sürmek istiyorum. Yolda şekilleniyor aslında her şey. Yol kendi hikâyesi ile birlikte karşılıyor bizi. Planı da ona bırakıyorum. İkinci durağım Manisa Saruhanlı köyleri oldu. Yolculuğum süresince kitap bekleyen çocuklarla buluşmama yardımcı olan herkese tekrar teşekkür ederim bu vesileyle. Şimdi Akdeniz’e doğru sürüyorum, oradan Doğu’ya ardından da umarım Karadeniz’e...
KİTAPLARINIZI ULAŞTIRIN
Gittiğiniz yerlere kitaplarını ulaştırmak isteyenler sizinle nasıl irtibat kuruyorlar?
Sosyal medya hesaplarından gittiğim güzergâhları paylaşıyorum. Evlerinde özellikle gezi, seyahat ve özgürlük temalı “öylece bekleyen çocuk kitapları” olan arkadaşlar varsa kitaplarını seve seve köylerdeki çocuklara ulaştırabilirim. Bana, asil.ozbay@gedik.edu.tr mail atabilir ya da instagramdan da her an ulaşabilirler. Mutlaka görmelisin, tanıtmalısın dedikleri yerleri de yazarlarsa sevinirim. Gittiğim yerlerde eşlik ederlerse bu mutluluğu birlikte de yaşayabiliriz.
PANDEMİ İLE KOLLARIM BOŞ KALDI
Diğer yolculuklarınızdan farklı olarak zorluklar yaşıyor musunuz?
Hem de çok. Pandemi süreci ile birlikte tabii yolculuğumun şekli de değişti. Ben dokunmayı sarılmayı çok seven biriyim. Ya da sevgimi ifade etme şeklim bu. Ellerim kollarım boşta kalıyor artık. Çok dikkat ediyorum. Maskemi de takıyorum. Eskiden olsa davet edilen evlerde de kalırdım. Hem onların kültürünü aile yapısını da gözlemleme fırsatı bulurdum. Şimdi otellerde, pansiyonlarda daha çok konaklıyorum. Fakat mola verdiğim yerlerde hamakta dinlenmeyi tercih ediyorum.
YAŞAMIN HAKKINI VERMEK İSTİYORUM
Size en sık sorulan sorulardan biri de güvenlikle ilgili oluyor. Maalesef kadına şiddettin gittikçe arttığı bir dönem yaşıyorken, neler söylemek istersiniz?
Dünyaya bir kereliğine geldim ve keşfederek, bir kadın olarak arzu ettiğim gibi yaşayarak hakkını vermek istiyorum bu yaşam hikâyesinin. Evet, birçok coğrafyada özellikle tek başına bir kadın olarak var olmanın zorlukları var ama deneyim konusunda cesaretli olmamız, kendi yolumuzda gitmek için mücadele içinde olmamız gerekiyor her daim. Özellikle kadınlardan yapmak isteyip yapamadıkları şeyler için cesaret aldıklarını yazdıkları mesajlar aldıkça, adım atmalarına vesile olduğum için mutlu oluyorum. Öte yandan güvenlikle ilgili önlemlerimi elbette alıyorum, örneğin yanımda biber spreyi de taşıyorum. Şu zamana kadar olumsuz bir durumla karşılaşmadım ama dikkat etmem gerektiğinin de farkındayım.
Her koşulda engelleri aşmak istiyorsunuz. Aileniz sizi dünya turuna gönderirken yaşadığı endişeleri hala taşıyor mu yoksa rahatladılar mı biraz?
Ailem sanırım alıştı artık. Düşünsenize kızları ülkeden çıkıyor motoruna atlıyor ve dünyanın bir ucuna sürüyor. İran ve özellikle Pakistan çöllerinden sonra bu sene kendi ülkemde sürdüğüm için içleri çok daha rahat. Sadece pandemiden dolayı endişeliler. Fakat çok bilinçli olduğumu ve dikkat ettiğimi biliyorlar.
2017 yılında yaptığımız röportajdan bir kare...
EĞİTİMCİLER DİJİTAL DÜNYADA OLMALI
Spor bilimlerinde akademisyensiniz aynı zamanda, yolculuğunuz boyunca da mesleğinizle ilgili bu alanda bir farkındalık yaratmayı da amaçlıyorsunuz bildiğim kadarıyla?
İstanbul Gedik Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde öğretim görevlisiyim. Yeni dijital dünyaya bir akademisyen olarak kendimce uyum sağlama çabasındayım. Artık öğrenciler her bilgiye internetten ulaşmak istiyorlar. Hatta bilgisayara bile ihtiyaç duymadan, her şey telefonlarında artık. Biz eğitimciler olarak eğer doğru bilgileri erişilebilir kılmak istiyorsak dijital dünyada da var olmak zorundayız. Bu artık kaçınılmaz. Ben de kendi “Spor Bilimleri” alanımda YouTube’da içerikler üretmeyi arzuluyorum bu turumda. Su altı dalışı, yamaç paraşütü, mağaracılık gibi doğa sporları ile başlamayı düşündüm.
Paylaş