İşyerlerinden geç vakitte çıkmış, evlerine doğru yalnız başına yürüyen kadınlardı hepsi. Elleri naylon çorapla bağlanmış şekilde bulundular.
Tecavüze uğramışlardı ve hiçbirinin ayağında, ayakkabısı yoktu. İlk saldırının üzerinden 20 yıl geçti. Ama fail bir türlü bulunamadı. Ta ki bir kadın, kırmızı ışıkta durmayıncaya kadar.
Hepsi, gece vakti, çalıştıkları yerlerden çıkmış, evlerine doğru tek başına yürüyen genç kadınlardı. Hepsinin ayağında çok yüksek topuklu ayakkabılar vardı. Elleri naylon çorapla bağlanmış şekilde bulundular, tecavüze uğramışlardı ve hiçbirinin ayağında, ayakkabısı yoktu.
Kadınlar, siyah kar maskeli, siyah elbiseler giymiş birisinin, arkadan yanaşarak onları hareketsiz hale getirdiğini hatırladılar. Saldırılar dört yıl sürdü ve hep aynı yöntem kullanıldığından, failin aynı kişi olabileceği düşünüldü. "Düşünüldü" diyorum, çünkü sadece bir tek olayda vajinal yayma alınmıştı ve mikroskop camının üzerindeki kadın hücreleri, erkek sperm hücrelerine oranla öylesine fazlaydı ki, o günkü koşullarda, bu karışımdan, saldırganın birkaç sperm hücresini ayırıp incelemek olanaksızdı.
İlk saldırıdan bu yana 20 yıl geçti. DNA inceleme yöntemleri gelişti. Tecavüze uğrayan yüksek topuklu genç kadınlar unutulmadı. Mikroskop camındaki ayakkabı fetişistinin birkaç sperm hücresi, FISH adlı bir yöntemle (Fluorescent In Situ Hybridisation) yeşile boyanabildi. Yine yeni bir yöntem olan lazer mikrodisseksiyon sayesinde DNA profili elde edildi.
Bu arada, İngiltere’de 1995’te kurulan dünyanın ilk DNA veri bankası büyüdükçe, büyümüş, 4 milyon kişinin genetik bilgisini kapsar hale gelmiş ve ayda 3 binden fazla suçluyu yakalatır olmuştu. Tüm çözülememiş olaylarda yapıldığı gibi, ayakkabı fetişistinin DNA profili de zaman zaman bankada arandı, tam olarak örtüşenine rastlanmadı. Ta ki bir kadın, kırmızı ışıkta durmayıncaya kadar.
KIRMIZIDA DURMAYAN KIZ KARDEŞ
2006 baharıydı. June Lloyd, arkadaşlarıyla keyifli bir akşam geçirmiş, biraz da fazla içki içmişti. "Bu yolda çevirme yoktur" diye düşündü ve arabasını kullanmaya karar verdi. Gerçi çevirme yoktu ama, trafik ışıkları vardı ve genç kadın, ışıkların sarıdan kırmızıya döndüğünü fark etmedi. Az ötede durdurdular, bir alete üflettiler, alkolü yüksek çıktı, ceza kestiler ve "Lütfen ağzınızı açar mısınız" dediler "DNA profiliniz için örnek alacağız."
Bir hafta sonra bayan June Lloyd, sabah kahvesini içiyordu ki, kapı çaldı. Karşısında bir kadın polis durmaktaydı. "Affedersiniz" dedi dedektif Sue Hickman, "Yıllar önceki bir seri tecavüzcüyü arıyoruz. Ulusal veri tabanımızda suçlunun DNA profiline tam uyanına rastlamadık, ancak sizin profiliniz, onunkine çok benziyor. Biz de suçlunun, bir yakınınız olduğunu düşündük. Acaba erkek kardeşiniz var mı?"
Dedektifin elinde, kadınlı erkekli 43 kişinin adı yazılı bir liste vardı ve o sabah kapısını çaldığı bayan Lloyd, listenin üstten 3. sırasındaydı. Ulusal veri tabanında, ayakkabı fetişistine ait DNA profilinin tam olarak uyuştuğu biri bulunamayınca, kısmen uyuşanlar bir yana ayrılmıştı ve listedekiler, onlardı.
"Var" diye yanıtladı kadın "Ama James’in mutlu bir evliliği, iki çocuğu var. Üstelik çevresinde çok sevilen ve gayet iyi kazanan bir işadamıdır, kimsenin ırzına geçmiş olamaz." "Siz lütfen haber verin" dedi polis ve gitti.
TORBALARDAKİ ÇORAPLAR
James Lloyd, 49 yaşındaydı, Dearne Valley Printers Ltd adlı baskı hizmeti veren, dijital fotoğrafları basan, fotokopi çeken bir şirketin yöneticisiydi. Kız kardeşi kendisini arayıp dedektif Hickman’ın ziyaretinden söz edince, önce babasını aradı, yıllar önce suç işlediğini, polisin kendisini yakalamak üzere olduğunu söyledi, çocuklarına bakmasını rica etti, ardından kendini asmaya kalktı, oğlu tarafından kurtarıldı.
Polis, James Lloyd’un işyerinde, anahtarı sadece kendisinde bulunan bir kapı, kapının ardında bir sürü siyah torba, torbaların içinde de, yüzden fazla naylon çorap ve bir o kadar, farklı boyda, farklı renkte, kimi giyilmiş, kimi yeni, kadın ayakkabısı buldu. Hepsinin topukları çok ince ve çok yüksekti.
James Lloyd’un DNA’sı, 20 yıl önceki ayakkabı fetişistinin DNA’sı ile tam olarak örtüştü, 17 Temmuz 2006 günü, 1983 ile 2004 arasında 4 kadının ırzına geçtiğini, ikisine teşebbüs ettiğini ve ayakkabılarını hatıra olarak sakladığını kabul etti, diğerlerini reddetti. 2006 Eylül’ünde, ömür boyu hapse çarptırıldı. Cezası 2007 ortalarında neredeyse yarıya indirildi.
50 YIL GERİYE GİDİYORLAR
Şimdilerde İngiliz polisi, 5-6 yıllık dilimler halinde geriye doğru gidiyor ve öncelikli olarak çözemediği cinsel saldırıları yeniden araştırıyor. Halen 1988-1983 aralığındalar ve ulusal DNA veri tabanlarında, saldırganlara ait DNA’nın kısmen uyduğu kişileri arıyor, yani "aile taraması" yapıyor, daha sonra her biriyle tek tek görüşüyorlar. Şimdilik, bu zaman dilimindeki 450 faili meçhulden 42’sini çözmüş durumdalar. Aralarında, mezara girmiş olanlar bile var. İngilizler, 1959 yılında dek geri gidecekler. Daha geriye gidememelerinin nedeni basit, çünkü Adli Bilimler Servisi’nin elinde daha eski biyolojik delil bulunmuyor.
Amerikalı savcı ’Ben de isterim’ diyor
Bir süredir, birçok Amerikalı savcı, Colorado Eyaleti’nin Denver kenti bölge savcısı Mitchell Morrissey gibi, elindeki yetkilerin azlığından yakınıyor ve faili meçhulleri aydınlatabilmek için İngilizlerin olanaklarına sahip olmak istiyorlar. Çünkü Morrissey’in çözemediği üç ırza geçme olayı var. Her üçünde, saldırganın DNA profiline ulaşılmış. Bu profiller ne eyaletin, ne de Federal Soruşturma Bürosu FBI’ın veri tabanındaki profilleri tutmuş ama, her biri, hüküm giymiş birer kişinin DNA profiliyle kısmen uyuşmuş. Kısacası, aynısı yok, benzeri var. Bu nedenle savcı, aydınlatmaya çalıştığı saldırıları gerçekleştirenlerin, mahkumların yakın bir akrabası olduğuna kuvvetle inanmış. Ancak FBI, tam bir uyum olmadığı sürece, eyaletler arası DNA bilgisi alışverişine izin vermediğinden, bu mahkumların adlarına bir türlü ulaşamamış.
ADALET BAKANI VERMEM DİYOR
Savcı Morrisey, aylarca uğraştıktan sonra, 2007 Temmuz’unda gerekli izni aldı ve Colorado eyaletinde gerçekleşen üç cinsel saldırının faillerine ait DNA bilgilerinin, tam olarak değil ama, çok büyük ölçüde uyduğu üç mahkumun hangi eyaletlerde olduğu bilgisine ulaştı. Hiç kuşkusuz savcı, Amerikan cezaevlerinde yatanların yarısının, ailesinde bir suçlu daha bulunduğunu gösteren istatistiklerden haberdardı ve eyaletindeki saldırganların, bu mahkumların kardeşi ya da ağabeyi olma olasılığı yüksekti. Bu iznin, Colorado’ya sağladığı bir ayrıcalık şeklinde yorumlanmasını istemeyen FBI, bundan böyle federal veri tabanlarında kısmi profil aranıp aranamayacağı ve profilin kime ait olduğunun bilgisinin verilip verilmeyeceği kararını, eyalet yönetimlerine bıraktı.
Morrisey’in peşinde düştüğü mahkumlardan biri, halen Kaliforniya’da ve cezaevinde. Ancak savcı bu kez başka bir engelle karşı karşıya. Çünkü Kaliforniya eyaleti Adalet Bakanı Edmund Brown, bu isteği mahkumların kişilik haklarına aykırı buluyor, sadece onu değil, ailesini de korumakla mükellef olduğundan bahisle, bilgi vermiyor. İki eyaleti karşı karşıya getiren bu durum, ABD’de bir ilk, ancak kesinlikle sonuncusu değil.
HA OTO PLAKASIHA İNSAN DNA’SI
Halen pek çok Amerikalı hukukçu, Edmund Brown’un ve FBI’ın artık geçmişte kalan politikasını destekliyor ve DNA bilgisi arşivlenen mahkumların, zaten ömür boyu, bir anlamda "genetik gözetim" altında tutulduğunu ve insan haklarının ihlal edildiğini, buna bir de, oğlu, kızı, babası, anası cezaevinde diye hiç suç işlememiş aile bireylerinin katılmaması gerektiğini savunuyorlar.
Buna karşı olanlar, basit bir örnek veriyorlar. "Kazaya karışmış ve kaçmış bir otonun sadece rengi ve plaka numarasının iki hanesi hatırlandığında, nasıl o renkte ve o iki sayıyı içeren plakalı otoların sahiplerini araştırıyorsak, aynı şekilde, genetik bilgisi kısmen tutan kişileri de araştırabilmeliyiz. Üstelik bunlar, kazaya karışıp kaçmış sürücüler de değil, yakalanıncaya dek, çocukların, kadınların ırzına geçmeyi sürdürecek, hatta öldürecek kişiler."
Hukukçulara göre, bütün kabahat, DNA analizlerini yapan ve ulusal veri tabanında tam bir uyuma rastlamadığında, işgüzarlık yapıp kısmi uyum bulma gayretine giren laboratuvarcılarda. "Aynısı yok, benzerini verelim" demeseler ve ulaştıkları bilgiyi polise ya da savcıya bildirmeseler, kısmi uyumdan kimsenin haberi olamaz.
GERÇEK FAİLİN BULUNMASINI 19 YIL BEKLEDİ
Geçen aya kadar, kısmi uyumlarda eyaletler arası bilgi paylaşımına izin vermeyen FBI, zaten eyalet içi uygulamalara karışamıyordu. 23 yıl önceki bir cinayetin aydınlatılması da, haksız yere suçlananla gerçek katilin, aynı eyalette oturmaları sayesinde mümkün olabilmişti.
Deborah Sykes’ın, Kuzey Karolina’daki The Sentinel gazetesinde editör olarak işe başlamasının üzerinden, sadece beş hafta geçmişti. Genç kadın, 10 Ağustos 1984 sabahı, otomobilini, gazetenin 500 metre ötesine park etti ve yürümeye başladı. Biri arkasından saldırdı, çimenlerin üzerine sürükledi, ırzına geçti, 16 kez bıçakladı, teki, kalbine saplandı.
Bir ay kadar sonra 17-18 yaşlarında bir zenci yakalandı. Olay yerinde parmak izi yoktu, kanı yoktu, kadının üzerindeki sperm, kan grubunu tutmuyordu, buna rağmen Darryl Hunt yargılandı, 1985’te editörün ırzına geçmek ve öldürmekten, ömür boyu hapse mahkum oldu.
On yıl sonra spermin DNA analizi yapıldı, elde edilen profil, Darryl Hunt’ınkini tutmadı, yargıç, yine de katilin o olacağını düşündü ve tekrar demir parmaklıklar arkasına gönderdi.
Aradan 9 yıl daha geçti. Kriminal laboratuvar çalışanı bir uzman, spermin DNA profilini, bu kez Kuzey Karolina eyalet DNA veri tabanında aradı. İşte o zaman garip bir şey oldu. Gerçi profilin tam olarak uyduğu kimse yoktu ama, profil, mahkum Anthony Brown’unkini kısmen tutuyordu. Durumu, amirlerine bildirdi.
"Belki de bir erkek kardeşi var" diye düşündüler. Brown’un bir değil, tam 11 erkek kardeşi vardı. Altısı ölmüştü, biri denetimli serbestlik altındaki Willard Brown’du. Polisler William’ı ziyarete gittiler, havadan sudan konuştular, bir sigara ikram ettiler, sigarayı laboratuvara gönderdiler ve William’ın DNA profili, editör kadını öldürenle örtüştü. Boşu boşuna 19 yıl hapis yatan Darryl Hunt’ın masum olduğu da, böylece anlaşıldı, serbest kaldı ve 1 milyon 650 bin dolar tazminat aldı.
Kısmi profillerin değerlendirilmesine taraf olanlar, Darryl Hunt davasına sıklıkla atıfta bulunur ve aile taramasının sadece suçluyu bulmakta değil, masumları da korumakta işe yaradığını kanıtlamak için kullanırlar.
Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini
Mahkumların DNA bilgilerinin arşivlerde tutulması giderek yaygınlaşıyor. Kriminologların ısrarla altını çizdiği, "Bir kere suç işleyenin, yeniden suç işleme olasılığı yüksektir" savından hareketle gerçekleştirilen bu arşivleme, kişinin serbest kaldıktan sonra işleyeceği suçlarda daha çabuk yakalanmasını ya da evvelce işlediği, ancak bilinmeyen suçların aydınlatılmasını hedefliyor.
İlk kez İngiliz polisinin başlattığı, Amerikalıların devraldığı "kısmi profil taraması" da, diğer ülkelerde yasal ya da gizli mutlaka yaygınlaşacak ve uygulama, genetik bilgide benzerliklere rastlanması doğal olan, içine kapanmış etnik grupları ve akraba evliliklerinin çok olduğu geniş aileleri daha fazla etkileyecek.
Bildiğiniz gibi, DNA verileri artık ülkeler arasında da paylaşılıyor. Bundan neredeyse 25 yıl önce gerçekleştirdiğimiz bir araştırmada, Anadolu’nun bir dağ köyünde yaşayanların tümünün, iki erkek kardeşin soyundan geldiğini saptamıştık. Bir akrabaları yurt dışında suç işler de cezaevine düşerse ve daha sonra herhangi bir olay yerinden elde edilen DNA profili onun DNA bankasındaki bilgilerini kısmen tutarsa, bu kez akrabalık ilişkileri nedeniyle 5-10 kişinin değil, köyün tüm erkeklerinin kapılarının çalınması ve en iyi olasılıkla, "Aradığımız kişi siz olabilirsiniz, lütfen ağzınızı açın" gibisinden nazik bir davetle karşılaşmaları, işten bile değil.