Paylaş
Fotoğraflar: Duygu Özbekçi Milli
Gazi’nin Stadyumu kitabınız için Bursa’nın futbol tarihine ışık tutan ilk kapsamlı çalışma diyebilir miyiz?
İçerik olarak uzun incelemeler sonrası, Bursa’da 1912-2018 dönemini kapsayan futbolun doğuşu ve yayılış öyküsünü ele aldım. Cumhuriyet öncesiyle başlayan Bursa’nın futbol öyküsünü, unutulmaz futbol oyuncularının yaşamlarını, devrim nitelikli gelişmeleri günümüze kadar belgeleriyle dört bölümde anlatmaya özen gösterdim. İçerikte, bu sihirli oyunda duygu ve amatör bilincin öne çıktığı yıllardan, profesyonel futbol ve 1980 yılı sonrasında ortaya çıkan küresel ya da sektörel futbola kadar gelinceye kadar en küçük bir ayrıntıyı kaçırmamak için büyük çaba sarf edildi. Bu yolculukta ise çok sayıda yol arkadaşım, saygıdeğer konuklarım oldu. Her birine katkılarından dolayı tekrar teşekkür ediyorum.
Kitabın adını koymanızda hangi sebepler etkili oldu?
İki önemli nedeni var. Birincisi sayıları yüzlerle ifade olan Atatürk statlarının birer birer yerlerini yeni isim ve futbol alanlarına, özellikle de arenalara bırakması. Kötü kopya örnekleri ile yeni isimli statlarla futbolsever yerine iddaaseverin mutlu edilmesi amaçlanmış gibi geliyor bana. İkincisi; ilk ziyaretini 17 Ekim 1922’de, yani kentin işgalden kurtuluşundan sadece 40 gün sonra yapan Ulu Önder’in Bursa’ya verdiği önem. Bunun yanı sıra İpekiş gibi örnek bir sanayi kuruluşu ile yan yana tesis edilmesine önayak olduğu bir futbol sahasına cebinden bin liralık bir katkı sunması. Gazi Stadyumu’ndan söz etmek için, bundan büyük bir neden olabilir mi? Benim için en önemli kısmı da şudur; Gazi Mustafa Kemal’in sadece Bursa’da günü, tarihi ve saatiyle izlediği bir futbol karşılaşması vardır.
GERİDE DERİN İZLER BIRAKTI
Nasıl bir öykü içeriyor Gazi Stadyumu?
Soyadı kullanılmadan önce, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında Gazi adını taşıyan sadece iki tesis bulunuyordu. Kastamonu’daki kompleks biçimde düşünülmüş ve uygulanmış ve hala Gazi olarak anılıyor. Bursa’da ise Gazi Stadyumu ismi, soyadı kanunu sonrası Atatürk olarak değiştiriliyor. Ve de adına inkılâp ya da devrim ne derseniz deyin, Gazi’den Atatürk’e dönüşen futbol mabedi, benzeri olmayan gelişmelere de sahne alıyor. Gazi’nin stadyumunda başlayan bu muhteşem öykü nice başarılar ve şampiyonluklarla doluydu. Bu süreçte doğal olarak üzüntülü anlar da vardı. Gazi Stadyumu da 3 Haziran 1932 günü başladı yaşamına, bir fani gibi 27 Aralık 2015 tarihinde noktaladı. Geride bizlerde bıraktığı derin izler kaldı.
FUTBOLUN İÇİNE DOĞDUM
Kitabınızın kapağında babanızın da yer aldığı çok özel bir fotoğraf var. Sizin futbol tarihiniz de böyle başlıyor aslında?
Evet, 10 Ocak 1955 yılı Pazartesi günü şu anda atıl durumda olan Memleket Hastanesi’nde doğmuşum. Babam Hüseyin Kemankaş pazar günü annemi hastaneye yatırdıktan sonra, Merinos formasıyla Bursa Atatürk Stadı’nda maça çıkıyor. Gözü de sürekli stadın güneyinde yüksekçe bir bölgede heybetle yükselen hastanede, sanki görecekmiş gibi. Omuzlarında Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası’nda ilk kez üçüncülük getiren takımın oyuncusu oluşunun sorumluluğu var. Ve önemli bir nedene karşın mesleğini sürdürerek maçını oynuyor. Yani ben aslında futbolla sonradan tanışmadım, direkt içine doğdum.
Futbola dair ilk hatıralarınız neler?
Babam antrenörlük de yaptığı için, dört-beş yaşlarımdayken Talimhane isimli semt sahasının kale arkasında top toplamaya başladım. Yedi yaşındayken Atatürk Stadyumu’nun soyunma odasına girip, soğuk havalarda üşümemek için sürülen kapsülin kokusunu almıştım. Doğduğum mahallenin kulübü Türkiye Şampiyonluğu olan Güvenspor ile Hisar semtinin ekibi Pınarspor karşılaşmasını hatırlıyorum. Babam beni tribüne oturtmuş, ekmek içi köfte almıştı, elime verip görevinin başına dönmüştü. Ve de henüz Bursaspor kurulmamışken, sekiz yaşımı doldurduğum 1963 yılının soğuk bir kış gününde Atatürk Stadı’nın kapalı tribünde ilk resmi futbol karşılaşmam; Sümerbank kuruluşunun iki takımı Merinos-Beykoz arasındaki maçı izlemiştim.
İLK FORMAMIZI FANİLADAN YAPTIK
İlk formanızı hatırlıyor musunuz?
İlkokul beşinci sınıftaydım, mahalle maçları yapardık arkadaşlarla. Babam futbolcu olmasına rağmen o kadar kolay değildi bir forma alabilmek. Herkes evinden uzun kollu fanilalar aşırmıştı. Evimizin üst tarafında bir futbol sahası ve kullanılmayan bir su deposu vardı. Onun üzerine çıkmış, tanesi 25 kuruştan aldığımız yeşil toz boyaları su dolu leğene dökmüştük. Fanilaları boyayarak güneşte kuruttuk. Bir arkadaşımızın ablası da numaralar dikti. Evdekilerin haberi olduğunda azarı işittik tabii ama devam ettik (gülerek). İlk yeşil-beyaz formamızı öyle yapmıştık.
FUTBOL YAŞAMIN KENDİSİ
Doğumu ile futbol maçı arasında doğrudan bir ilişki olan size, futbolun gerçekte ne ifade ettiğini mutlaka sormak gerekiyor?
Futbol her türlü ilgiye, yarattığı parasal kaynağa, milyarlarca insanın desteğine karşın, bana göre kendini yeterince ifade edemedi bugüne kadar. Futbol gerçekte bir uğraş mı, eğlence mi, sektör mü ya da yaşamın tam anlamıyla kendisi mi diye sorarsak; benim favorim yaşamın kendisi olur. Strateji doğrultusunda hareket, yardımlaşma, zorluklarla savaş haksızlıklara karşı duruş, zaferin sevinci, yenilginin kederi, bir grup ile bütünleşme ve 90 dakikayı grup ile birlikte yaşamadır. Çoğu kez bir maç, bireyin yaşama biçimi olarak önümüze çıkar. Bunları beceremeyenlerin yaşamı sürdürmesi ne kadar zorsa, futbolun ifade ettiği değerler de aynı oranda gerçekçi. Simon Kuper,‘futbol asla futbol değildir’ tezini ortaya koyarken neyi kastetmiş olabilir bilinmez. Bilinen odur ki; futbol 90 dakikalık bir süre içinde, yaşamın her evresinin süratle gerçekleşmesidir. Ya da en azından ben böyle kabul ediyorum.
FUTBOL TOPU BURSA’DA
Bursa’nın futbol topuyla ilk tanışması ne zaman oluyor?
Futbol tarihçisi gazeteci yazar Cem Atabeyoğlu’nun iddiasına göre Fenerbahçe ve Türk futbolunun unutulmaz ismi 1898 doğumlu Zeki Rıza (Sporel) 1912 yılında sadece 1 yıl için Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nde okumaya gelirken yanında futbol topunu getirir. Bursa’nın futbolla tanışması bu olayla gerçekleşir. 1998 yılında bir toplantıda Atabeyoğlu’nun şahsıma yaptığı bu bilgilendirmeden daha somut bir gelişmeye, yazar Mehmet Yüce’nin Osmanlı Melekleri kitabında rastlıyoruz. Araştırmaya dayalı metinde Spor Alemi mecmuasından derlenen bilgilerde, Bursa’da futbolun ilk defa mekteplerde başladığı ve 1913 yılında mektepler arası gayrı resmi ilk şampiyonluğu kazananın Darülmuallimin, 1914’de ise Bursa Mekteb-i Sultani’nin olduğu yer alıyor. Bu tarihten sonra harb dolayısıyla intizamlı bir futbol oyunundan söz edemeyiz. 1920 senesine kadar Bursa’da bir futbol ligi teşkilatı tesis edilmemiştir.
Savaş döneminde profesyonel olarak olmasa da yapılan maçlardan örnekler var kitabınızda?
Evet, Bursalı bir muhabirin aynı mecmuada aktardığı bilgiler arasında zaman zaman şehirde oluşturulan karma takımların İngiliz ve Hintlilerden oluşan takımlara karşı futbol maçı yapmaları dikkat çekicidir. İlk ihtimal, Çanakkale savaşları sonrası İngiliz birliklerinde yer alan ve esir alınan Hintli askerler olabilir. İkinci olasılık ise Bursa’nın ve dolayısıyla Mudanya’nın işgali sırasında, gemilerle gelen İngiliz birlikleri içindeki Hint asıllı askerlere karşı maç yapıldığı sonucunu çıkarmak mümkündür. Bundan da önemlisi Bursalı sporcu gençlerin, önce Çanakkale sonra da Kurtuluş Savaşı’nın gereği diğer muharebelere katılarak şehit olmaları ve bu yüzden yerlerini yeni gençlerin alması zorluğunun da belirtilmesidir.
KALKINMA İÇİN SPOR KULÜPLERİ
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde sporla ilgili nasıl bir yorumda bulunursunuz?
Kaynaklardan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda, o dönemde Türkiye geneli ve Bursa’daki spor kulüpleri hakkında kesin bir yargıya varmak mümkün. Cumhuriyetin ilk yıllarında kalkınma, kültürel gelişim ve spor, devlet mekanizmasının bizzat yürüttüğü ve destek olduğu alanlar. Kamu eliyle kurulan spor cemiyetleri, bu nedenle müzik, edebiyat ve kültürel faaliyetleri de kapsayacak biçimde örgütlenmişler. Topyekun kalkınma için genç nüfusun eğitimi bir anlamda spor kulüplerinde vücut buluyor. Halkın ve dönemin önemli grubu Esnaf ve Sanatkârlar sonraki yıllarda bu alanlarda daha da etkili oluyor.
EFSANELER VE YILDIZLAR
Kitapta efsaneler ve yıldızlarla ilgili özel bir bölüm de bulunuyor. Sizin için ayrıca özel bir anlamı olmalı?
Futbol yorumcusu ve araştırmacı yaşlıysa duayen olur, futbolcu oynadığı dönemde taraftarın kafasında derin izler bıraktıysa o da efsane diye anılır. Bizim gibi olayı yakından izleyenlerin birtakım kriterleri vardır. İyi futbolcu, centilmen sporcu, futbol cambazı, istikrar abidesi gibi. Gelmiş geçmiş çok sayıdaki futbolcuyu, bazı özellikleri ve yaptıkları ile de bir başka yere koyarsınız. Yıllarca ben de öyle yaptım ve o isimlere kitapta da yer verdim. Ayrıca Türkiye’de profesyonel futbolun başladığı 1951 yılından Bursaspor’un kurulduğu 1963’e kadar, çok sayıda futbol yıldızı geldi geçti. Bir bölümünü anlatılanlardan tanıdığım bu centilmenler, eski kuşakların hafızalarında derin izler bıraktı. Babam dâhil olmak üzere içlerinden bir bölümü ile belgesel projesi için 2002 yılında söyleşi yapma olanağı bulabildim. Bu futbol yıldızlarının önemli bir bölümü, kitap hazırlığı yaptığım günlerde hayatta olmadığı için merhum gazeteciler Aykan Uzoğuz ve Enver Ayhan’ın birlikte yazdığı “Hey Gidi Günler Hey” kitabındaki söyleşilerden alıntı yapabildim. Benim için çok kıymetli olduğuna inandığım bu içten söyleşiler de dilerim gelecek kuşaklara ışık tutar.
İsmail Kemankaş Kimdir?
1955 yılında Bursa’da doğdu tüm öğrenim hayatı Bursa’da geçti. 1979 BİTİSA mezunu. Amatör olarak futbol oynadı, A diplomalı futbol antrenörü. Sürekli sarı basın kartı gazeteci ve Spor Yazarı. 1992 yılında Bursaspor Sen Çok Yaşaile futbol araştırmalara başladı. Birkaç kez Bursaspor tarihini yazdı. Dünden Bugüne Bursaspor, Yeşil Beyaz Devrim, Bursa’da Futbol Zamanı ve Osmanlı’dan Günümüze Bursa’da Sporgibi yayınlanmış kitapları bulunuyor. Son çalışması derin bir araştırma ve yılların birikimi ile Gazi’nin Stadyumu adı ile Bursa futbol tarihine içeriyor.
Paylaş