Paylaş
BABAM hayatının büyük bölümünü yalınayak, ayakkabısız geçirmişti.. En kötü koşullarda, en ağır işlerde, en düşük ücretlerle, sabahın köründe uyanarak hayvan gibi çalışmak zorunda kalmıştı.. Hamallık, belediyede çöpçülük yapmıştı.. Sırf ben okuyayım diye.. Fakirdi ama dürüstlüğü ve yüce gönüllülüğüyle büyük adamdı. Ona göre insanı değerli yapan şey onurdur.. Eğer gerçekten günah, sevap, öbür dünya diye bir şey varsa babam şimdi cennette olmalıydı..”
Nobel’li yazar Mario Vargas Llosa’nın son romanı Ketum Kahraman’ın Felicito’su böyle anlatıyor babasını. Felicito Yanaque, babasının onur dolu emeğiyle kurduğu Narihuala Taşımacılık şirketiyle sıfırdan zirveye bir başarı öyküsü çıkarıyor.. Felicito, gece gündüz çalışarak, büyük bir disiplin içinde babasının şanına yakışır işlere imza atıyor. Ketum Kahraman’ı -ki herkese hararetle de tavsiye ediyorum- okurken aklıma F.Bahçeli Dirk Kuyt geldi.. Kuyt da Felicito gibi yokluğun acımasız savrulmalarına rağmen büyük bir azimle zirveye çıkan bir kahraman..
Hollanda’nın Katwijk kasabasında balıkçı Gerrit Kuyt’un oğlu olarak dünyaya gelen Kuyt, yeteneğinden öte iş ahlakı ve insanlığıyla sadece bizim değil dünyanın gönlünü fethediyor..
“DENiZLER BENiM, SEN BENİ KARADA MUTLU ET”
KUYT’un babası da oğlu için her sabah gün ağarmadan kalkarak Kuzey Denizi’nin buz gibi sularında fırtınalarla boğuşarak çocuklarının kısmetini aradı. Baba Kuyt bir gün oğluna, “Denizler benim.. Senin işin karada.. Başarılı bir futbolcu olman için her şeyi yaparım” der. Felicito’nun babası romanda oğlunun başarı dolu günlerini ne yazık ki göremeden veda ediyor hayata.. Baba Kuyt ise şanslıydı.. Oğlunun başarılarının büyük bir bölümünü dünya gözüyle gördü.. Kuyt, 2006’da ülkesinde yılın futbolcusu seçildiğinde ödülünü babasının elinden aldı.. Daima balıkçı yeleğiyle gördüğü babası takım elbise ve papyonuyla usul usul sahneye doğru ilerlerken Kuyt’ın gözünden süzülen yaşlar salonu da kaskatı kesmişti..
BALIKÇI YELEĞiNDEN PAPYONLU BABAYA..
“BABAM kanser hastasıydı. Hastalığının ağırlaştığı dönemde onun bana olan inancını boşa çıkarmamak adına o ödül benim için önemliydi. Sahneye serumlarla çıktı. Ödülü babamın elinden almak hayatımdaki en önemli anlardan biriydi.”
Kuyt o törenden kısa süre sonra babasını sonsuzluğa uğurladı.. Ancak durmadı. Acısını yüreğine gömdü ve Forrest Gump gibi koşmaya devam etti.. 2010’da Dünya Kupası’nda final oynarken de, Liverpool formasıyla Machester United karşısında hat-trick yaparken de, 2014 Dünya Kupası’nda en iyi 11’e seçilirken de, F.Bahçe ile şampiyon olurken de cefakar babasının ruhuna selam çakıyordu..
ANFiELD ROAD’UN DİLİ OLSA DA KONUŞSA
KUYT, kariyerinin zirvesini Liverpool’da yakaladı.. Bir liman kentinde.. Belki de Anfield Road’a çıkmadan önce sıkça Liverpool Limanı’na uğruyordu. Kulaklığından dinlediği Beatles şarkılarıyla.. Kimbilir çocukluğunda balıktan dönen babasını rıhtımda karşıladığı günleri anımsayıp daha da hırslanıyordu.. Yeryüzünün en romantik taraftarlarıyla muhteşem aşk yaşayan Kuyt’ın kulakları hala “You will never walk alone” (Bu yolda asla yalnız yürümeyeceksin) sesleriyle yankılanıyordur.. 2 yıl önce uğradığım kentin liverpool tutkunlarından “Buradan bir Kuyt geçti” sözünü bizzat işittim.. 6 yıl bir gladyatör gibi savaştığı Anfield’ın çimlerinin dili olsa da konuşsa.. “Bize neler çektirdi be o 44 numaralı kramponları giyen sarışın buldozer”.. Şimdi Saracoğlu’nun yeşil bitkileri düşünsün..
AĞLAYAN SALiH’iN SIRTINA DOKUNAN EL..
YAZIYI yazarken biraz araştırdım Kuyt’ın bir ‘bilge adam’ olduğunu da öğrendim. Bir gün kaptırdığı topla takımın mağlubiyetinde sebep olduğu için soyunma odasının bir köşesinde yalnız başına ağlayan Salih’e, gidip “Hey Salih, kaldır kafanı.. Unut bunları, bu acılar seni olgunlaştıracaktır” diyen kişi bu Hollandalı’dır.
AİLESİNİ DE NEFES NEFESE SEVEN ADAM
ÇOCUKLUĞUNDA balığa çıkan babanın hasretiyle yanıp tutuşan Kuyt’ın evlatlarına benzer bir özlem yaşatmamak için ortaya koyduğu özveriye bizzat tanık oldum. Brezilya’daki Dünya Kupası’nda eşi ve çocukları Copa Cabana Palace’ta kalıyordu. Her maçtan sonra Kuyt soluğu ailesinin yanında alırdı. Otelin havuz kenarında 4 çocuğuna sanki ayrı ayrı 90 dakikalık bir mesai ayırıyordu.. Sonra da nefes nefese kalmış halde eşine öyle bir sarılıyordu etraftaki herkes onları imrenerek izlerdi.. Eşi çocukluk aşkı..
17 yaşında antrenmanlara giderken tramvayda gönlünü kaptırdığı Bayan Gertrude için her röportajında, “Eşim, hayatımdaki bütün başarıların tek dayanağı” sözünü mutlaka vurgular..
CRUYFF:”KUYT VARSA KUTSANMIŞ GiBiSiNiZ”
CRUYFF’un Kuyt aşkı ise bambaşka.. ‘’Eğer takımınızda onun gibi bir oyuncunuz varsa kutsanmışsınız demektir. Kuyt gibi bir oyuncuyla istediğiniz tüm taktikleri uygulayabilir ve her oyunu oynayabilirsiniz.”
Işte tam da Cruyff’un dediği gibi.. Son Dünya Kupası’nda onu sağ bekte de gördük, sol bekte de.. Kimi zaman forvetin sağında oynadı. Yeri geldi van Gaal onu sol açık olarak da kullandı. Gıkı çıkmadı.. Turnuvanın ilk iki maçında yedek soyundu. Küsmedi..
Hem de arkadaşlarının attığı gollere kulübeden ilk fırlayan oydu. Hiç kimsenin önemsemediği 3.’lük maçına başının yarılmasına rağmen hırsla devam etmesi tek kelimeyle onun profesyonelliğinin karşılığı.. Ee boşuna 100’ün üstünde milli olmadı.
DEPARINI ENGELLiLER iÇiN DE ATIYOR
YEŞİL çimlerde felsefesini yardımlaşma üzerine kuran, adı Mr. Duracell’e çıkan Kuyt topsuz oyunda da dev bir hayırsever.. Hollanda’ya gittiği zaman babasının mezarından sonra ziyaret ettiği bir başka mekan ise “Dirk Kuyt Yardım Vakfı”.. O yüzlerce kimsesiz, sokak çocuğu ve engellinin kimsesi.. “Biz futbolcular kazandıklarımızın karşılığı olarak insanlara bir şeyleri geri vermek zorundayız. Bu vakıf sayesinde engelli çocukların hayata tutunmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Onların sevinciyle yaşadığım mutluluğu tarif edemem..”
BENiTEZ’DEN KUYT’A AŞK MEKTUBU..
AYKUT Kocaman bir zamanlar talebesi olan Kuyt için “O en zor zamanımda bana Tanrı’nın lütfuydu” dedi.. Peki Liverpool’dan hocası Rafael Benitez’in İstanbul’un yolunu tutan Kuyt’a yazdığı mektuba ne demeli? Sanki bir hoca, öğrencisinin profesyonelliğine duyduğu minneti anlatan bir aşk mektubu yazmış..
“Sevgili Kuyt.. Senin için söyleyebileceğimiz o kadar çok güzel şey var ki, onlar bu mektuba sığmaz. Bir oyuncu, bir futbolcu Liverpool’dan ayrılıyor ama hepsinden önce iyi bir insanı, mükemmel bir profesyoneli, herkes için muhteşem bir rol modeli kaybediyorlar. Ben de bu birkaç satırı sana adamaktan kendimi alıkoyamadım. Yeni maceranda başarılar Dirk, bunu hak ediyorsun...”
Evet güzel adam.. Sen bize şu futbolsuz günlerimizde çok iyi geldin.. İyi ki varsın..
*KETUM KAHRAMAN
Mario Vargas Llosa (Can Yayınları)
Paylaş