Öpmeli mi öpmemeli mi

Çocuğunu dudağından öpen anne babalardan mısınız? Peki bunu yaparken sizden öğrendiğini başkaları üzerinde uygulamasını göze aldınız mı? Dudaklarınızın onun için yeteri kadar temiz olup olmadığı sorusuyla hesaplaştınız mı?

Önce bir itiraf: Oğlumu dudağından öpüyorum. Çünkü dayanamıyorum. Gıdısıyla, kafasıyla, eli, ayağıyla, yanağıyla, çenesiyle yetinmeye çalışıyorum ama günde bir iki kere hızımı alamayıp dudağına bir öpücük konduruyorum. Hatta burnumu ağzına yaklaştırıp süt kokan ağız kokusunu içime çekiyorum.
Hayatımdaki en derin nefeslerinden birini alıyorum burnum onun ağzına yapışıkken. Sonra üzülüyorum, pişman oluyorum. Kendi dudaklarımın onun için yeteri kadar temiz olmadığını düşünüyorum. Günde otuz kere diş fırçalıyorum ama yetmeyeceğini biliyorum.
Psikiyatrist Sabri Yurdakul da bu konuya olumlu yaklaşmıyor. Telefon açıp sordum. “Bence çok mahsurlu, bebekler anne-babalarından öğrendiklerini direkt uygularlar” dedi. Haklı. Uyguluyorlar da. Arkadaşımın üç yaşındaki oğlu Ömer bu yüzden yuvadaki bütün kızların dudağına yapışıyor.

O DA BAŞKASINI ÖPERSE PANİKLEMEK YOK

Bu noktada yapılması gereken, Ömer arkadaşlarını dudağından öperken telaşlanmamakmış: Dr. Yurdakul şöyle anlatıyor: “Bebekler büyükleri taklit eder, onlar ne yapıyorsa aynısını yapmaya çalışır. O yüzden onlara karşı davranışlarımızda çok ama çok dikkatli davranmalı, sonradan telaşa düşeceğimiz hareketlerden uzak durmalıyız. Örneğin bir yaşındaki çocuğumuzu kız ya da erkek arkadaşıyla dudaklarından öpüşürken gördüğümüzde paniklemeyecekseniz, yavrunuzu dudağından öpmeye devam edebilirsiniz. Ama dudaktan öpüşmenin, hele hele aynı cinsi dudaklarından öpmenin yanlış bir davranış olduğunu bilmeyen çocuğunuza kızar, onun bu davranışından dolayı telaşlanırsanız işte bu noktada yanlış başlar. Unutmayın bu hatayı siz başlattınız. Bebekleri dudaklarından öpmek onların da bu davranışı bizimle ve yaşıtlarıyla sürdürmelerine neden olur. Onlar, ‘Ben yaptım sen yapma’yı anlayamaz.”
Buraya kadar benim cephede her şey okey. Rüzgar’ı dudağından öperim. Gidip başka kızları öperse paniklemem. Hatta hoşuma gider. Göbeğimi tuta tuta gülerim. Ne de olsa erkek annesiyim. Bu konuda bencilim. Bunları Yurdakul’la da paylaşıyorum. Ve hevesimi kursağımda bırakacak açıklamalar yapıyor: “Bebeklik çağında tensel uyarım çok önemlidir. Ağız ve dudaklar bu dönemde çok hassastır. Hoşlarına gidecek, davranışı sürdürmek isteyeceklerdir. Engel olmak kolay olmayacaktır. Ve herşeyin temelinde bu uyarılma meselesi yatacaktır. Bebekleri dudaklarından öpmenin bir başka mahsurlu yönü de öpme esnasında ona nefesimizi iletmek ve farkında olmadan mikrop bulaştırma riski yaratmak. Bu dönemde vücut dirençleri düşük olacağı için hastalık riski artacak ve bu da sağlık problemleri yaratacaktır.”
Şimdi şapa oturdum. Uyarılma dedi, mikrop dedi, hastalık dedi ben bittim. Peki kendime nasıl engel olacağım? Olamazmışım gibi geliyor. Siz bebeğinizi dudaklarından öpmeden durabiliyor musunuz?

BU HAFTA NE ÖĞRENDİM?

Annelik bu. Bırakın haftayı, her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz. Bu hafta bakın neler öğrendim:
* Rüzgar 11. aya girmek üzere. 11. ayın emme, çiğneme, ısırma ayı olduğunu anladım. Dördüncü ayından beri her şeyi ağzına götürüyordu ama şimdi başka. Direkt ısırıyor. Biberonun emziklerini çiğnemekten bir hal oldu. Dedesinin burnunu ısırdı. Her kucağıma aldığımda ısırdığı için omzum çürük içinde.
* Yazı geçirdiğimiz site tam bir çocuk cenneti. Plaja indiğimde 200’e yakın çocukla karşılaşıyorum. Rüzgar gibi 10,5 aylık olan beş bebek var mesela. Bir taraftan çok benziyorlar. Aynı sesleri çıkarıp, aynı hareketleri yapıyorlar. Ama diğer taraftan çok farklılar. Rüzgar’ın sekiz dişi olmasına rağmen meyveleri ısıra ısıra yiyemiyor ama Elif alttaki iki dişiyle her şeyi çiğneye çiğneye yiyor. Maşallah diyorum. Bunun tamamen annenin cesaretiyle ilgili olduğunu anlamış bulunuyorum.
* Bebeklerin süt dişlerini de temizlememiz gerektiğini bu hafta öğrendim. Hayır diş macunu ve diş fırçasıyla değil. Ilık suya batırılmış bir tülbent yardımıyla silerek. Böyle yaparsak biberon çürüğünün önüne geçiyormuşuz.
* Bu haftanın favori sebzesiyse benim için brokoli. Bir araştırmaya göre brokoli en az sarımsak kadar bağışıklığı güçlendiriyor ve antibiyotik etkisi yapıyormuş. Bağırsakları da mis gibi çalıştırıyor. Daha ne olsun.
Yazarın Tüm Yazıları