Edebiyat dünyasının tarihinde görülen en sert, en kanlı tartışmalardan bir tanesi John Le Carre ile Salman Rüşdü arasında yaşanıyordu.Salman Rüşdü'nün Müslüman dünyasını ayağa kaldıran ‘The Satanic Verses’ adlı kitabının yayınlanmasından sonra iki yazarın arası açılmıştı.Le Carre, kitabı ağır bir şekilde eleştirince Salman Rüşdü de tabii ki buna cevap vermiş ve sonra bu karşılıklı yazışmalar özellikle İngiliz The Guardian gazetesinde devam etmişti.Ancak bu tartışma çok ilginç bir şekil aldı üç gün önce.Kitapları milyonlar satan ünlü casus romanları yazarı John Le Carre, yıllardır kendisinin ‘THe Spy Who Came in From Cold’, ‘Tinker Tailor Soldier Spy’ gibi kitaplarını basmış olan Knopf yayıneviyle bütün ilişkilerini kopardığını açıkladı.Bu açıklama da medya dünyasına bomba gibi düştü, çünkü anında John Le Carre gibi para kazandıran bir yazarın şimdi hangi yayınevine gideceği spekülasyonları yapılmaya başlandı.Le Carre'nin Random House'un bir alt kuruluşu olan Knopf ile bütün bağlantısını koparması ise ilginç bir nedene dayanıyor.Random House'un başında ünlü yayıncı Sonny Mehta var. Sonny Mehta ise Salman Rüşdü ile çok iyi arkadaş. Ve tabii Mehta iki yazar arasında çıkan tartışmada Salman Rüşdü'nün tarafını tutmuş.İşte John Le Carre'nin buna tahammül edemeyerek başında Mehta'nın bulunduğu yayınevinden ayrıldığı belirtiliyor.John Le Carre yayıneviyle bağlantısını kestiği gün, Amerika'da kendisini temsil eden Lynn Nesbitt'le de bağlantısını kopardı.Yazarın şimdi aynı zamanda Patricia Cornwell'i de temsil eden Michael Rudell ile anlaştığı belirtiliyor.Bu arada John Le Carre'nin son romanı ‘Single and Single’ın yazımı da tamamlanmış durumda.Uluslararası bankacılık sektöründe geçen bir macerayı anlatan romanı hangi yayınevinin basacağı merakla bekleniyor.*Bir televizyon kanalına para harcamadan o kanalı kaliteli hale getirebilmek mümkün değil.Ne yazık ki bu hayatın acı bir gerçeği.Ve aynı zamanda basit bir kural bu.Genelde bu basit kural bizim kanallarda unutuluyor gibi davranılıyor da öylesine bir hatırlatayım dedim.TGRT şimdi gelecek televizyon sezonunda büyük bir atağa hazırlanıyor.Amerika'da büyük paralar döküp, vizyona son çıkan filmleri satın almışlar.Gelecek dönem bunları göstereceklermiş.Kendilerini kutluyorum.Cine-5 gibi aboneli bir kanal bile dört yıllık filmleri ‘ayın premieri’ diye yuttururken TGRT bence sonucu çok da iyi olacak bir işe girişmiş.*İngiliz gazeteleri gerçekten bazen çok tuhaf davranışlarda bulunuyor.Dünya Kupası maçlarının başlamasıyla tabloid gazeteler, ‘Haydi Biraz Kurbağa Dövmeye Gidelim’ gibi başlıklarla seyircilerini kurbağa olarak tanımlanan Fransızları dövmeye teşvik ettiler.Şimdi İngiliz seyirciler kavga çıkardı ya. Bu kez de aynı gazeteler ‘Bu İngiltere’ye yakışmaz’, ‘Onurumuzu kırdınız’ gibi başlıklar atıyorlar.Tuhaf, gerçekten tuhaf..*Ünlü editör Tina Brown acaba gözden mi düştü?Amerikan medyası son aylarda sürekli bunu tartışıyor.‘New Yorker’ dergisinin editörü Tina Brown Amerika'nın en başarılı magazin yöneticilerinden birisi olarak biliniyor.New Yorker’ın tirajını da dört yıl içinde tam 200 bin adet artırarak 600 bin civarına yükseltti.Ancak dergi sürekli para kaybediyor.Ve Conde Nest yayın şirketindeki patronların da bu nedenden dolayı Tina Brown'un 1 Temmuz tarihinde dolan kontratını yenilemeyecekleri fısıldanıyor. Tina Brown medya dünyasında Editrix olarak tanımlanıyor. Yanip domnatrik ile editör kelimeleri birleştirilerek yapılan bir kelime oyunu bu. Dominatrix de sadistik, insanları ezmekten hoşlanan kadın anlamına geliyor. Anlayacağınız Tina Brown da işten atılırsa bu büyük bir olay olacak 1 Temmuz'da.Bana sorarsanız bunun olacağını sanmıyorum ama bakalım, bekleyip görelim.*‘Bonfire of the Vanities’ adlı kitabın ünlü yazarı Tom Wolfe yıllar sonra ilk önemli kitabını piyasaya çıkarmaya hazırlanıyor.Bu kitabın bir özeti Rolling Stones dergisinin son sayısında yayınlanacaktı.Ancak kitabın dergide yayınlanacak bölümünü ele geçiren bazı kişiler bunu faks kanalıyla dağıtarak derginin bu sayısının çok satmasını engellediler.Şimdi bu kötü oyunu Rolling Stones'a kimlerin oynadığı araştırılıyor.Anlayacağınız korsan yayıncılar oralarda da var.*Steven Brill'in medya eleştirisi dergisi Brill's Content'in ilk sayısı piyasaya çıktı.Bu sayıda Başkan Clinton hakkındaki yolsuzluk iddialarını soruşturan özel savcının basına bilgi sızdırdığı kanıtlanıyor. Amerika'daki yasalara göre bu bir suç.Ama şimdi gazeteler tuhaf bir durumla karşı karşıya kaldılar.Hepsi bu sızdırılan bilgileri gayet tabii alıp yazmış durumdalar.Ancak şimdi aynı zamanda da dergide ortaya çıkarılan haber sızdırılması eylemini de eleştirmek zorundalar.Haydi buyrun bakalım ilginç bir etik meselesi daha.