Paylaş
Macera türündeki son kitabı “Günlükte Saklı Sırlar” için bir araya geldiğimiz Yeşim Saygın, insanın giderek kendi dünyasının renklerini soldurduğunu ifade ederken, çocuk edebiyatının iyileştirici gücünden yetişkinlerin de faydalanması gerektiğini söyledi. Saygın, röportajımızda çocukluk yıllarındaki yeşil Bursa’nın yazarlığında cesaretlendirici ve ilham verici bir rolü olduğunu da belirtti.
Çocukluğunuzun Bursa’sını ve kitaplarla ilk tanışıklığınızı dinlemek isterim öncelikle?
Çocukluğum, 70’li yılların Bursa’sında, anneannemle dedemin evinin her türlü meyve ağacı ve çiçeklerle kaplı gizemli bir ormanı anımsatan bahçesinde ya da sokak aralarında arkadaşlarımla hayali maceralar peşinde koşarak geçti. Başını benim çektiğim küçük bir çetem bile vardı. Durum böyle olunca dizlerimde de onur nişanesi gibi taşıdığım yeni bir yara belirirdi her gün. Kitapları görünür kılan sihirli el ise babamındı. Edebiyata âşık, eve sürekli yeni kitaplarla gelen, bir yandan çayını yudumlayıp bir yandan aklı ve ruhuyla satırlar arasında coşkuyla dolaşan babama… Ona o kadar özenirdim ki. Henüz okumayı bilmediğim yaşlarda ileride okumam için çocuk kitapları alır, adlarını söylerdi. Benimse iştahım kabarır, sabırsızlığım artar, okuyamadığım için bozulurdum. Bunlar içinde, adı da kapağındaki resim de beni büyüleyen “Yaşasın Pablito”, okumayı söktükten sonra kendi seçimimle okuduğum ilk çocuk romanı olmuştu.
ÇOCUK KİTAPLARI UMUT DEMEK
Çocuk edebiyatı alanında ilerlemeye nasıl karar verdiniz?
Çocuk kitapları her şeyden önce umut demek, içimizdeki gücün farkındalığı demek. Yazmanın ötesinde çocuk edebiyatının rengârenk vadilerinde dolaşmayı, keşfetmeyi, o sınırsız tılsımlara tanık olmayı çok seviyorum. Çocuk kitaplarındaki iyileştirme gücü, tam da kendimizi çaresiz hissettiğimizde bize verdiği yeniden başlama enerjisi, başka bir alanda bulması son derece zor olan, nadir bir değer. Bu yüzden çocuklar kadar yetişkinlerin de çocuk edebiyatından kocaman yudumlar almalarının, yaşama sevinçlerini şahane bir şekilde parlatacağına inanıyorum.
Peki, çocuklar nasıl bir okuyucu kitlesi? Bu alanda yazar olarak yol almanın zorlukları var mı?
Çocuklar için yazmak muhteşem. Çünkü okuyucunuzun hayal gücü yetişkinlerinki gibi kilit altına alınmış değil. Kitabı okurken satır aralarında yazarın bile fark etmediği yeni katmanlar keşfediyorlar, öyküyü adeta yeniden yazıyorlar, çoğaltıyorlar. Bir de çocukların sevdiğini ya da sevmediğini açıkça bildiren hesapsız, içten tepkileri var ki yine çocuk kitabı yazmanın en güzel yönlerinden biri. Çocuk edebiyatında yol almayı aslında zorluk değil de önemsenmesi, hassasiyetle üstünde durulması gereken noktalar demek daha doğru olur sanıyorum. Çocuğun yaşına, algısına, psikolojine göre yazmak, dil zenginliği ve edebi lezzeti yüksek tutmak, öğretici olmaya çalışarak ders veren ve çocuğu okumaktan soğutan anlatımlardan uzak durmak çocuklar için yazmanın en özen gösterilmesi gereken yanları.
DİJİTAL KUŞATMA ALTINDALAR
Kitaplarınızda hikâyelerin genellikle 2000’li yıllardan önce geçtiğini görüyoruz. Geçmiş zamanı kullanmanızdaki öncelikli sebep nedir?
Öykünün geçmiş bir zaman diliminde yaşanması, günümüzde dijital kuşatma altında çocukların kaçırdıkları daha doğrusu yaşama şansı bulamadıkları çocukluklarına bir köprü uzatma, o köprüden yürüyüp geçtiklerinde görecekleri içlerindeki asıl çocukla tanışmaları için seçtiğim bir yol. Tüm çocukların olanağını buldukları zaman kendi yarattıkları serüvenleri yaşayan, ağaçlara tırmanan, ekranı değil arkadaşının muzip sesini takip eden, biraz afacan biraz çekingen ama hep dopdolu bir çocukluk yaşayacaklarını ve bundan sonsuz bir haz alacaklarını öngörmek hiç zor değil. Kitaplarım aracılığıyla onlar için bu dünyayı biraz da olsa gerçek kılmak istiyorum.
KÜLTÜREL HAFIZA BİR GÜÇ
Unuttuğumuz ya da unutturduğumuz hangi değerleri kitaplarınız aracılığıyla iletiyorsunuz?
Günümüzde özellikle teknoloji alanında yaşanan gelişmeler merdivenin tek tek basamaklarını çıkmak şeklinde değil on merdiveni üst üste koyup üstünden zıplamak şeklinde ilerliyor. Artan trafik işten ya da okuldan dönüşlerde evde geçirdiğimiz zamanı iyice kısıtlıyor. İşte tüm bunların ortasında insan kendine, ailesine, arkadaşlarına aslında hayatın en önemli noktalarına karşı istemeden de olsa duyarsızlaşıyor, sevginin anlamını hatırlamıyor ve pek çok güzelliği fark edemiyor. Bizi yeniden ışıl ışıl ve insanca olana yaklaştıracak güç; toplumsal hafızamız, kültürel hafızamız ve gelişmiş bir eğitim sistemidir. Gerçek uygarlığın hür bilinçli, duyarlı, eğitim ve sevgiyle donatılmış bireylerle var edilebileceğine inanıyorum. Kitaplarımın da temelinde yatan, göze sokmadan sadece lezzetini hissettirmeye çalıştığım unutmamamız gereken temel noktalar bunlar.
YAZARLIĞIM ANNELİĞİME DESTEK OLDU
Bir kızınızvar. Onu büyütürken duyduğunuz hassasiyetleriniz yazarlığınıza da yansıdı mı?
Kızım şu anda 21 yaşında. Arkadaşım, canım, bazen bebeğim bazen akıl hocam. Yazarlıkla anneliğin benzer noktaları var aslında. İkisinde de önünüzde yepyeni bir proje var. Çocuğa da kitaba da bir noktaya kadar müdahale edebiliyorsunuz, belli bir aşamadan sonra her ikisi de öykülerine kendilerine uygun şekilde devam ediyorlar. Sizin tüm yapabildiğiniz bu öyküye tüm birikiminizi katmak. Kızım çocukluğunu 2000’li yıllarda yaşadı yani o da kısıtlı bir çocukluk geçirdi. Ben de elime geçen her fırsatta kızıma o çok sevdiğim, özlemle hatırladığım ve kitaplarımda sözünü ettiğim çocuk dünyasını taşımaya çalıştım. Tabii ben de kendisine katılmaktan, biraz haylazlık yapmaktan geri durmadım.
PANDEMİ TUHAF BİR ÖĞRETMEN
Zorlu bir pandemi sürecinden geçerken, hem ebeveynlere hem çocuklara neler tavsiye edersiniz?
Pandemi hepimizi derinden etkileyen, sağlam sandığımız kökleri söküp atan, yaşamlarımızı sorgulamamıza yol açan, çoğunlukla olumsuz olsa da bazı noktalarda kulağımızı bükerek bize hatalarımızı gösteren, daha kıymet bilir hale getiren tuhaf bir öğretmen oldu. Özellikle kentte yaşayan çocuklar zaten küçücük dairelere hapisken, görünmez iplerle bağlanıp neredeyse kıpırtısız hale geldiler. Belki ileride çocuklarına anlatacakları, gerilerde kalmış, savaşılıp kazanılmış bir dönem olacak bu süreç ancak şu anda bütün ağırlığıyla sırtlanmış durumdalar. Yetişkinlerse çocuklarının bu dönemi çok etkilenmeden atlatması için büyük çaba harcıyorlar. Bu seyirde kitapların huzur veren, kaygı gideren, rahatlatan, neşeyle dolduran, mücadele etmeyi ve vazgeçmemeyi işaret eden dünyası dışarıdaki ürkütücü tabloya karşı yaşama gücünü beslemenin en önemli araçlarından biri bence. Özellikle çocukla birlikte okumanın, öyküyü tartışmanın, aile içi paylaşım ve kenetlenmeyi arttırmasının yanı sıra hem ebeveynler hem de çocuk için sağaltıcı olacağına içtenlikle inanıyorum.
EN BÜYÜK KEYFİM ESKİ OYUNCAKLAR
Siz özellikle yaşamda nelerden besleniyorsunuz, keyif alıyorsunuz?
Bu noktada hobilere de değinmek isterim. Özellikle böyle hırpalayıcı zamanlarda ayakta kalmak için en güzel desteklerden hobiler. İster çocuk ister yetişkin olsun, bir hobiyle uğraşırken insanın kendi dünyasında mutlulukla, keyifle var olduğuna, birçok olumsuzlukla çok daha kolay baş edebildiğine kendimden de çevremden de şahidim. Söz hobilerden açılmışken, eski oyuncak koleksiyonumun yaşamımın ve yazarlığımın en besleyici dallarından biri olduğunu söylemek isterim. Varlıklarının benim bir parçam olması, onlarla ilgili araştırma yaparken duyduğum heyecan, bulduklarımla hissettiğim coşku ve sevinç tartışmasız en büyük keyiflerimden.
FARKLILIK YAŞAMIN SÜRPRİZİ
Son kitabınız Günlükte Saklı Sırlar’dan bahsedelim biraz. Okuyucularınızı bu kez nasıl bir macera bekliyor?
Günlükte Saklı Sırlar’da farklı olmanın bireye getirdiği sıkıntıları, farklı olanın diğerlerinde uyandırdığı korkuları sineztezik bir çocuk üzerinden anlatmak istedim. Çocukluktan yetişkinliğe geçtikçe ne yazık ki kendinden farklı olana karşı korku da büyüyor çünkü farklı olan bireyleri yeni bir bakış açısı geliştirmeye zorluyor. Oysa farklılık, kişisel ve çevresel dünyamızı geliştiren, yepyeni renklere bürüyen yaşamın en sürprizli hediyelerinden. Böylesi hassas bir konuya bir serüven kitabında sinestezi aracılığıyla dokunmak bana eğlenceli ve hoş bir yaklaşım olarak geldi. Sinestezi iki duyuyu aynı anda algılamak demek. Kitabın kahramanlarından Arya’da olduğu gibi bir ses duyduklarında aynı anda görme duyuları da devreye girer ve sesin rengini görürler. Ya da bir yiyeceği tattıklarında aynı anda ses duyuları da devreye girer ve yiyeceğin sesini duyarlar. Kalemin çikolata tadında olması, beyazın tarçın kokması, fa notasının üçgen şeklinde, 5 sayısının kırmızı renkte görünmesi gibi örnekler verilebilir. Sinestezi türleri çok çeşitli ama bence müthiş bir özellik. Tarihte birçok sanatçının, tanınan kişinin de sinestezik olduğu bilinmekte. Yazar Vladamir Nabokov, müzisyen Franz List, bilim insanı Nikola Tesla gibi.
SINIRLAR ÇİZMİYORUM
Kitaplarınızda Bursa’ya da özel bir macera yer alacak mı? Varsa yeni projelerinizi de öğrenmek isteriz?
Bursa kitaplarımın içinde hep var aslında. Adı geçmiyor çünkü yer adı kullanmamayı, sınırlar çizmemeyi tercih ediyorum. Ancak yeşil Bursa’nın, Bursamın çocuk ruhumun filizlenip dallarının yetişkinliğe ve yazarlığa uzanmasında cesaretlendirici, hayal dünyamı besleyici tarifsiz büyük bir rolü var, dolayısıyla Bursa her satırdan bana gülümseyen hınzır bir ilham perisi gibi. Öte yandan şu sıralar yeni bir dosya üstünde çalışıyorum, daha çok düşünüyorum yani epey uzun bir yolun başındayım. Umarım dilediğimce ilerleyerek, öyküyü ve kahramanlarını ete kemiğe bürünmüş olarak karşımda bulabilirim. Bu keyifli röportaj ve içten yaklaşımınız için çok teşekkür ederim.
Kimdir?
Bursa doğumlu Yeşim Saygın Armutak, İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden mezun oldu ve Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde doktora çalışmasını sürdürdü. Şiirleri ve düzyazıları Varlık, Milliyet Sanat, Cumhuriyet Kitap ve Hürriyet Gösteri gibi dergilerde yayımlandı. 1996 yılında Yaşar Nabi Nayır İlkgençlik Ödülleri’nin Dikkate Değer Şiir Ödülü’nü kazandı. Çocuklar için yazdığı ilk romanı Hayaletli Gölün Çocukları’nı (2005) Mızıkacı (2005) izledi. Bataklığın Kıyısındaki Ev (2007), yayımlandığı yıl ÇGYD (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği) tarafından Yılın En İyi Çocuk Romanı Jüri Özel Ödülü’ne değer görüldü. Baykuş Yemini (2012) adlı çocuk romanıyla da dikkati çeken yazarın son romanı Günlükte Saklı Sırlar (2021). Saygın, eşiyle birlikte Bodrum’da yaşıyor; bir kızı var.
Paylaş