Paylaş
Çok değil bundan bir ay önce, evden çıkmak çok zordu benim için. Rüzgar ağlar, bacaklarıma yapışır, kucağıma tırmanır bırakmak istemezdi. Artık alıştı. O minik elini sallıyor, hızlı bir öpücük gönderiyor, “baaaa, baaa” diyor ve kapıyı suratıma kendi kapatıyor. Kapının arkasında öylece kalakalıyorum! Durumum o kadar fena...
Kapıyı suratıma yedikten sonra hayatımın en büyük ikilemini yaşıyorum. Bir tarafım her şeyi bırakıp evde kalmamı söylüyor, diğer tarafım gitmenin doğru olduğunu. Kapıya kulağımı dayadığımı, asansörün önünde dakikalarca durduğumu biliyorum.
Her şeyi bırakan arkadaşlarım var. Çocuğu olduktan sonra çalışmaya ara verdiler. Ve o aranın sonu hiç gelmedi. Çocuklar okula başladıktan sonra anladılar yaptıkları hatayı... Bunları biliyorum. Ama yine de Rüzgar’ın en kıymetli zamanlarını kaçırdığım için tarifi mümkün olmayan bir vicdan azabı çekiyorum.
Deneyimli annelere hep aynı soruyu soruyorum: “Bu yetersizlik hissi hiç geçmeyecek değil mi?” Hep aynı cevabı alıyorum: “Hiç!”
Ağzına giren her lokmanın sorumlusu benim ya, onun için seçtiğim peyniri bile kırk kere sorguluyorum. Sebzesindeki kabak, meyvesindeki armut hormonlu değildir inşallah diye dua ediyorum. Elimden başka ne gelir? Sözde hepsinin üzerinde organik diye etiket var ama bu devirde buna ne kadar güvenilir bilmiyorum. Sonra oyuncaklar... Ne kadar gerekli? Köylerdeki çocuklar iki taş, iki sopayla oynarken 12-18 ay zeka geliştiren oyuncaklara gerek var mı? Topu delikten geçirdiğinde sevinmeli miyim gerçekten? Üstüne basınca meee’leyen plastik kuzulardansa, canlı kanlı kuzuları görmesi gerekmez mi?
ADETA HAYVANAT BAHÇESİ
Bu sonuncu sorudan sonra gittik Zekariyaköy’deki Göçmen’s Ranch Binicilik Tesisleri’ne... Dışarıdan sadece binicilik tesisi gibi görünüyor. Ama içinde şahane bir hayvanat bahçesi barındıyor. Sahibi; Tarihi Sarıyer Muhallebicisi’nin de sahipleri olduğu için kahvaltı muhteşem. Zaten hayvanat bahçesini bir tek kahvaltıya gelen konuklar gezebiliyor.
Rüzgar’ın sadece kitaplarda va oyuncaklarda gördüğü koyunla, kuzuyla, keçiyle, inekle karşı karşıya geldiği anları anlatamam. Şaşkınlıktan ağzını kapatamadığı hatta ağzından suların aktığı oldu. Heyecandan eli kolu hiç durmadı. Yer yer çığlık atıp bağırdı, yer yer kıkır kıkır güldü. Benim için paha biçilmezdi. O gün kendimi azıcık da olsa yeterli hissettim.
Çiftlikte 250 adet büyükbaş, 300 baş koyun ve keçi ağırlıklı küçükbaş hayvan var. Bunlar süt ihtiyacını karşılamak için arazi içinde bakılıyor. Ayrıca çeşitli kümes hayvanları, geyik, lama, devekuşu, flamingo, sülün, turna, buflon ve kameron koyunları, cüce keçiler, sürüleri koruyan safkan kangal köpekleri ve değişik köpek cinsleri bulunuyor. 110 adet at da cabası.
Sordum Irish, Draugh, Pony, Shetland, Arap ve Safkan İngiliz yarış atları varmış. Açık ve kapalı 2’şer manej amatör ve profesyonel binicilere açıkmış. Bu pazar programınız yoksa Göçmen Çiftliği’ni bir düşünün, olur mu?
Paylaş