Paylaş
Akademik çalışmalarının yanı sıra Bursa kültürüne ışık tutan kitaplarıyla da tanınan Prof.Dr.Necmi Gürsakal ile eğitimden aile yapısına, sosyal ilişkilerden istihdam sorununa kadar geleceğimizi etkileyen “yeni küreselleşme”yi konuştuk. Benim için bu röportajın ayrıca özel bir yanı var ki, o da hem üniversitede hem de yüksek lisansta tez hocamla son 25 yıldaki değişimi ve zamanın ruhunu birlikte yakalama şansını elde edebilmek…
Bundan altı yıl önce sizinle bulut sistemi, büyük veri üzerine yaptığımız röportajdan bu yana hayatımıza inanılmaz kavramlar girdi?
Amerika kıtasının keşfi, İstanbul’un fethi, baskı makinelerinin yapılması, uzayın keşfi, bilişim teknolojileri alanında yaşanan devrim gibi dünya tarihindeki dönüm noktalarında hep “küreselleşme, teknoloji, ağlar ve güç” kavramların etkisi var. Sürekli birlikte ve iç içe geliştikleri için matruşka bebeklerine benzetmemiz doğru olur. Çünkü günümüzde her şey her şeyi etkiliyor ve artık hiçbirinin diğerlerine üstünlüğü yok. Zaman öylesine hızla geçti ve öylesine olağandışı gelişmeler oldu ki, gezegenler arası sınırların aşılması olan “gezegenleşme”ye yaklaşmış durumdayız. Henüz insan başka bir gezegende yaşamasa da geldiğimiz nokta bu. Herhalde Mars’ta birileri yaşamaya başladığında, küreselleşme yerine gezegenleşme kavramı ile ilgilenmeye başlayacağız.
TWİTTER’A TEŞEKKÜR ETTİM
Siz de bu değişimi kitaplarınızla incelemeye aldınız?
Son 10 senedir, ana bilim dalım olan istatistiği biraz kenara bırakıp teknolojiye daldım. Bu kitaptan önce de yapay zekânın bir alt dalı olan makine öğrenmesi kitabını yazmıştım. Bir ders kitabı olması hayaliyle değil tamamen meraktan ve severek başladım. Ama sonra gördüm ki gerçekten bu konuda büyük bir ihtiyaç var. Arkasından sosyal ağ analizi kitabım geldi. İnanılmaz bir tutku oldu, öteki türlü mümkün değil zaten. Bazen eşimden elimde sürekli telefon olduğu için ergenler gibi azar işittiğim de oluyor. Ama ben bütün teknoloji konularını Twitter’dan takip ediyorum. Hatta makine öğrenmesi kitabımda Twitter’a önsözde teşekkür ettim. Çünkü birçok kaynağı oradan buldum. Dijitalleşmeyle birlikte artık kaynak toplamada da korkunç kolaylıklar var.
GERÇEK İLE DÜŞ ARASINDAYIZ
Bu hızla birlikte ders anlatım yöntemleri ve eğitim alan kişilerde nasıl bir değişim söz konusu?
Maalesef eğitim sisteminde bir değişiklik yok ama karşımıza gelen öğrenciler değişti. Artık teknoloji ile çok ilgili ve de çok görseller. Bir noktada hak da veriyorum. Bir şey öğretmek için muhakkak onların yakın olduğu bir bağlantıyı kullanmamız, eğitimin buna göre tasarlanması gerekiyor. Aksi takdirde dikkatleri çabuk dağılıyor. Sürekli aynı görüntüyle bir dersi dinlemeleri çok zor. Derste espri yapardım, şu anda burada bir orkestra olsa ve ben formül yazdığımda ‘bak hoca ne diyor’ diye sizi uyarsa diye. Bunlar sadece bizim sorunumuz değil bütün dünya bunu yaşıyor. Eskiden derslerde yardımcı kitaplar vardı bilirsin. Şimdi YouTube’dan yardımcı videolar kütüphanesi gibi bir şey oluşturabilir miyiz diye düşünüyorum. Neden olmasın birçok kaynak var ama hepsi bir arada kullanabilir bir hale getirilebilir. Ben videoya çok sıcak bakıyorum ve kaynak olarak da kullanmaya başladım. Artık bunları hayal etmemiz, böyle bakmamız gereken bir dönemdeyiz.
Üstelik tüm bu olumlu-olumsuz etkilerden kaçış yok gibi?
Kesinlikle geri dönüşü olmayan bir süreçteyiz. Bir atasözümüz der ki, “Nerde hareket orda bereket.” Bizim için, 60’lı yılların başında ülkemizden işçilerin sınırları aşarak başka bir ülkede çalışmasıyla başlayan küreselleşme, ekonomik güç ve mutluluklara yol açtığı gibi, ailelerin parçalanması ve gözyaşlarına da neden oldu. Yarım yüzyıldır da etkileri hala sürüyor. Şimdiki süreçte tatsız da olsa benim gibi torunlarıyla Skype veya WhatsApp üzerinden, torununun büyüdüğü ülkenin dili ile konuşmak zorunda kalan dedeler, İspanya’da Türklerin olduğu bir fabrikada İbrahim Tatlıses türkülerini ezbere bilen Bangledeşli işçiler… Bütün bunlar bize küreselleşme, teknoloji, ağlar ve gücün hediyeleri!
Günümüz dünyasını anlamak için de aralarındaki etkileşimi anlamamız şart. Eskiye göre insanların, malların, paranın sınırları aştığı; daha çok ve daha hızlı hareket ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Küreselleşme teknolojiyi, teknoloji küreselleşmeyi sürekli kışkırtıyor, tetikliyor ve insanlar gücün maniple edilmiş öyküleri karşısında her geçen gün kandırılmaya hazır hale geliyorlar. Adeta gerçek ile düş arasında yaşıyoruz.
GÜÇ VAR SORUMLULUK YOK!
Diyorsunuz ki küreselleşme ile teknoloji, el ele dünyanın altını üstüne getiriyorlar?
Bu kitapta dünyada neler olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz. Yakın bir gelecekte sağ sol siyasi partilerin yerini, küreselleşme ve teknolojiden yana olan ve olmayan partiler alırsa hiç şaşmayız. Ekonomik sistem küreselleşti ama dünyanın siyasi yapısı ulus-devlet temelinde kaldı. Bu uyumsuzluğun ortadan kalkması da yakın bir geleceğin işi değil. Teknoloji ile büyük güç elde edilmiş ama büyük sorumluluk gelmemiştir. Kitap tamamlanırken, ABD’de Facebook çevresinde bir veri skandalı gelişti. ABD’de 2016 seçimleri ve Brexit oylamasına ilişkin Facebook’tan elde edilen büyük veri ile bir etkilemenin olup olmadığı tartışması, bu kitabın adına en uygun örneklerden biridir. Olay İngiltere ve Rusyayı’da ilgilendirdiği için küreseldir; Facebook ve büyük veri işin içinde olduğu için teknolojiktir; ağlarla ve politik olduğu için de güç ile ilgilidir.
Bu yeni dönemde güç nerede?
Eskiden güç topraklardaydı, kurumlardaydı. Şimdi ise güç, küreselleşme ve teknolojinin yarattığı fırsatlarla ülkelerden şirketlere, şirketlerden ise ağlara doğru kaymakta. “Yeni küreselleşme” adı verilen gelişmelere paralel yeni bir rekabet ortamı, yeni fırsatlar ortaya çıktı. Küreselleşme, teknoloji, ağlar ve güç kavramlarına yakın olanların kazandığı, uzak olanların kaybettiği bir dünyada yaşıyoruz. Artık ağlarla ilgili bir bilim dalı bile var. Yapılan analizlerle ağın belli bir noktasında bağlantılar kurarak istediğimi yaparım demek mümkün. Bireyler ve ülkeler olarak hayatımızı, ekonomimizi, geleceğimizi bunlara göre şekillendirirsek, ancak o zaman kazananlar tarafında oluruz. Özeti budur!
KÜRESELLEŞME URUGUAYLI DAMATTIR!
Kitap içeriğinde gerçek hikâyelerden de yola çıkılıyor?
Başlıklardan bir tanesi de Bitcoin cinayetleridir. Türkiye’de Bitcoin konusunda bir cinayet işlendi biliyorsunuz. Daha çıkalı ne kadar oldu, ne zaman geldi de peşine düştüler? Teknolojinin akıl almaz hızına iyi bir örnektir. Hiçbir dönemde teknolojinin bu kadar çok kullanıldığını görmedim. Her gün bir şeye şaşırıyoruz. Belki sonunda hepimizin işlerini elinden alacak ama onunla da iç içe yaşamadan edemiyoruz. Ama böyle bir hız eğitimi de etkiler sosyal yapıyı da etkiler, etkiledi de zaten!
Belki de istatistikçi olmam nedeniyle sürekli kulak kabartıyor, gözlemliyorum. Teyze pazarda oturmuş telefonda konuşurken WhatsApp’tan atsana diyor artık. Minibüste bilmem kimin kızı İspanya’ya gelin gitti ya da Kosta Rika’dan gelin aldık diyor birileri. Uruguaylı damat Erik Dalı oynadı, olay oldu. Bana göre küreselleşme tam da budur.
DİJİTALLEŞMEYE GEÇ KALDIK
Erken kalkan yol aldı, yetişebilecek miyiz sizce?
Endüstri 4.0 diyoruz, eğitim sisteminde keza çok eksiğimiz var. Dijital konularda, özellikle yazılımda, gerek toplumda farkındalık gerekse üniversiteler olarak çok geç kaldık. Hindistan, Güney Kore kadar atak olamadık bu gerçek. Teknolojinin hızlı olduğu Amerika bile değişimin hızına hazırlıksız yakalandı, insan gücü açığı var. Çünkü teknoloji başka bir insan tipi istiyor. İstihdam meselesi dünyanın her tarafında çok büyük tartışmalara neden olacak bir konu. Öte yandan hiçbir şey güvende değil, her şeyimiz açıkta! İleride ne olacağını da bilemiyoruz.
KONTROLSÜZ BİR GÜÇ
Bilim de çok değişti bu kadar çok veri ortada yokken kuram vardı. Şimdi bu kadar fazla veri olunca, veri öne çıktı kuram geriye gitti Oysa eğitim sisteminde hala kuram ön planda. Ben şu örneği çok sık veriyorum; Google’ın kurucusu olan gençler bugün Türkiye’de herhangi bir üniversitede doktora tezini yapmak için başvursaydı zorluk çıkaracaktık. Çünkü biz de standart şablonlar var ve şunu hipotezin ne diye soruyoruz. Oysa bu çocukların hipotezi yok, bir algoritma yazıyorlar. İddiaları da dünyadaki bilgiye bir düzen vermek! Yaptıkları akla hayale sığmayacak bir iş, veri ürünleri söz konusu. Artık yavaş yavaş aramadan çok öneri sistemine de gidiyoruz. Gömlek aldın pantolon da almak ister misin diye soruyor. Bunu da büyük ölçüde Amazon başlattı. İyidir kötüdür tartışılır! Ama kontrolümüzden çıkan bir güç olduğu kesin!
DİJİTAL ÜNİVERSİTE İÇİN ÇALIŞACAĞIZ
Hal böyle olunca sizde de emeklilik kavramı yok. Yeni kitaplar, projeler var mı?
Kaleme almaya başladığım “Annem, babam ve ben” romanımla birlikte, kafamda kurgusunu tamamladığım işsiz bir tarih öğretmeni gencin sanrıları üzerine bir hikayem var. Öte yandan tüm bu çalışmalarımın sonucunda yeni bir heyecan daha gündemimde. Yakın zamanda hayata geçecek Fenerbahçe Üniversitesi’nde dijital üniversite, dijital öğrenci ve dijital öğretim üyesi planlamaları için görüşmelerimiz devam ediyor. Teknolojinin gerektirdiği şeyleri uygulamaya koyma hayaliyle yola çıkıyoruz. Başarılı olmak için çalışacağız.
KİMDİR?
Prof. Dr. Necmi Gürsakal Bursa doğumlu. Bursa Erkek Lisesi ve Bursa İktisadi İdari Bilimler Akademisi Mezunu. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Anabilim dalı öğretim üyesiyken 2017’de emekli oldu. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Prof. Dr. Gürsakal 1987 yılından itibaren Bursa’da yerel gazetelerde köşe yazısı yazdı. İlgi alanlarında fraktal müzik de olan Prof. Dr. Gürsakal’ın roman, anı, deneme türleri, istatistik, iletişim ve medya konularında çok sayıda eseri var. (Floransalı Karlo (2001), Kum ve Zakkum (2009) adlı romanlarının yanı sıra Yazı Zamanı (1999), Bir yerlere Yağmur Yağmış Olmalı (2004), Benim Bursalarım (2005) adlı anı ve denemeleri yayımlandı. Araştırma inceleme kitaplarından bazıları ise şunlar: “Bilgisayar Uygulamalı İstatistik, Altı Sigma Müşteri Odaklı Yönetim, Sosyal Bilimler Karmaşıklık ve Kaos, Sosyal Ağ Analizi, Büyük Veri, Çıkarımsal İsatistik, İstatistiğin ABC’si, R ile Betimsel İstatistik, Karar Verme, Makine Öğrenmesi ve Derin Öğrenme...”
Paylaş