Paylaş
Kimse bana saygı göstermiyor.
Örneğin önceki gün ben de organlarımı bağışlamaya karar verdim.
Ancak hiçbir yetkili bu bağışımı kabul etmeye yanaşmadı.
Benim organlarımın tekiyle bile yaşamak başka bir insana zul gelirmiş.
Yahu nasıl olur, ben onların hepsiyle bile mutluyum diye cevap verdim.
Onlar da bana, o da senin sorunun be kardeşim dediler.
Ve de sonra eklediler: Zaten senin sadece tek bir organın işe yarıyor, onun da henüz nakli başarılamadı.
***
Bunu duyunca ilk önce çok panikledim.
Hayır olamaz, benden bahsediyor olamazlardı.
Bu kadar da hakaret olmazdı ya...
Neyse sonra gerçek anlaşıldı da rahatladım.
Beynimi kastetmişler.
Ben de onlara dedim ki: Kardeşim ben de beynimi zaten kimseye vermem. Bugüne bugün memlekette kaç vücut var buna layık olan ki.
Adam buna da, o da senin sorunun diye karşılık verdi.
***
Hakikaten kimse saygı duymuyor bana.
Örneğin bir süre önce yine New York'a gidiyorduk.
Yer numaramızı almak için kuyrukta bekliyordum.
Tam sıram gelmişken bir adam yaklaştı görevliye.
Ve beni işaret ederek ‘‘Hanımefendi ne yaparsanız yapın ama benim biletimi değiştirin. Başka bir uçakla gitmek istiyorum New York'a. Bu adamla aynı uçağa binemem’’ dedi.
Hostes nedenini sorunca da ‘‘Allah göstermesin ya uçak Grönland üzerinde düşerse. Ya sadece ikimiz canlı kurtulursak. Ya yardım uzun süre gelmezse ve ya ben açlıktan ölmemek için bu adamı yemek zorunda kalırsam. İşte midem bunu kaldırmayabilir, değiştirin lütfen uçağımı’’ dedi.
Adamım kininin temelini anlayamamıştım.
Ama şurası kesindi ki, o son derece planlı programlı bir insandı.
Uçağa binerken eğer kaza olur da kurtulursa yemek zorunda kalabileceği kişiyi düşünerek yerini tespit eden bir insanın herhangi bir olaya hazırlıksız yakalanması mümkün değildi.
Türkiye'deki gelişmeler bile onu şaşırtamazdı vallahi de billahi de.
Adam sürpriz olarak düzenlenen ‘‘Olduğun gibi gel’’ partisine bile smokinle katılıyordur mutlaka, buna eminim.
***
Şimdi anlıyorsunuz değil mi benim de neden uzun zamandır genel yayın yönetmeniyle aynı uçakta seyahat etmediğimi.
Düşünsenize uçağımız düşmüş ve sadece o ile ben yaşıyoruz.
Aradan 15 gün geçiyor, o donarak ölüyor.
Ben ise açlıktan ölmek üzereyim. Ve ona bir kez daha baktıktan sonra kararımı veriyorum.
Kendimi uçurumdan atıp yaşamıma son veriyorum.
Hayır, hayır onu yemem kesinlikle mümkün değil.
***
Şimdi yanlış anlamayın meseleyi.
Ahlaki, manevi bir sorunum yok onunla.
Sadece son zamanlarda durmadan spor yapıp duruyor ve ben sağlıklı yiyeceklerden kesinlikle nefret ederim.
Mesele bu kadar basit, yukardaki pragraftan yola çıkıp lüzumsuz spekülasyonlar filan yapmayın.
***
Evet kesinlikle kimse bana saygı duymuyor.
Örneğin alın geçen cuma günü başıma gelenleri.
Benim yazımın bulunduğu köşenin hemen yanı başına koskocaman bir haber koymuşlar ve bunu da çok marifetmiş gibi sütuna malak gibi dayamışlardı.
ABD'deki deforme penislerle ilgiliydi bu haber.
Yazarlık yaşamımda özel, müstesna, ayrı bir yeri olan organ ile ilgili böylesine bir haber tabii ki benim kişisel onuruma bir hakaretti.
Bugüne kadar böylesine üzüldüğümü hiç hatırlamıyorum.
***
Bana ne oldu bilmiyorum.
Belki de saygı duyulmamayı hak ediyorum, kimbilir?
Geçen gece bir yabancı filmin sonunda rap yıldızı Ice-T'nın şarkısı vardı.
Bu arada başka bir kanalda da Beyaz'ın şovu vardı.
Beyaz'ın konuşmasının yüzde 80'ini anlamıyordum.
Ice-T'nin dediği her şeyi ise büyük bir netlikle algılıyordum.
Evet galiba ben bu topluma çok yabancılaştım ve belki de bu nedenle saygı görmemem de çok doğal.
***
Halbuki saygı duyulmak için elimden geleni yapıyorum.
Örneğin Haydar Dümen'in televizyonda yayınlanan reklamında ‘‘masturbasyon sorunları’’ndan da bahsediliyor ya.
Hani uzman, masturbasyon sorunu yaşayan insanların sorunlarını telefonda çözeceğini belirtiyor ya.
Bu konu hakkında şaheser mertebesinde bir yazı yazmış durumdayım çoktan.
Yazı, masturbasyon ile ilgili sorununu anlatan kişiye benim Nike spor ayakkabıları reklamında kullanılan ‘‘Just do it’’ (Sadece yap) diye bağırmamla başlıyor ve buna benzer felsefi görüşlerle sürüp gidiyor.
Ancak saygı göreyim diye uğraşıyorum ya, bunu yayınlamadım uzun süredir.
Ancak bakıyorum da saygı görmediğim gibi, millet ben alttan aldıkça daha da saldırgan olmaya başladı.
Sizi uyarıyorum.
Yavaş yavaş sabrım taşmak üzere.
Böyle devam ederse yakında öylesine bir yazı patlaması olacak ki, bunu şu anda hayal bile edebilmeniz mümkün değil. İşte asıl o zaman saygı görmemeyi gerçekten, alnımın helal teriyle hak etmiş olacağım.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Paylaş