Paylaş
O yüzden içimiz rahat. Ama kendimizi de korumamız gerekiyor. Önlem olarak öncelikle #Evdekal çağrısına imkânı olanlar uyabiliyor.
Türkiye’de halihazırda bir sokağa çıkma yasağı yok. Yine de bu ihtimale karşı köpeğinizin ve kedinizin veteriner kontrollerini, aşılarını yaptırmanız, acil durumlarda kullanacağınız ilaçlarını hazır etmeniz önemli. Ama asıl sorun, enerji fazlası olan köpeklerin hem enerjilerini boşaltacakları oyun alanı, hem de tuvalet ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir ortam sağlayabilmek.
New York Times’ın haberine göre, dışarı çıkamadığınız durumlarda yapacağınız şey şu:
* Evden çıkıyor gibi hazırlanın.
* Köpeğinizi de dışarıya çıkıyor gibi hazırlayın.
* Rutin gezilerinizde yanınıza ne alıyorsanız yine onları alın.
* Bu halde evin içinde gezmeye başlayın.
* Evde köpeğinizin tuvalet ihtiyacını gidereceği noktaları önceden belirleyip, hazırlık yapmak şart.
* Birkaç noktada hazırlık yapmanız önemli, malum nereye tuvaletini yapacağına köpeğiniz karar verecek.
* Hijyene de dikkat.
Gündelik hayattaki tek hastalık riski COVID-19 değil sonuçta.
Fiziksel aktivite olarak da onu koşturacak şeyler yaptırmanız kolay değil, onun yerine zihnen yorulacağı oyunlar hazırlamanız gerekecek. Köpeğinizin huyunu suyunu siz daha iyi biliyorsunuz. Ama bir örnek: Ödül kurabiyelerini ya da mamaları saklayıp, bulmasını sağlayacak oyunlar yapabilirsiniz. Tabii kilo almasını engellemek için öğünlerinde de kısıntıya gitmeniz gerekecek. Karantina günlerinde köpeklerde gözlemlenen en önemli şey, gündelik aktivitelerinden uzak kalmaları nedeniyle stres yaşayıp depresyona girmesi ona bağlı olarak iştah kaybı gibi yan etkiler yaşamaları. Bunun için yeni şeyler üretmelisiniz. Kediler mi? Onlar zaten evdeler. Sizin yönlendirmenize pek aldırış edeceklerini de sanmam.
ETKİLEŞİM AVCILARINA DİKKAT
Sosyal medya kullanımımız koronavirüs günlerinde daha da arttı. Haber takibi, canlı yayın derken eve hapsolmuş şekilde dış dünyayla bağlantımız burayla sınırlı hale geldi neredeyse. Bu dünyanın kimi sorunları var elbette. Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü (HAKİM) Fatma Biltekin’le sosyal medyada hayvan haklarına ilişkin tehlikeleri kısaca konuştum.
Hayal satılıyor
Söylediklerini özetliyorum:
“Özellikle hayvanların hep yaşadıkları hak ihlallerini sosyal medya sayesinde daha çok duyup görebiliyoruz. Toplum bu sayede ihlallere karşı ses çıkarırken bir yandan da duyarsızlaşabiliyor. Kötü şeylerin altına beddua ve küfür yazarak insanlar kendilerini rahatlatabiliyor ve bir süre sonra duyarsızlaşıp olayın altında yatan sebepleri konuşmamıza engel oluyor.”
“Köpeğiyle mutlu poz veren birisi bazılarını bir köpekle yaşamaya heveslendirebilir. Oysa bir köpekle yaşamak çok fazla sorumluluğu beraberinde getirir. Sosyal medya insanlara bir hayal satabiliyor, oysa gerçek hiç öyle değil.”
“Buradaki esas sorun hayvanların hissedebilen canlılar olarak değil de birer mal olarak görülmesi. Eğer hayvanları mal olarak görmüyor olsaydık, kapımızı açtığımız bir hayvanı sorumluluğu fazla diye dağ başlarına atmazdık ya da hayvanları etleri, sütleri, yumurtaları için sömürmeye devam etmezdik.”
Oyuncak muamelesi
“Hayvanların insan menfaati için kullanılmasını kabul edilebilir olarak görmüyoruz. Acıyı, sevgiyi, mutluluğu hissedebilen canlıların insanlar tarafından oyuncak muamelesi görmesi etik olarak yanlış. Hayvanları şirin göstermek için süsleyerek tık almaya çalışmak sosyal medya hayalini yaşamak için hayvanları kullanmak anlamına geliyor.”
“Yine de sosyal medya eğer düzgün kullanılırsa çok güzel bir farkındalık yaratma aracı olabilir. Bunu çok iyi yapan hesaplar da var. Ayrıca hayvanların yaşadıkları kötü şartları göstermek, kişilerin bu hayvanlara yardım etme isteklerini arttırabiliyor. Ben son yıllarda daha önce mama kabı ve su görmediğim mahallelerde hayvanlar için yemek ve su bırakıldığını görüyorum.”
Fatma Hanım’ı dinleyip, sosyal medyanın iyi yönlerine eğilmeye devam edeceğiz.
‘VİCDANEN VAZGEÇEMİYORUZ’
Sokaklar boşalıyor. Kedi ve köpekler yalnız kalıyor. Su ve mama ihtiyaçlarıysa onları zorluyor. Geçen hafta konumuz buydu. Belediyelerin ve çeşitli derneklerin takdir edilesi çabaları var. Bireysel hikâyeler ise göz yaşartıcı. İstanbul Moda’da ofisi olan okurumuz Orhan Özsaraçoğlu’nun notunu ileteyim:
“Ofisimiz zemin katta, akşama kadar 10 civarı kedi barınıyor ve besleniyor. Bunun dışında her akşam Mühürdar Caddesi’nde 35-40, Moda Camisi’nin arkasına toplanan 40’ı aşkın kediye bakmaya çalışıyoruz. Ofisin civarında kafe, restoranlar vardı. Oralarda da barınıyorlardı. Ama o dükkânlar kapanınca hepsi bizim ofisin önünde bizi bekliyorlar, köpekler de gelmeye başladı. Vicdanen bu işten vazgeçemiyoruz. Eve kapanamadık, artık nereye kadar giderse. Onları unutmuş değiliz.”
Kadıköy Belediyesi, kendi bölgesinde sokak hayvanlarıyla ilgilendiklerini duyurmuştu. Okurumuza yine de eve kapanmasını tavsiye ediyoruz.
BALOŞ’LA TANIŞIN
Okurumuz Berna Dursun, kedisi Baloş’un fotoğrafını selamlarıyla birlikte iletti.
Paylaş