Yedi yaşına kadar sallanarak uyuyan arkadaşım var. Şimdi 27 yaşında ama “Bir sallayan olsa hayır demem, çok da hoşuma gider” diyor. Bebeğini battaniyede, çarşafta hoplatanlar, evin orta yerine hamakla salıncak arası garip şeyler kuranlar, çocuğunu ilkokula kadar ayakta sallayanlar tanıyorum. Atmıyorum, gelin tanıştırayım!
Rüzgar, bebek arabasından başka bir yerde uykuya dalamıyor. Sabah, öğlen, akşam fark etmiyor en az yarım saat, en çok bir buçuk saat (bu rekor her an kırılabilir) arabayı ileri geri yapmak gerekiyor. Geceleri saatte bir uyanıp, sallanmak istiyor. Bazen kucakta, bazen ayakta, bazen yattığı yerde pışpışlıyorum tekrar uykuya geçiyor. Bazen bunların hiçbiri işe yaramıyor. Gözlerini boncuk boncuk açıyor ve parmağıyla bebek arabasını işaret ediyor: “Hadi anne, antin kuntin işler yapma, yatır beni, ileri geri yapmaya başla” demek istiyor. Çaresiz yatırıyorum. Bir an evvel dalar umuduyla kemerleri bağlamıyorum. Aklım sıra derin uykuya geçtiği an kucaklayıp yatağa geçireceğim. Arabada uyumasına sinir oluyorum çünkü. Ama ne mümkün? Yatakla araba arasında mekik dokuduğum zamanlar başlıyor. Rekorum sekiz. Her defasında daldı zannedip yatağına yatırıyorum, anında hacıyatmaz gibi dikiliyor. Ağlamak istiyorum. Ağlayamıyorum. Meğer hiç yalnız değilmişim. Çocuklarını sallayarak uyutan, uyutmak zorunda kalan bir dolu anne varmış, yeni öğrendim. Rüzgar’ı sallayarak uyutuyorum diye kime söylesem karşımdakinden benzer bir itiraf geldi. Kendi olmasa bile yakın arkadaşı, kuzeni, ablası benim gibiydi. Birbirimizi büyük bir anlayış ve sükunetle dinledik. Sanki bizler çok gizli bir cemaatin birer üyesiydik! Yaptığımız şeyin doktorlar tarafından hiç onaylanmadığını biliyoruz ama vazgeçemiyoruz. Bir taraftan kendi çocuğumuza zarar verme ihtimalini sindirmeye çalışıyor diğer taraftan bunun onun için iyi olduğu masalına kendimizi inandırmaya çalışıyoruz. Çaresiz olduğumuzu düşünüyoruz. Bağımlıyız aslında. Adsız Alkolikler gibi, Adsız Çocuklarını Sallayan Anneler Derneği kurulamaz mı?
HİÇBİR ZAMAN UYUYAN BİR BEBEK OLMADI
Peki bu hale nasıl geldik? Kendi hikayemi anlatayım. Oğlum hiçbir zaman uyuyan bir bebek olmadı. İki aylık bebekti, en fazla bir saat uyanık kalabileceği zamanlarda, akşam üstü altıdan gece ikiye kadar sekiz saat uyanık kalabiliyordu. Uyanık, mutsuz, huzursuz ve ağlayan bir bebek oluyordu. Ben de uyumasına yardımcı olmak için kucağımda uyutmaya başladım. Annemin “Ver ayağıma iki dakikada uyutayım” tuzaklarına hiç düşmedim. Çünkü aklım sıra kucağımda, onu sallamıyordum, kendimi sağa sola döndürüyordum. Ne fark varsa? Dokuz aylık olana kadar bu böyle sürdü. Sonra Rüzgar on kiloyu geçti. Bende ne boyun kaldı, ne de bel! Bebek arabasına bu sayede bulaştık. Bulaşmaz olaydık. Ama artık bu gidişe bir son vermeye karar verdim, bir uzman yardımı aldım. Rüzgar’ı kaptığım gibi bebeklik dönemi, okul öncesi ve ilkokul çağı çocuklarını tanıma ve özelliklerine uygun yönlendirme, sorun çözme, bireysel ve grup çalışmaları konusunda uzman psikolog Layza Ovadya’ya gittim. Layza net konuştu: “Bu iş ağlatmadan olmaz. Çünkü 13 aydır alıştığı şeyi ortadan kaldıracağız, ağlayacak ama vazgeçecek. Ben yatağına koyup odadan çıkma taraftarı değilim. Terk edilmişlik duygusunu yaşatmak çok tehlikeli olabilir. Bebek arabasında değil, yatağında uyumasını öğreteceğiz ama yavaş yavaş ve yanında olarak. İlk önce gündüz uykularından başlayalım. Uykuya daldıktan sonra yatağına geçirelim. Yatağında uyanmaya alışsın” dedi. Rüzgar gündüz uykularının tamamını (günde iki kere birer saat) arabada geçiriyordu. İlk öneriyi yapabildik. Daldıktan 15 dakika sonra yatağa alıyor ve bir saat kesintisiz yatakta uyuyor. Şimdi sıra geceye geldi. Kendimi hazır hissettiğimde, Rüzgar tam uykuya dalmak üzereyken arabadan kaldırıp yatağa koyacağım, ağlasa da yanında olacağım. Ellerini tutacağım, sırtını pışpışlayacağım ama kaldırıp tekrar arabaya koymayacağım. Bakalım becerebilecek miyim?