Paylaş
80’li yıllarda futbolla yatıp kalkardık.. O günlerde Anadolu’ya uzaktı basketbol.. Potayı, salonu bilmezdik.. Bir plastik topun peşinden koşturup dururduk.. İşte tam bu dönemde bir dizi çıktı ortaya.. Anlayan anlamayan herkesi ekrana kilitledi.. Beyaz Gölge.. Her hafta 09.15’te TRT ekranlarında Koç Reeves ve talebelerini izlerdik.. Okul müdürü Jim Willis, Salami, Morris Thorpe, Holywood, C.J, Go-Go.. O diziden sonra sokaklarda basketbol topu ve potayı gördük.. Daha önce boş bir arsada futbol oynadığımız arkadaşlar artık potaya merak salmaya başladı.. Basketbolu ülkemize sevdiren adam Koç Reeves, yani Ken Howard, geçen hafta yaşama veda etti.. Bize 80’li yıllarda sokaklarda “İstemek ‘istiyorum’ demek değil, harekete geçmektir” sözünü söyleten adamı saygıyla anıyorum..
Türk basketbolu denince de akla gelen bir yaşayan efsane var.. Ona basketbolumuzun müzesi de diyebiliriz.. Bir zamanların ‘yenilmez armadası’ Galatasaray’ın özel oyuncusu Yalçın Granit..
“2002 yılında henüz üniversitedeyken bir basketbol sitesinin forum bölümünde bir yazıyla karşılaştım. Yazıyı yazan kişi televizyonda, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi antrenörlerinden Svetislav Pesic‘in belgeselini izlediğini, Pesic’in de basketbola çocukluğunda nasıl ilgi duymaya başladığını anlatıyordu. Pesic aynen şöyle diyordu: Babam beni Belgrad’da bir basketbol maçına götürdü. Bu maçın sonunda bir adam faul çizgisinden gözleri bir bantla kapatılmış olarak faul atışları yaptı ve on atışın onunu da sayıya çevirdi. Bu gösteri çok hoşuma gitti ve basketbola ilgi duymaya başladım. Daha sonradan öğrendim ki oynayan takımlardan biri Avrupa turnesine gelen G.Saray ve gözü kapalı şekilde faul atan kişi de Yalçın Granit’miş.”
Babasını anlatan ‘Adanmak’* kitabına böyle başlıyor Ali Granit.. Yalçın Granit ekseninde basketbol serüvenimizi anlatan kitabı mutlaka okuyun.. Kitapta sadece baskete gönül vermiş büyük kimlikler yok.. Parkenin görünmeyen kahramanları da var..
Bıkmadan usanmadan bir hayalin peşinde koşan adamın öyküsü var bu kitapta..
YENiLMEZ ARMADA GÜNLERİ
Granit, Galatasaray günlerine bakın Nasıl başlamış?
“Darüşşafaka’yı bitirdiğim zaman Ankara’da Mülkiye 90 lira burs verdi. Ankara’ya gidecektim ama İstanbul’da kalmak istiyordum. Galatasaray’ın başında Turgut Atakol vardı. Beni, Hasnun Galip’teki kulüp binasına götürdü. Kapıdan girince ‘Bir beyefendi gördüm.. Turgut Ağabey, beyefendiye ‘Bu çocuk basketbola meraklı, onun İstanbul’da kalmasını istiyorum. Mülkiye’den 90 lira burs almış, gidiyor.’ dedi. Beyefendi bir an durdu ve ‘100 lira versek İstanbul’da kalır mısın?’ diye, teklif yaptı. Zaten İstanbul’da kalmayı çok istiyordum ve Galatasaray’da kaldım. Kapıdan çıktık, Turgut Ağabey’e ‘Kim bu beyefendi?’ dedim. O da ‘Ali Sami Yen’ dedi. Mülkiye 90 lira burs vermişti. Beyefendi bana 100 lira verdi ve onun sayesinde Galatasaray’la tanıştım.”
“PARA iSTEMEM SALON YAPIN”
Granit, basketbol aşkını parkeyi bıraktıktan sonra artırarak sürdürdü.. Darüşşafaka, Galatasaray gibi takımlarda koç oldu.. Milli takıma hizmet etti.. Bir gün Eczacıbaşı’nın patronu Şakir Eczacıbaşı, Yalçın Granit’le buluşur..
“Şakir Bey, 4. kümede olan Eczacıbaşı Basketbol Takımı’nın başına geçmemi istedi. “Ne kadar istersin” dedi.. Ben de “Para istemiyorum. Bir spor salonu yapar mısınız?” dedim ve kabul etti.Kemerburgaz’daki dev kompleks o zaman yapıldı Eczacıbaşı efsanesi orada doğdu..”
Granit’in buradaki tutumu Brezilyalı efsane Sokrates’i aklıma getirdi.. Sokrates, yaptığım röportajda anlatmıştı: “Küba lideri Fidel aradı bir gün. ‘Gel bizim milli takımı çalıştır. Ne kadar istiyorsan veririz. Ama fazla da abartma’. Ben de ‘Düşünmüyorum, teknik adamlığı.. Ama gelseydim de sen işçilerine ne maaş veriyorsan o kadar isterim’ dedim”
HER MAÇA GiDiŞiNDE EMEKÇiLERi DÜŞÜNÜR
Granit, bu yaşına kadar hiç kopmadı basketboldan.. Her maça gittiğinde güvenlik görevlilerine, salonun emekçi işçilerine kutu kutu gofretler verdikten sonra salondaki yerini alır.. Hürriyet’te yazdı yıllarca.. Kocaman bir yer ayrıldı basketbola spor sayfalarında.. Milliyet’te basketbolu anlattı.. Şimdilerde yine yazıyor internet sayfalarında.. Basketbola adanan bir hayat onunki..
ŞUBEYi KAPATTIRMADI
Galatasaray ve Fenerbahçe klüpleri amatör şubeleri kapatma kararı alınca hemen karşılarında Yalçın Granit’i buldular..
“Rahmetlik Özhan Canaydın ile Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, basketbol şubelerini kapatma kararı aldı. Sonra Özhan benimle konuşunca
fikrinden vazgeçti. Şube kapanması diye, sorumluluk aldım. Çektiğim sıkıntıyı bilemezsiniz”
G.Saray ve F.Bahçe’nin şimdilerde basketbolda Avrupa’da dolu dizgin gidişlerini görünce Granit’in bu spora katkısını daha iyi anlıyoruz..
ANADOLU’NUN BASKETBOL DERViŞi..
Ülkenin çeşitli yerlerinde bedava basketbol okulları açtı, yüzlerce seminer verdi. Binlerce genci gözlerinin içine baka baka, bağıra bağıra basketbola yönlendirdi.. Bir gün Kars, bir gün Antalya, bir gün Niğde bir gün Edirne’deydi.. Yılmadan çalışarak, sponsorlar bularak basketbol sahaları inşa edilmesini sağladı. Bir köy okuluna gelen idealist öğretmen gibi didinip durdu.. Anlayacağınız potayı sırtına alarak karış karış Anadolu’yu arşınladı..
O YENiLEN BiR iDEALiST OLMADI
‘Babalar ve Oğullar’ın Bazarov’u idealist.. ‘Suç ve Ceza’nın Raskolnikov’u idealist bir hukuk öğrencisi.. ‘Kızıl ile Kara’nın Julien Sorel’i idealist ötesi bir genç.. ‘Vadideki Zambak’ın Felix’i.. ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’un Robert Jordan’ı.. Daha sayamadığım bir sürü unutulmaz roman kahraman var.. Hepsi ideallerini sınırlı bir süreye, genç yaşlarının yettiği yere kadar sürdürmüş..
Ama karşımızda dağ gibi duran bir Yalçın Granit var ki.. “Yaş 84 yolun yarısı” diyor sanki.. Hâlâ Basketbolla yatıp kalkıyor.. Yaşayan efsane bu yaşında bize, istemenin ‘istiyorum’ demek değil, harekete geçmek olduğunu haykırıyor.. En kritik molayı alıp benchte oyuncularına çıkışan bir koç gibi.. O basketbol tarihimizin Yaşar Kemal’i.. Biz senelerdir Yalçın Granit’in basketbol aşkıyla bezenmiş resmigeçitini izliyoruz.
İyi ki varsın Yalçın Granit..
Adanmak Can Yayınları
70 YILDIR POTAYI SIRTLIYOR
Parkedeki aktif oyunculuğu 25 yaşına kadardı.. Böylesine bir genç yaşta veda etti potaya.. Avrupa’ya transfer olan ilk Türk basketbolcusu oldu.. Daha sonra Avrupa basketbolunun başına geçen Fransız basketbolunun unutulmaz ismi Robert Busnel, Granit’i kaptı.. Şöyle anlatıyor o günleri Granit:
“Beni Racing’e transfer ettirdi. Daha takımında basketbol oynamadan beni Fransa’nın her şehrinde dolaştırdı. Benim şut atarken Allah’tan gelen yetenekten dolayı bileğim çok yumuşaktı. Şut atarken elimdeki dört parmak yere bakıyor. Halbuki baş parmağın da yere bakması lazım. Robert Busnel, beni Fransa’nın bütün şehirlerinde gezdirip, elimi gösterdi. Zannettim ki beni ‘iyi bir oyuncu’yum diye tanıtıyor. Halbuki şut atarken bileğimin halini, elimin özelliğini göstermek için Fransa’yı gezdirmiş”
Paylaş