Paylaş
90'ların sonunda ilk cep telefonları piyasaya çıktığında zaten sınırlı sayıda olan tüm modelleri, hepsinin kısa yollarını filan ezbere bilirdim.
Zaman zaman fişi çekme ihtiyacı hissetsem de teknolojiyle içli dışlı olmayı genel olarak hâlâ çok seviyorum. İşimin de gereği olarak, telefonlar, tabletler, dijital abonelikler vs. hayatımın olmazsa olmazları.
Bu vazgeçilmezler arasında son yıllarda öne çıkan ise adım bileklikleri. Önce sadece fitness odaklı bir ürün olarak girdiler hayatıma, sonra akıllı saatlere doğru ilerledim. (Hatırlayan vardır, insülin direnci yazısında ilan-ı aşk etmişliğim de var bu aletlere.)
Fakat iki hafta kadar önce okuduğum bir haber biraz kalbimi kırdı. Neden mi?
Efendim, Stanford Üniversitesi'nden bazı bilim insanları, piyasadaki 7 farklı fitness bilekliğinin sonuçlarını laboratuvar verileriyle kıyaslayarak ne kadar güvenilir olduklarını görmeye çalışmışlar. (Markaları buraya yazmıyorum, az çok tahmin edebilirsiniz.)
31 kadın ve 29 erkeğe aynı anda birden fazla bileklik takılmış. Denekler koşu bandında ve kondisyon bisikletinde çalıştırılmış. Ya da sadece dinlenmeye alınmış. Sonra da bilekliklerden alınan rakamlar "altın standart" olarak bilinen EEG sonuçları ve indirekt kalorimetri (nefesteki karbondioksit ve oksijen miktarına bakarak enerji tüketimi ölçümü yapılan bir metot) sonuçlarıyla karşılaştırılmış.
Sonuçta bileklikler kalori tüketimini ölçme/hesaplama konusunda sınıfta kalmış. Öte yandan kalp atış hızını hesaplama konusunda beklenenin çok üzerinde bir başarı sergilemişler.
Araştırmanın yazarlarından kardiyovasküler tıp profesörü Euan Ashley, İngiliz The Guardian gazetesine, "Cihazların kalp hızı ölçümleri bizde memnuniyetle karışık bir şaşkınlık yarattı. Aynı şekilde kalori tahminleri konusunda da memnuniyetsiz bir şaşkınlık yaşadık. Sonuçlar o kadar tutarsızdı ki..." diyerek durumu özetlemiş.
Kalp atış hızında en düşük hata payı yüzde 2'yken, en yükseği yüzde 6,8 olarak tespit edilmiş. Kalori tüketiminde ise en düşük hata payı oranı yüzde 27,4'ken, en yükseği yüzde 92,6 olarak ölçülmüş. (Sonuçlardaki bu hataların cihazın algoritmasından kullanıcıların cinsiyeti ve yaptığı egzersiz türüne kadar çok farklı değişkenlerden kaynaklanabileceğini belirtiyorlar.)
Ashley, bileklik kullanıcılarını cihazlarına bu oranları akılda tutarak yaklaşmaları yönünde uyarıyor. Yani "Sabah spor yaptım 300 kalori yaktım, buna göre öğlen bol bol yiyebilirim" dediğinizde aslında çok doğru bir karar vermiyor olabilirsiniz.
Öte yandan yine Ashley'e göre, bilekliğinizi çöpe atmak için de çok erken. Zira fazlasıyla tutarlı olan kalp atış verileri sağlıklı yaşam hedefleriniz için çok faydalı olabilir.
Bu arada 2 yıl süren ve sonuçları geçen yıl yayımlanan bir başka araştırma da bu bilekliklerin kullanıcılarını motive etmekte ve kilo vermelerini sağlamakta iddia edildiği kadar etkili olmadığını göstermişti. Zira bileklik kullananlar kollarındaki cihaza karşı olması gerekenden daha fazla güven duyuyor, bir başka deyişle kendi iradelerini o cihaza ipotek ediyordu. "Ama" diyordu araştırmacılar, "bu demek değil ki söz konusu cihazlar kilo kaybını desteklemiyor. Bu cihazların en önemli faydası kapsamlı zayıflama programlarına katılamayan kullanıcılarla diğerleri arasındaki farkın kapanmasını sağlaması".
Peki, siz ne diyorsunuz? Para tuzağı mı, mucize icat mı? Kullandıysanız bu bilekliklerle ilgili deneyimlerinizi aşağıda yorumlarda herkesle ya da e-posta yoluyla benimle paylaşır mısınız?
Paylaş